Tahta Yürek, Murat Dölek, Nam-ı diğer: Yakup

Pazar Sohbeti

Murat Dölek, tahtaları yontarak içinden yürek çıkarma sevdasına düşen biri. Dölek'in bu ilginç çalışması Samsun Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nce "Bir Türk Pinokyosu, Tahta Yürek" ismiyle 6 yıl önce öykü yarışmasına dönüştürülmüştü
Oysa biz o'nu hep, bir TV kanalında 3 yıl yayımlanan ve komşu kent Sinop Cezaevi'nde çekilen "Parmaklıklar Ardında" adlı dizideki "Yakup" rolüyle tanıdık. Sanki "Yakup" ona yapıştı. Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımıza Murat Dölek'i anlatmaya çalıştık, beceremedik.. Sonra "Yahuu bizim Yakup desene.." dediydi.

Murat Dölek tam 20 yıldır Samsun'un sanat yaşamında çalışmalarıyla adından söz ettiren önemli bir sanatçı. Dünyaca ünlü Pinokyo'ya rakip olan 'Tahta Yürek' onun eseri. Çiftlik Mahallesi'nde atölyesinde, kendi iç dünyasının dinginliğinden çıkan ve onun insanlara doğruyu, güzeli ve iyiyi gösterip, toplumda sevgi, saygı ve hoşgörüyü aşılamak amacıyla yaptığı 'tahta yürek'ler boy boy sıralanıyor.

Bundan  yıllar önce ajanslardan gazetelerin yazıişlerine "Samsunlu ahşap oymacılığı el sanatçısı Murat Dölek'in insanlığa 'saygı, sevgi ve bilgelik' aşılaması için yaptığı "Tahta Yürek"in dünyaya tanıtılması için Samsun Turizm ve Kültür Müdürlüğü tarafından düzenlenen "Tahta Yürek Öykü Yarışması" sonuçlandı..." diye bir de haber düşmüştü. Haberin devamında "İtalyan yazar Carlo Collodi'nin 1881 yılında yazdığı ünlü çocuk klasiğinin kahramanı Pinokyo'dan esinlenen Samsunlu ahşap oymacılığı el sanatçısı Murat Dölek, küçük atölyesinde günümüz dünyasında insanoğlunun ihtiyaç duyduğu 'saygı sevgi ve bilgelik' unsurlarını bir araya getirerek, kafası kitap şeklinde olan ve tahta bedeni üzerinde kalbi bulunan Tahta Yürek'i tasarlamıştı." diyordu. Bugün köşe yazarımız Şevki Yıldırım onunla yaptığı söyleşi,nin sizinle paylaşıyor.

Ş. Yıldırım: Ben sizi Gaziler Eczanesi'nden tanıyorum, yıllar öncesinden.Rahmetli Erkal Kökdener'in eczanesinde.

 MURAT DÖLEK: Evet sayın abim, Ortaokuldan sonra yirmi dört yıl boyunca eczanede çalıştım. Hatırlarsın sen bizim fotoğraflarımızı çekerdin. Eczane sahibimiz Erkal Kökdener'in ölümünden sonra tiyatro ve sinemayla tanıştım. Bu süre içerisinde kendine reçete yazamayan ben Murat Dölek, belediye konservatuarına öğrenci olarak yazıldım, oradan öğretim görevlisi olarak çıktım.

Ş. Yıldırım: Ya sonra, ondan sonra?

 MURAT DÖLEK: Tiyatrodaki arkadaşlarıma oyun gereği değil de cidden küsünce elime bir tahta parçası ve bir falçata alıp çocukluğuma yelken açtım. Tahta bir yelkenli yapıp çocukluğumun eksik yanını tamamlarken bir gece yarısı Bu atölyeden çıksa çıksa bir tahta yürek çıkar deyip, kafası kitap ve kalp şeklinde olan tahtadan insanlar yapmaya başladım.. İşte o günden sonra da tahta yürek bende bir tutku haline geldi. Şimdi atölyemin her yerinde boy boy tahta yürekler dolaşıyor. Ben onları satmaya ve hediye etmeye kıyamıyor desem yeridir. Onunla birlikte giden bir yanım oluyor her defasında. Çünkü benim için bu tahta yürekler birer çocuk, her gün konuştuğum birer dost. "Bazen insanlara diyorum: Keşke bir ağaç olsaydınız ne güzel olurdu, sizi işlemek, yüreğinizi görmek"...

Ş. Yıldırım: Bize Parmaklıklar Ardında dizisini anlatır mısınız?

 MURAT DÖLEK: Dizinin yapımını, Ayşe Durukan ve Uğur Başaran üstlendi; ilk sezonunda yönetmenliğini Hakan Gürtop yaptı ve sonraki sezonlarında yönetmen koltuğuna Nisan Akman oturdu; senaryosunu ilk sezon Feride Çiçekoğlu tek başına yazarken ikinci sezonda Şebnem Çıtak da Çiçekoğlu ile birlikte programın senaryosunu yazmaya başladı. Parmaklıklar Ardında'nın ilk bölümü 13 Aralık 2007 tarihinde atv ekranlarında yayına girdi. Dizi, hapishane konulu ilk Türk dizisiydi ve dizide sesli çekimler yapılmaktaydı. Dizideki karakterleri canlandıran oyuncuların gerçeklik duygusunu verebilmeleri için oyunculara çok az makyaj yapılıyordu. Proje, Almanya'da yayınlanan, suçlu kadınları konu edinen Hinter Gittern - Der Frauenknast adlı TV dizisinin Türkiye'ye adapte edilmiş haliydi. 1997 yılında RTL kanalında gösterime giren dizi Şubat 2007 tarihinde sona erdi. Fakat bu dizi de Avustralya'da 692 bölüm yayınlanan Prisoner adlı pembe diziye dayanmakta. Türkçe uyarlamasında dizinin senaryosu Feride Çiçekoğlu tarafından yazıldı. Türkiye'de ilk kez kadın mahkûmların hayatlarını ele alan dizide ilk sezon başrolleri Selda Alkor, Serra Yılmaz ve Devin Özgür Çınar paylaştı. İkinci sezonda oyuncu değişikliğine gidildi. Türkiye'de var olan suç ve ceza sistemi farklılığı nedeniyle dizinin orijinalinde var olan karakterlerde değişikliğe gidildi.

Ş. Yıldırım: Biraz daha söz edecek olursak..

 MURAT DÖLEK: Yapımı Play Prodüksiyon tarafından gerçekleştirilen dizinin yapılan araştırmalarda haftalık maliyeti 200 bin YTL olarak belirlendi. Bu harcamalara, Sinop Cezaevi'ne 60 km'lik kablo döşemesi ayrıca dökülmüş ve harap olan cezaevini bir kullanım alanı haline getirilmesi de dahildir. Dizide, deneyimli kadronun yanı sıra, Sinop ve Samsun'da tiyatroculuk yapan 200'den fazla oyuncu da yer aldı. Aslında ben figürasyon kadrosunda alınmama rağmen sonra asıl kadroya geçtim. Parmaklıklar Ardında'nın ana mekânı Tarihî Sinop Cezaevidir. Cezaevi, 1999 yılında kapatılarak müzeye çevrilmiştir. Bir çok ünlü mahkûma ev sahipliği yapan tarihi mekân, son yıllarda bir film konsepti haline geldi. Pardon ve Firar gibi sinema filmlerinin de çekildiği bu mekan, Parmaklıklar Ardında dizisi ile tekrar gündeme geldi. Dizinin jenerik müziği, sözleri Sabahattin Ali'ye ait olan ve ilk kez 1977 yılında Edip Akbayram tarafından seslendirilen, dizi müziğinde ise Kibariye'nin söylediği Aldırma Gönül şarkısıdır. Şarkı, Sabahattin Ali'nin Sinop Cezaevi'nde iken yazdığı Hapishane Şarkısı Ve şiirinin bestelenmiş halidir. 1933 yılında yazılan şiir Kerem Güney tarafından bestelendi. İkinci sezonun ilerleyen bölümlerinde Aldırma Gönül şarkısındaki Kibariye vokali çıkarılarak, sadece enstrümantal olarak çalındı. Dizide kullanılan diğer bir müzik ise Kâzım Koyuncu'nun Hayde albümündeki Selimina şarkısıdır. Dizi, Medya Takip Merkezi`nin verilerine göre bir ara en çok reklam alan program oldu. Yayın esnasında 62 markanın reklamı, 38 dakikayı aşkın bir süre izleyiciyle buluşturuldu. Diziye en çok reklamı ise Turkcell, Avea ve Garanti Bankası'nın verdiğini biliyorum.

Ş. Yıldırım: Sizin için ve Samsun'daki tiyatro oyuncuları için elbette çok iyi bir fırsat. Kentteki fırsatlar nasıl?

 MURAT DÖLEK: Evet içinizden birisi bu projenin içinde var. Böyle profesyonel sanatçılarla birlikte üretiyorsun ama sana burada gerçek değer veriliyor mu? 20 yıl sanata verilmiş bir emek var, bunun karşılığında  bir yerlere gidilmiş ama sessiz sedasız. Kim destekledi sizi bu şehirde? Kim 'Merhaba atölyenburası mı, seni ziyarete geldik' dedi? Bu çok önemli bir konu. Birileri birşeyler yapıyorlar, bu şehirde sanat için. Örneğin Samsun Sanat Tiyatrosu, Samsun adıyla tüm Türkiye'yi dolaşıyor. Samsun Düşevi Oyuncuları oyun çıkarıyor ve İstanbul'a gidiyor. Önümüzdeki günlerde Galata Kulesi'nin kule dibinde oyunları var. Ama örneğin bu şehirde Devlet Opera ve Balesi kuruldu. Ben etkinliklerini izliyorum. Ama şunu da beklerim. 'Merhaba Murat Bey buyrun davetiyeniz'. Düşevi Oyuncuları'na ya da diğerlerine 'Merhaba, bu şehirde tiyatro yapıyorsunuz. Buyurun galamız var, davetiyeniz' deniliyor mu. Denilmiyor. Sanatçı bu şehirde nerede? 'Nasıl olsa iyi şeyler yapıyorlar aman boşverin'. Hayır ilgilenmek ve  yaşatmak gerekiyor. Yaşaması için de ne gerekiyorsa o yapılmalı.

Ş. Yıldırım: Oysa Samsun bir sanat şehri olarak görülüyor değil mi?

 MURAT DÖLEK: Elbette öyle. Samsun'u aslında temsil eden sanattır. Çünkü Atatürk heykelidir. Sanat, Samsun'un markasıdır. Krippel'in adı bir sokağa veriliyor. Kutlarım elbette tabi ki böyle olmalı. Ama bunun altı da doldurulmalı. İnsanlara bu heykeltraşın kim olduğu da anlatılmalı. Bunu da sanatla anlatırsınız. Yoksa ben tek başıma, 'Tahta Yüreği'mi yapmışımdır, oyunumu da oynuyorumdur.

Ş. Yıldırım: Bu sahipsizlik, ilgisizlik nereden kaynaklanıyor sizce? İletişime geçmek için bir çabanız oluyor mu? Var mı?

 MURAT DÖLEK: Ben kendimi anlatmaya başladığım, 'işte bunu yapıyorum' demeye başladığım zaman atölyede üretim yapamam. Onlar görecekler, görmeliler. Yani basın olarak siz görmelisiniz, diğerleri görmeli. Benim sizi anlamak için, gazeteye gelip o yoğunluğunuzu  nasıl görmem gerekiyorsa bizi anlayabilmeleri için de atölyeye gelmeleri, sanatçıyı prova yaparken görmeleri, bir turneye küçücük otobüsle giderken o otobüsün içinde görmeleri, sabahleyin kahvaltı için üç ekmek 1 kilo domates alalım' denilen anı yaşamaları gerekiyor. Bu  yaşanmazsa sanatçılar sadece alkışladığımız insanlar olarak kalır.'Şak şak şak' sonra bitti. Ama sanat önemli bir olay. Sanat üretemiyorsa , bir şehir mümkün değil birşey olmaz. Sokağa tüküren insana, sanatla ilgilenen bir insan tükürmeyerek örnek olur, yasaklarla değil. O yüzden biraz daha sanata ve eğitime yatırım gerekiyor. 'Bu çocuklar niye sokak aralarına dalıyorlar, biz ne yapıyoruz da bunlar buraya gidiyor' diye sorulamalı.

Ş. Yıldırım: Samsun'da sanattaki sahipsizliğin kaldırılması adına projeleriniz, ya da önerileriniz var mı?

 MURAT DÖLEK: Bu şehirde 2007 yılında Tahta Yürek Öykü Yarışması yapıldı. 11 tane öykü katıldı bu yarışmaya. Öykü Yarışması ile ilgili afişleri, çocuklara verilecek hediyeleri ben hazırladım. Ben bunun ikincisinin, üçüncüsünün olmasını isterdim. Çünkü ikincisini ben yapamam. Benim gücüm bir yere kadar. Bunu kim yapar? Tabi ki Valilik ve yerel yönetimlerin sahip çıkmasıyla yapılabilir.

Ş.Yıldırım: Peki bu konuda bir iletişim Var mı?

 MURAT DÖLEK: Son günlerde Valilik ve Özel İdare ile görüşmelerim var. Tahta Yürek Öykü Yarışması'nın ikincisi mutlaka yapılmalı. Hatta ulusal düzeyde yapılmalı. Nasıl ki Altın Portakal var, Altın Koza, Afyon Caz Festivali varsa senin de Tahta Yürek Öykü yarışman olsun. Ulusal olsun, yıllar sonra uluslararası olsun. Ne kaybedersiniz? Siz bir Pinokyo'nun veya Dalton'ların heykellerini Batı Park'a dikiyorsanız. Eee burada Tahta Yürek de var. Sanatçısı da hayatta ve hemen yanı başında. Ölünce mi güzel olmak gerekiyor? Ben yapacağımı yaptım. Artık yapması gerekenler yapsınlar. Daha da büyümesi gerekirken tam tersine geri gidiyor.
 
Ş. Yıldırım: Peki sevgili Murat bu sorunun aşılacağı konusunda umutlu musunuz?

 MURAT DÖLEK: Ben kendime inanıyorum önce. Atölyemi, tahta yüreğimi seviyorum. Oyunculuğu, sanatı seviyorum. Ve bu şehirde çay ocağında oturup çay içmeyi seviyorum. Samsun daha güzel şeylere layık. Çünkü Samsun'un başlangcı heykel yani sanat. Onun için sanata yatırım, insana yatırımdır.

Ş. Yıldırım: Bir kadını al, onu yon anne olsun! Murat Dölek, tahtaları yürek şeklinde yontarak içinden sevgi çıkarma sevdasına düşen biri. Öyle ki elleriyle biçim verdiği çapaklı, pürüzlü yürek şeklindeki tahta parçalarını, içinden SEVGİ çıkarana kadar yontmaya devam ediyor, o ardığı sevgiyi bulana kadar da elinden bırakamıyor... Bir kadını al, onu yont yont anne olsun, Bir insanı al onu çöz çöz çocuk olsun. Bir atölyeye adım attığında bir şaire müracaat etmeye hacet duyar mı insan?

 MURAT DÖLEK: Nesnelerin boşalan dünyasına ahşaptan anlamlar yüklüyorum. Her yontunun bir lisanla söylenmiş şiire denk gelmekte, suskunluğumu, yüreğimin acısını tahtalara işliyorum. Galiba, tahtadan da olsa çocuksu yüreğimi korumanın derdindeyim. Ben yalnızlığımı sahneye çıkardım her gün atölyeme uğrayıp tahta yüreğimi koyuyorum ortaya. Bir tahta yüreği ortalama üç günde hazırlıyorum; eğer yüreği hazırsa bazen bir saatte bile yapabiliyorum. İnanır mısınız bir ürünüm gitmek istemiyorsa, kendisini isteyen kişiye gitmiyor. Benden tahta yürek isteyip de halen alamayan ve belki de asla alamayacak onlarca insan var. Genelde çam, gürgen ve maun ağacından tahta yürekler yapmayı tercih ediyorum. İnsanların sobada yakmak için bile önemsemedikleri, sokaktaki tahta parçaları bile belki de birer tahta yürek olabilir.

Ş. Yıldırım: Aşkı "Kalplumbağa"ya işlemeniz konusunda sözleriniz olacaktır kuşkusuz?

 MURAT DÖLEK: Kaplumbağanın sırtına işlediğim kalp figürü ile aşkın ömrünü anlatmaya çalıştım. Ortaya çıkardığım eserde, kaplumbağanın yüreğine sığdıramayıp, sırtında taşıdığı aşkın ömrünü anlatmaya çalıştım kendimce. Bu eserimin adına da Kalplumbağa adını verdim.

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.