SU-İ ZAN’DA BULUNMAK

Sami Kesmen

Hüsnü Zan esas, Su-i Zan istisna bile değildir. İyi Zan’da bulunmak güzel düşünmenin bir yansımasıdır. Su-i Zan ise bir çeşit olumsuz bakıştır. Dinimiz Su-i Zan’ı yasaklamıştır.

İhtiyatlı olmak, Su-i Zan’da bulunmayı gerektirmez. İnsanlara ve olaylara mesafeli yaklaşmak ayrı bir şey, olay ve kişi hakkında bilgi sahibi olmadan kötü düşünmek ayrı şeydir. Size  “Fasık” biri haber getirdiğinde onu araştırın ve araştırma sonucu vardığınız kanaate göre hüküm verin. Aksi halde duyumlardan kaynaklanan bir bilgiye göre verilen karar sağlık olmayacak, sonra da duyulan pişmanlık fayda vermeyecek, mağduriyetler oluşacaktır.

Bir olay hakkında kesin hüküm ihtiva eden karar verebilmek veya sağlıklı bir kanaate sahip olabilmek için; ya bizzat olaya müdahil olup müşahede etmek gerekir veya şahitliğine itibar eriyen birisinden bizzat duyulması lazım gelir. Böyle bile olsa kişi ve olay hakkında sahip olunan düşünce ve kanaatin başkalarını etkileyecek ölçüde kullanılması doğru değildir.

Bu tecessüs ifadesiyle “Casus”luk olarak nitelendirilir. Su-i Zan’da bulunmak, bir takım acizlik ve zaafların sonucu ortaya çıkan davranış şeklidir.  Bu davranış, insan onurunu ve toplum huzurunu bozan eylemler arasında da sayılır. Başka hakkında kesin bilgiye dayanmadan bir kanaate sahip olmak dinimizce yasaklanmıştır. Su-i Zan; bir çeşit “Gıybet”tir. Gıybetin kalp ile gerçekleşeni Su_i zan’dır.

Gıybet, Buhtan, İfk gibi olumsuz insan davranışları hem büyük günahlardandır hem de sosyal hayatın akışını bozacak insan davranışlarıdır. Su-i Zan da bu olumsuz davranışların eyleme dönüşmemiş kalbi şeklidir. Söylenmemiş, konuşulmamış, paylaşılmamış ama kalpten ve zihinden geçirilmiş olumsuz insan davranışıdır. Domuz etini yemekten son derece sakınan ve zorlama dahi olsa bundan uzak duran Müslüman’ın; Kalbi Gıybet olan Su-i Zan ve ilerlemiş şekli olan Gıybet, Buhtan ve İfk gibi olumsuzluklardan sakınmadığı görülmektedir.

Bunlardan korunmak için Müslümanın; mutlaka bu konu hakkında doğru bilgiye ve inanca dayalı bir günah anlayışına sahip olması, böyle bir davranışın kendisini ahirette müflis durumuna düşüreceğini bilmesi gerekmektedir. Eğer biri veya birileri hakkında Su-i Zan’da bulunmuş, hele de bunu toplumsal alana da taşımışsa mutlaka tövbe etmesi  ve ilgilisiyle de helalleşmesi gerekecektir.

Su-i Zan; kardeşlik hukukunu zedeler, insan onurunu rencide eder ve toplumun huzurun bozulmasına de neden olur. Gereksiz iltifatlarda bulunanlar, başkalarının haber ve bilgilerini lüzumsuzca taşıyanlar diğer insanların Su-i Zan’da bulunmasına neden olur. Bu tür kişilere itibar edilmemesi, bunların herkes hakkında aynı tavrı gösterdikleri bilinmelidir.

Kendini aşamamış, toplumsal güvene ulaşamamış, sosyal hayatı benimseyememiş inanların başkaları hakkında Su-i Zan’da bulunmaları, hatta “Gıybet”lerini yapmaları kolay olmaktadır. Karşıdaki insanları küçük görmek, kendisini beğenmek, toplumda yer edinmeye çalışmak, yakınındakini kıskanmak, kendisi aleyhinde olumsuzluklardan kaynaklanan konuşmaların önüne geçmek, kendine isnat edilen suçlamaları başkasının üzerinden izaha çalışmak gibi düşüncelerle insanların çoğu Su-i Zan’da bulunduğu gibi, Gıybet yapmaktan da kendisini koruyamaz.

Allah tarafından yasaklanmış her söz ve eylem insanların faydası içindir. Bunlara uyulması halinde hem insanlar onurlu hem de toplum huzurlu yaşar. Su-i Zan da bunlardan bir tanesidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.