SPOR SALONUNUN HİKAYESİ...

Adnan Bahadır

SPOR SALONUNUN HİKAYESİ BİR HAYLİ UZUN

Olayları tahlil ederken veya topluma sunarken sağlıklı sunma mecburiyetimiz var. Aksi halde insanların hakkını zayi etmiş oluruz ki bu da ağır vebali gerektirir. Muhatabımız kim olursa olsun onu sevsek de sevmesek de doğru bir icraat yapmış ise onu takdir etmeliyiz. Tam aksine çok sevdiğimiz bir insan yanlış bir icraat yapmış ise onu da toplumla paylaşmak zorundayız. Dürüstlüğün gereği budur. Olayları kafamıza göre yorumlayıp bize yakın olan kişilerin lehine, uzağımızda olan kişilerin aleyhine yorumlarsak bu hakkı inkar olur, hakkı inkar etmek ise zulümdür. Biz ne zulmedeceğiz, ne zulme uğrayacağız, ne de zulme rıza göstereceğiz.

2004 yılında Büyükşehir Belediye Meclisi'ne seçilince olaylara vakıf oluncaya dek aradan yaklaşık altı ay geçmişti, zira o kadar çok olay vardı ki her gün birisini öğrenmeye kalksanız yine de beş altı aydan önce öğrenme şansınız yoktu. Zaten meclise gelen evrakların ne olduğunu da bilen yoktu, oylama yapılacağı zaman herkes biri birinin gözünün içerisine bakıp, güvendiği kişilerin tavrına göre oy veriyordu. Ak Parti Grup Başkan Vekili Yavuz Yılmaz Allahlık Alibey gibi olup, bitenden habersiz, sadece idareden gelen evrakların doğru olduğunu söylemekle yetinip, olaylardan haberi olmadan işi getirmeye çalışıyordu, şu anda Turan Çakır'ın üstlendiği fonksiyonu üstlenmişti, Turan Çakır'ın onda farkı biraz daha kendi cebine çalışmasıdır.

Yapılan icraatlardan haberdar olmayan parti teşkilatları ve milletvekilleri tepki koymaya başlayınca sıkıntılı bir süreç başladı. İşin içerisinden çıkılmayacak bir duruma gelinince ipler tam kopmak üzereyken devreye girdim ve olayları tek, tek çözüm noktasına getirmeye başladım. Nihayet çok enteresan bir olayla karşılaşınca öğrenmem gereken daha çok şey olduğunu anladım. Enteresan olaya gelince Mustafa Demir'in amcası vefat etmişti, cenazeye ben, Ahmet Yeni ve Yusuf Ziya Yılmaz birlikte gittik. Döndükten bir gün sonraki akşam Sevgi Kafe'de kayınçom, Necmi Karaduman ve bir kaç kişi otururken kayınçom birlikte Mustafa Demir'e taziyeye gitmemizi söyledi. Ben cenazesine gittiğimizden gerek olmadığını söylesem de ısrar edince kıramadım ve o, ben ve Necmi Karaduman birlikte Mustafa Demir'in beyaz eşya mağazasına gittik. Mustafa Demir yanında Necati ve Davut Albayrak'la birlikte sohbet ediyorlardı. Biraz sohbet ettikten sonra bana dönüp Organize Sanayi Bölgesi'ndeki fuar alanı ile ilgili mecliste ne yaptığımızı sordu, ben de olaydan haberim olmadığını, öyle bir konunun gündeme gelmediğini söyleyince açtı ağzını yumdu gözünü, vay efendim o bölgede olması gereken fuar alanı, spor salonları ve bazı etkinliklerle ilgili özelleştirme idaresinden yer tahsisi yaptırmasına rağmen Y. Ziya Yılmaz ilgilenmediği, biz de Ak Partili meclis üyeleri olarak gereğini yapmadığımız için bana kendi iş yerinde yapmadığı hakareti bırakmadı.

Beni onun yanına getiren kayınçom il başkanı olmasına rağmen ağzını açıp tek kelime konuşmadı, sadece işaret parmağı ile dişlerini karıştırıp, sinirlendiğini belli etti o kadar. Yani herkesin delikanlı adam, kimseye eyvallahı olmaz dedikleri adam sus, pus olmuş, ortalık Mustafa Demir ile bana kalmıştı. Ben belediye başkan vekilliğini de yürüttüğümden makam arabası ile gitmiştik, bana kendisinin milletvekili olduğunu, benim ise sadece bir meclis üyesi olduğumu da hatırlatınca ben gerekli cevapları verip, oradan bindim aracıma ayrıldım. Bir insan kendi iş yerine gelen düşmanı dahi olsa ona saygı duymak zorundadır, kaldı ki biz ona taziye ziyaretine gitmişiz, o ise bana her türlü hakareti yapmaktan geriye kalmamıştı, ancak ben bu yazdıklarımı ona söyleyip, bir ev sahibi olarak yaptıklarının çok ayıp olduğunu bizzat yüzüne söyleyerek, herkesin asaletine uygun davranmasının normal olduğunu, kendisinin de asaletinin buna uygun olduğunu söyledim ve yanından ayrıldım. Daha sonra Y. Ziya Yılmaz'a olayın ne olduğunu sorduğumda bana olayı anlattı, meğer bizimkilerin arasında süregelen müthiş bir fuar alanı kavgası varmış, birisi Tekkeköy'de olmasını isterken diğeri Batıpark'ı istediğinden iş kavgaya dönüşmüş. Beni Y. Ziya Yılmaz'a yakın gördüğünden onun hıncını benden almak istedi. Nihayetinde Mustafa Demir'in dediği oldu ve bu kompleksle ilgili alan Tekkeköy bölgesinden ayrılarak imara işlendi. Daha sonra bu alana spor salonu yapılabilmesi için milletvekilleri, TSO, Valilik, Büyükşehir Belediyesi bir hayli uğraş vererek Faruk Özak'ın bakanlığı döneminde 26 milyon liralık bir ödenek ayrılmasını temin etmişlerdir. Büyükşehir Belediyesi ise sadece altyapı ve hafriyat işlerini üstlenmiş bunun dışında en ufak bir katkısı olmamıştır. Geçtiğimiz günlerde Büyükşehir Belediyesi ile Suat Kılıç'ın kavgasını yaptıkları temel atma töreni ile ilgili olayın aslı budur. Bu proje Spor Bakanı Faruk Özak döneminde bir önceki dönem milletvekilleri, grup başkan vekili ve Bayındırlık Bakanının özverili çalışmaları ile hayata geçirilmiş bir proje olup, ne Büyükşehir Belediyesi'nin, ne de mevcut Spor Bakanının icraatı değildir. Şehrimize hizmet eden kim olursa olsun tek bir çivi dahi çakmış olsa onu takdir ederiz ancak kendi emeği olmaksızın sırf politika olsun diye yetki eline geçtiğinde tüm kazanımları kendisine mal etmek isteyenleri kamuoyuna tanıtıp, emeği geçenlerin hakkını teslim etmek vicdani sorumluluğun gereğidir. Kalın sağlıcakla

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (7)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.