Söyleyene bak söyleyene!

Adnan Bahadır

Hani bir söz vardır 'Dinime söven Müslüman olsa' diye. Dünkü gazeteleri incelediğimde, Samsunspor Kulübü İkinci Başkanı mıdır nedir, bir adam var. Onun hakkında bildiğim tek şey var; o da bu adamın ömrü hayatında düzgün bir işi olmadığıdır.

Nedenine gelince, izah edeyim. Hem de öyle güzel bir anım var ki, duyunca siz de okuduklarınıza inanamayacaksınız.

Daha önce adını sanını bilmediğim bu adam kılıklı suret, bir öğle yemeğinde davetli olarak gittiğim bir mekanda anlattıklarını duyunca dudaklarım uçukladı. Adam beni tanımıyordu, ben de onu. Bafra İş Hanı'nın son katında hamsi ızgarası yerken bir yandan da ballandıra ballandıra anlatıyordu. Kaçak oto gaz istasyonlarını nasıl açtığını, kaçak olmasına rağmen nasıl kapatılmadığını, istasyon ruhsatını nasıl aldığını, kendi imkanları ile yapamadığı bu istasyona ortak olarak kimi neden aldığını anlatıp duruyordu.

Hayal kurmak isteseniz bu kadar gerçekçi anlatamazsınız. Ama onun anlattıkları gerçekti. Dudaklarım uçukladı. Aradan biraz zaman geçip, Yalova Gemisi'ne onun tarafından çağrılıp, istasyonu ile ilgili nelerin olup bittiğini, büyük Başkan"ın benzinliğini kapatacağını anlatınca kafam biraz daha karıştı.

Ancak konunun benimle ilgisi olmadığından üstelemedim. Beni oraya çağıran siyasetçinin yardım istemesi üzerine elimden gelen yardımı yapabileceğimi söyleyip, yanlarından ayrıldım. Bu sahtekar ve ortağı, cemaat adamı olduğunu iddia eden sahtekar, sırf yaptıkları gayri meşru ve gayri ahlaki işlerini örtbas edebilmek için cemaat adamlığına soyunmuş. Bununla kalmayıp bir de onların kurdukları meslek odalarında yönetici olmaları insanı iyice çileden çıkartıyor. Şu bizim meşhur A Takımı Operasyonu yapıldığında tutuklandığımızın ertesi günü savcılığa gidip, 'Bu adamlar bizden Samsunspor veya belediyeye yardım istedi. Vermediğimiz için benzinliğimizi kapattılar' diyecek kadar da sahtekar. Yalancı ve üçkağıtçı adamlar, şimdi de hiç utanmadan, sıkılmadan Atakum Belediye Başkanı'nı 'Kombine biletlerimizi' almadı diye basın toplantısı düzenleyip, feryadı figan ediyorlar.

Adama sormazlar mı? Vicdansızlar; sizden kimse tek kuruş para istemediği halde benden para istediler diye dilekçe vermenin alemi neydi? Sonra o kadar yalancı, o kadar sahtekar adamlar ki; ilk verdikleri dilekçede aynen şöyle diyorlar: 'Büyükşehir Belediye Başkanı'nın danışmanı olduğunu söyleyen Servet Keskinsoy isimli şahsa para verdim. O da parayı Çarşamba'da bir camide kullandı. Cemaat devreye girip, yaptığının doğru olmadığını söyleyip, baskı yapınca ikinci bir dilekçe verip, adını bilmediğim birine para verdim' diyor.

Adam o kadar zavallı, o kadar unutkan bir adam ki; para verdiği adamın adını ilk önce dilekçeye yazıyor, ardından da adını unutuyor. Veya birileri unutturuyor. Şimdi bu adamlar bu şehirde iş yapan dürüst, namuslu, zengin iş adamları. Diğer taraftan oto gaz istasyonlarında kaçak ev tüpü dolumu yaparken yakalanan, devletin yeşil alanında benzinlik ruhsatı alıp, çalıştıran adamlar. Onlar dürüst, ilkeli adamlar, başkaları ise hırsız, rüşvetçi. İşte size bu iki zatı muhteremin hayat hikayelerinden bir kesit.

Diğer kesitleri ilerleyen günlerde anlatacağım. Gelelim diğer konularımıza. Şuana kadar yazdığım yazılarda, belirttiğim hususlarda ne kadar haklı olduğum yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Daha dün yazdığım, kendilerini Tanrı sananlarla ilgili yazının delilleri bugün önümüze geldi. Adamlar yaptıkları gayri yasal işleri nasıl yasal hale getirdikleri belgeleri ile önümüzde. Bizim %100 yerlilerin yaptıklarını da anlatmış Hüseyin Başgöl. Koli koli gelen diş macunlarından, sabunlara kadar ne ödenmiş görüyorsunuz.

Dün katıldığım bir dost meclisinde anlattılar. Üniversite'nin et ihalesini Samsunspor alacak diye rektörü sıkıştırıp, ihaleyi Samsunspor adına alıp, işi üstlenen bu bizim %100 yerliciler orada ne haltlar etmiş bir bilseniz şaşarsınız. Meğer bunlar daha önce hileli iflas edip, bir sürü insanın canını yakmışlar. Daha neler, neler...

Bu arada bizim meslektaşların bir kısmının türlü entrikalar peşinde olduğundan da bahsetmeden geçemeyeceğim. Geçen akşam evde otururken bir aşk mesajı geldi. Telefon numarasının kime ait olduğuna bakınca bir gazetenin adı çıktı karşıma. Bu ayak oyunlarına müracaat eden arkadaşlarımız biraz amatör, az daha profesyonel olmalarını tavsiye ediyorum. Ben gelen yorumları yayınlarken kimin neyi, neden yazdığını bilmediğimi mi sanıyorsunuz? Hangi IP'den hangi mesaj gelmiş, o IP kime ait olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsunuz?

Dostlarım hiç merak etmesin bu şehirde korkacağımız cenabı Hak"tan başka kimse yok. Ayrıca dolmuşa binmeyeli de 15 yıl olduğunu hatırlatırım! Hoşçakalınız efendim..
   

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (7)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.