SİYASETTE HİÇ BEKLENMEDİK GELİŞMELER OLABİLİR

Adnan Bahadır

Yerel  seçimlere  yedi,  sekiz ay gibi  kısa bir zaman kala bir yandan  aday  adayları  piyasaya çıkmaya başlarken, diğer  yandan  bazı  basın yayın organları  durumdan  vazife çıkararak ceplerini doldurma peşine düşmüşler.

Bir diğer yanda ise kafalarında adaylık düşüncesi olup  piyasayı koklayan  ve ufak ufak istişarelerde  bulunanlar  var.   Yaşanan süreçte bunlar olağan şeyler.  Herkes işini yapıyor ancak yapılan tespitlere inanıp  gerçeğe yakınmış gibi bir  imaj  ortaya çıkması  halinde bazı  insanlar çok büyük hayal kırıklığına uğrayabilirler. 

Süleyman  Demirel'in deyimi ile siyasette yirmi dört saat çok uzun bir süre…  Seçime kadar derenin altından çok daha sular  geçer. Daha düne kadar bu ülkede Başkanlık  sistemi tartışılır iken, şu anda bırakın Başkanlık sisteminden söz etmeyi Dünya  konjoktüründe  yaşanan gelişmelerin ardından  AK Parti iktidarının  geleceği masaya yatırılır hale gelmiş durumda. Zaten Başbakan'da bu durumu fark etmiş olmalı ki ülke genelinde  geniş çaplı katılımların olduğu açık hava mitingleri tertip edildi.

                Globalleşen dünya da  siyasetin  seyri de değişmiş durumda. Bir coğrafya da yaşanan gelişmeler başka coğrafyayı  rahatlıkla etkiliyor. Örneğin Fransız İhtilali'nin yapıldığı  1789  yılında  tüm dünyada örnek  alınıp bazı  hareketlenmeler olduğu gibi ülkemizde de bazı Osmanlı aydınları bu doğrultuda  bazı çalışmalar yapmaları sonucu meşrutiyet ilanları, özgürlük talepleri kaçınılmaz hal almıştır.

Rusya'da yaşanan  Kızıl Ordu'nun önderliğindeki Rus Çarını devirip yerine getirilen Komünist rejim tüm bölgede ilgi  odağı haline gelmiş, ülkemizdeki bazı aydınlar bu konuda çalışmalar  yapmanın yanında İttihat ve Terakki  yönetiminin örnek modeli haline gelmiştir.

Daha sonraki süreçte yaşananları burada tekrar  etmeye  gerek yok. Burada üzerinde durulması gereken konu Dünyada yaşanan siyasal gelişmelerin tüm ülkeleri şu veya bu şekilde etkilemiş olmasıdır.

Ortadoğu'da  yaşanan Arap  baharı  ilk görünüşte tüm İslam ülkelerini mutlu etmiş gibi görünse de egemen güçlerin bu işlerden ne kadar rahatsız olduğu  herkes  tarafından bilinmekteydi. Libya'dan başlayıp  Tunus, Mısır ve Suriye ile devam ede gelen demokratik  ayaklanmalar  görünüşte  Avrupalıları ve ABD' yi mutlu ettiği söylense de işin aslının hiç de öyle olmadığı son yaşanan  olaylarla bir kez daha ortaya çıktı.

                Suriye'de iki yıldan fazla bir zaman akan kardeş kanına sessiz kalan  Batı ve ABD,  seçimle iş başına gelmiş ve yüzde 52  gibi yüksek bir oyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı'nı deviren askeri  yönetime en ufak bir tepki göstermiyor ise bunun tek  nedeni  haçlı zihniyeti değil de nedir?

 Libya'da Kaddafi, Yemen'de Ali Salih, Mısır'da Hüsnü Mübarek, Irak'da Saddam Hüseyin yıllarca despot rejimle ayakta dururken sesini çıkarmayanlar, kendi menfaatlerine ve inandıkları  şeylere ters düşen olaylar  gerçekleşmeye başladığı andan itibaren anında olaya müdahil olup kendi  menfaatleri doğrultusunda  rejim  değişikliğine  gidilmesi yönündeki çalışmaları  gözlerden kaçmıyor.

Kaderin cilvesi midir yoksa  Ortadoğu  topraklarının yaşadığı  sürecin gereği midir bilinmez ancak o topraklarda yaşayan insanlar   tarihin her döneminde  zalim  idareciler  tarafından yönetilmekle  karşı karşıya kaldılar. Firavunlar, Nemrutlar, Karunlar, Hamanlar hep bu topraklarda hüküm sürdüler. Peygamberlerin büyük bir kısmı bu topraklarda çile  çekti. Bazen düşünüyorum da acaba bu  topraklarda yaşayan Nebiler  çektikleri çileler nedeniyle beddua mı ettiler ki onlardan sonra  yaşayan insanların tamamına yakını sıkıntı çekti.

                Bu kadar detaydan sonra gelelim konularla bizim ilgimize… Avrupa  ile Asya  arasında köprü  görevi gören ülkemiz yıllarca muhafazakar iktidarlardan uzak liberal  yönetimler tarafından yönetildi. Menderes, Özal  dönemleri  ardından Erdoğan döneminde  muhafazakar insanların rahat  yaşadığı bir ülke haline geldi. Bu durum ülke  nüfusunun çoğunluğunun yaşam biçimi olsada dışa  bağımlı egemen güçlerin bu durumu  asla kabul etmeyeceğini  görmezlikten gelemeyiz.

Son yaşanan Gezi  Parkı olayları  bunun bariz örneğidir. Olay basit bir Park olayının ötesinde güç denemesi ve iktidarı devirme provasıdır. AK Parti iktidar olduğu 2002 yılında Ortadoğu'daki ülkelerin tamamı ile iyi ilişkiler içerisine girmiş, İtalya'sından Amerika'sına varıncaya dek bir çok ülke ile ilişkiler çok güzel giderken, Suriye'de yaşanan olaylarla birlikte olaylar tam tersine dönüvermiştir. Gerginliklerin  diğer ülkelere de sirayet etmesi sonucu  komşularımızın bir çoğu ile kavgalı hale gedik. İran, Irak, Suriye, Mısır, Almanya  gibi ülkelerle gözle görünür fikir ayrılığımız olduğu açıkça ortada… Peki bu süreçte Dünya  konjoktüründe AK Parti iktidarı nasıl ayakta kalacak derseniz.

 Bana göre tamamen Cenabı Hakk'ın desteği ile. Onun dışında görünürde hiçbir destek  yok. İşte o yüzden  bu fakir der ki önümüzdeki süreçte mevcut iktidarın işi çok zor. Ben şahsen  sıkıntıların aşılması için dua ediyorum ancak Rabbimin takdirini bilemem. Kalın sağlıcakla

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.