ŞİDDETSİZ TOPLUM İÇİN ORTAK DURUŞ

Adem Alan

Yukarıdaki başlık; Samsun Barosu ve Samsun Tabip odasının 5 Mart Cumartesi  günü, Samsun Adliyesi Konferans salonunda düzenleyeceği konferansın adı.

Haberi internette gördüm ve katılımcalar; yüksek yargı üyeleri ile OMÜ’den Bilim Adamı hocalarımız.
Neleri, nasıl anlatacaklar nasıl çözümler önerecekler bilmiyorum ama “Şiddetsiz Toplum İçin Ortak Duruşa” gerçekten çok ihtiyacımız var.

Toplumun sürekli gerilmesinde etken olan bazı sebepleriaşağıda yazmaya çalışayım…

 Bir kaç oy fazla almak için sivri ve kastı aşan siyasi söylemler…
Hukukukçuların kendi elleriyle verdikleri, gayri hukuki veya vicdanları yaralayan kararlar, geciken adalet, yerel mahkemelerin “keyfe ma yeşa” kararlarının %60’ının üst yargıdan bozularak gelmesiyle, kararların hukuki olmaktan ziyade siyasi olduğu kanaatinin artması v.b. sebeplerle;  “ Hukuka güvenilmez” intibaını oluşturmaları…

Devlet yöneticilerinin, üst yargının verdiği kararlara “ tanımıyorum, saygı duymuyorum” gibi keskin karşı çıkışlarında  az da olsa, haklılık payının olma ihtimali ve taraftarlarınınsa bunu “sorgusuz sualsiz” doğrudur diyeşiddetle kabullenmeleri…

Medyanın her gün tarafgirane bir şekilde, mahkeme kararlarını çarşaf çarşaf övmesi veya yermesi gibi sebeplerle, toplumumuzda adalet olup olmadığı sorgulanır hale gelmişse, tabiidir ki; insanlar hukuk yerine gayri hukuki yollara ve oluşumlara yönelecekler ve bu yöneliş de şiddeti doğuracaktır!

Tarih boyunca ciddi devletler hatta kabileler; hukuka, adalete önem vermişler ve adaletsiz bir topluluğun, devletin yaşayamayacağını adeta beyinlere kazımışlardır.
“Balık baştan kokar” , “Devletler küfürle (dini inkarla) ayakta durabilir ama adaletsiz asla” ,  “Adalet mülkün temelidir” gibi  atasözleri boşuna söylenmemiştir.
Hukuk yemeğin tuzuna benzetilmiş ve “ Ya tuz kokarsa” öz deyişi  söylenegelmiştir.

Hastanelerde sağlıkçılara şiddetin, sokakta polise, jandarmaya şiddetin, siyasette tarafların birbirine şiddetinin, mafyavari oluşumların taban bulmasının hatta aile içi şiddetin dahi artmasında işte tuzun kokmasının verdiği kötü koku vardır.
Her meslekte olduğu gibi, hukukçularımızda, sağlıkçılarımızda ve diğer mesleklerde de olan, “meslektaşımızı korumalıyız”dayanışmasının, taassuba dönüşmesi de şiddeti artıran etkenlerdendir.
Şiddetin önlenmesi sadece, hakim, savcı, polis ve jandarma “şiddetiyle” de önlenemez, eğitim de şarttır.
Hukuk veya sağlık öğretimi almış ve o kimliğe de sahip bazı insanların, ayrıca “Eğitim” de almaları gerekmektedir!

Kendi siyasi fikrinden olmayana yapılan haksızlığa “karşı çıkmayan, çıkamayan veya oh iyi olmuş mantığıyla yaklaşan” az da olsa bazı ”hakim, savcı veya avukatlarımızın, sağlıkçı hatalarının veya keyfiliklerinin çokça olduğu bir toplumda ; hukuka güveni sarsılmış mağdurların veya mağdur edildiğini sananların şiddete yönelmesini neyle önleyeceksiniz?
“Devlet şiddetiyle mi “ sorusunun cevabını bulmadan şiddet önlenemez!

Umarım ki bu tür konferanslar da, bilgilendirmeler de,”Şiddetin asıl müsebbipleri” kendilerini de sorgular.

Şiddetin, hukuken değilse de  “vicdani olarak” haklı olabilecek sebeplerini de sogulayalım…

Kısacası “Hukuk herkese lazım”. Sevgi ve saygılarımla…

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.