SEYRETMEK DE OKUMAYA DÂHİL

Ahmet Ufuk Erkan

SEYRETMEK DE OKUMAYA DÂHİL


        Kitaplara ve filmlere dalınca, insanlığın kadim meselelerini daha iyi fark ediyoruz. Bizden önce de aynı sorunlar yaşanmış; aynı sorunlar “mesele” olmuş…

        Kuzey kutbunda geçen bir filmdeki karakterlerin haliyle, Paris’te oturanın benzeşen epey özellikleri var. Belki, o benzer özelliklerin ifadesi farklı, o kadar da abartılı bir fark değil bu. Aşk heryerde aşk. Ayrılık heryerde ayrılık. Kıskançlık aynı kıskançlık. İfade tarzları farklı, o da biraz, hepsi bu…

        O yüzden kitaplara ve filmlere batıyoruz. O yüzden, insanlığın tüm hallerine ayna tutan filmleri ve kitapları seviyoruz. 

        “O… Çocukları” filmini seyrederken mesela, Mehtap Anne karakteri, Suç ve Ceza’daki Sonya’yı hatırlatıyor bana. Tamam, çok alakalı değil fakat hatırlattı. Sonya, malum, azize gibi “hayat kadını”. Yok, ne filmi, ne de kitabı anlatacak değilim. Sadece, filmlerle kitaplar arasında ve bunların her biriyle hayatımız arasında korkunç bağlar, kopmaz bağlar var, bunu diyeceğim… 

        Yine film anlatmama kararını bozmayalım; başka yazıya bırakalım. Fakat ucundan kıyısından, hayatımızla bağını ortaya koyabilmek babından bahsedelim sadece, kısaca. Tayland’a geçen bir kiralık katil öyküsü seyrettim. Bir sahnede, Alis Harikalar Diyarında’da geçen , “kafanın ardındaki göz”’ü hatırladım. Ve filmde, kafanın arkasında nasıl göz olurmuş anladım. Filmi anlatacak olursak, bunu da anlatırız bir daha. 

        Kitaplara ve filmlere daldığınızda, kitapla filmler, filmle kitaplar arasında mutlaka bir şeyler çağrışır size. O yüzden, ne kitaplardan, ne de filmlerden vazgeçemiyoruz. İnsanların insanlara yaptığı en büyük iyilikler bunlar: Kitaplar ve filmler…

        Tabii belli bir zaman sonra, alışkanlık kesbettiğiniz/alışkanlık kazandığınız için yapar oluyorsunuz. Şifa kabul etmez bir hasta gibi kitaplara ve filmlere dalıp gidiyorsunuz. Bu da olağandışı bir durum değil. Neyle ilgilenirseniz ilgilenin, bu hali yaşarsınız zaten. Yani, hiçbir şey kazandırmayacağını bile bile, artık elinizde farklı bir film kalmadığından, oturur o, başka zaman olsa asla bakmayacağınız filmi de seyredersiniz. Sonucunda, iyi ki seyretmişim, dedikleriniz çıktığında da ayrı bir sevinç duyarsınız, o başka… O, en bambaşka bir tatdır. Mesela, O Çocukları filmini, laf olsun, diye seyrediyordum aklımca. Fakat sonuçta, harika bir film seyretmiş oldum. Hayatımın, hatta hayatımızın en çetrefilli dönemine, o meşum darbe günlerine döndüm. Öyküsü de güzel işlenmiş. Kalbi olana, büyük bir kalp ağrısı veriyor film. Kalbi olmayana bir sözü olacağını sanmıyorum.

        İşte bu yüzden, her şeye inat, filmlere ve kitaplara devam…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.