Seyretmek kelimesini çok kullanırız. Bir filmi izlemekte olan birine " iyi seyirler" deriz mesela. Bir başka ifade ile; Seyir, yolbul, seyrüsefer ya da navigasyon, bir noktadan başka bir noktaya gitmek için en elverişli yolu tayin etme ve planlanan rota üzerinde yolculuğu gerçekleştirme anlamına gelir. Bir mekandan başka bir mekan için bunu yapıyoruz. Ne güzel!! Ama nedense dünya mekanından ahiret mekânına çıktığımız bu seferde en doğru ve en akılcıl yolu kullanarak ve de kendimizi hak yola atayarak hayat seyrimizi tayin etmiyoruz.
Burada seyir kelimesi sihirli bir kelimedir aynı zamanda. Her gün hayat gözümüzün önünde çizgi filmleri gibi hayatın enstantanelerinden kesitler sunmaktadır. Hayat bizi seyre davet etmekte, kendi seyrimizi dizayn etme hususunda somut örnekler sunmaktadır. Akl-ı Selim bir insan bu örnekliklerden çıkarımlar elde eder. Hayatın örnekler bütünü olduğunu Cenab-ı Hâk bizlere beyan ediyor. 26 - Muhakkak ki Allah bir sivri sineği, hatta daha üstününü misal getirmekten çekinmez. İman edenler bilirler ki, o şüphesiz haktır, Rabb'lerındandır. Ama küfre saplananlar: "Allah böyle bir misal ile ne demek istedi?" derler. Allah onunla birçoklarını şaşırtır, yine onunla birçoklarını yola getirir. Onunla ancak o fasıkları şaşırtır. (Bakara: 26) Mükevvenatta sonsuz sayıda temsiller vardır. Bu misalleri seyredip gerekli çıkarımları elde edebilmektir maharet.
Seyir hem içimizde hep dışımızda cereyan eden bir hadisedir. İnsanoğlunun var olduğundan bu yana vuku bulan tüm hadiselerden kendi zihin dünyasına kodladıklarını aklı süzgeçinde harmanlayarak duygular, bilgiler, düşünceler elde etmektedir. Bütün bunları kendi şahsında öyle veya böyle dışa yansıtmaktadır. Bu yansımalar aynaya çarpan ışık misalidir. Bize geriye yansır. "Nasıl bakarsan öyle görürsün" özdeyişi söylemek istediklerimi güzel vurgulamaktadır. Yani kâinata ve dolayısıyla dünyaya baktığımızda ne görüyor, ne duyuyor, ne işitiyor isek bizim halimizin seyridir diyebiliriz. Dünya tiyadrosunun sahnelerinin muhteşem olmasını istiyorsan kendi iç dünyamızı ihtişamlaştırmamız gerekir.
Kur'an'ı Kerim'de en çok geçen kavramlardan birisi de " şahitlik" kelimesi geçiyor. İslâma girişin kapısı şehadetten geçer. O kadar önemli kavramın anlamı üzerinde duralım. Sözlükte "şehâdet"; "hazır bulunmak, müşâhade etmek, şâhitlik yapmak, haber vermek, bilmek, yemin etmek, açıklamak, hüküm vermek" gibi anlamlara gelir. Bu anlamlar içerisinde kavramın sahip olduğu öz manası ise "bir nesnenin hakîkatini kat'î olarak bilmek"tir.
Peki Kelime-i Şehadet Nedir?
Kelime-i Tevhîd, “Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh.” sözüdür. Kelime-i Şehadet Allâh Teâlâ’ın birliğini ve Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Allah Teâla’nın kulu ve Rasûlü olduğunu ifâde etmektir. İslâm’ın ilk şartı ve en özlü bir ifadesidir. Kelime-i Şehadet getiren kişi Müslüman olmuş olur. Kelime-i şehâdet, her seyden önce bu hakîkatin îlânıdır. Kelime-i şehâdette, Allah’tan gayrı bir ilâh bulunmadığına sâhitlikten sonra Hazret-i Muhammed Efendimiz’in Allâh’ın “kulu” ve “Rasûlü” olduğuna da sâhitlik etmekteyiz.
Kelime-i şehâdet son hak dinin şiârı kabul edilmekte, günde beş vakit okunan ezanda ikinci ve üçüncü cümleler olarak yer almakta, iman esaslarını sıralayan Âmentü metni bu cümlelerle son bularak altı esas âdeta tasdik edilmekte, yeni doğan çocuğun kulağına bu cümleler okunmakta, İslâm’a girmek isteyen kişilerden, önce bu cümleleri söylemeleri istenmekte, ölmek üzere olan müslümanlara kelime-i şehâdet getirmeleri telkin edilmektedir.
Burada imrendiğim ve üzerinde çokça düşündüğüm bir kelime vardır. Allah Teâlâ gönderdiği elçileri diğer insanlardan ayırmaksızın " abduhu ve rasuluhu" buyurmasıdır. Yani " kulluktur.' Günde 20 kere namazlarda Kelime-i Şehadeti tekrarlıyoruz. Şahidiz ki onlar da Allah Teâlâ' nın kullarıdır. Öyle ise hiç bir kul hiç bir kula kul olmaz.
Tanık kelemesi şahitlik kelimesini tam karşılamaz. Olaylara vukufiyetin son halkası şahitliktir. Ömrümüzün seyrinin şahidiyiz, ahirette yapıp ettiklerimizden organlarımız da şahit olacaktır. Bakınız; Nur suresi 24. ayette "İşlemiş oldukları günahtan dolayı dillerinin, ellerinin ve ayaklarının kendi aleyhlerine şahitlik edecekleri günde onlara çok büyük bir azap vardır." buyurulmakta ve Yasin suresi 65. ayette "O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder." buyurulmaktadır. İlk ayette dilin şahitlik edeceği bildirilirken ikinci ayette ağızlarının mühürleneceği bildirilmektedir. Allah Teâlâ bizim şahidimizdir. Melekleri ve bütün varlıkları da bizim şahidimizdir. Özelde organlarımız da şahidimizdir.
Konu çok uzun elbette. Şehadetle ilgili bir ayet daha burada paylaşmak istiyorum. Allah, adâleti ayakta tutarak, kendisinden başka hiçbir ilâhın olmadığına bizzat şâhittir. Ayrıca bütün melekler ve kendilerine ilim verilmiş olanlar da tam bir doğruluk, adâlet ve hakkâniyet içinde aynı gerçeğe şâhittirler. Evet, O’ndan başka bir ilâh yoktur. O, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır. ( Ali-İmran: 18) Sonuçta seyrimiz güzel, şehadetimiz makbul olsun. Ruhumuz mutlulukla, bakışımız Allah Teâlâ' nın emir buyurduğu nazarla olsun.
Selâm Hidayet üzere olanlaradır.