Sermaye değil, halk sağlığı önceliklidir

Samsun  Tabip Odası  halkın  sağlığını  koruyucu  çalışmalar  yapma  görevi  nedeniyle,  halkın  sağlığını  değil,  sermayenin  koruyuculuğu  yapan,  ben  bilirimci  belediye  anlayışına  karşı  hukuksal  bir  mücadele  başlatacak,  ilgili  imar  değişikliği  ile  ilgili  itirazını  halk  sağlığı  üzerinden  yapmaktadır. Önceki gün basın açıklaması yapan Samsun Tabipler Odası Başkanı Dr. Cem Şahan"ın açıklamalarını sizlere olduğu gibi aktarmak istiyorum.  TEKKEKÖY"de zehire ve hava kirliliğine devam edilmektedir. Yerel  Basında  Samsun"un  Tekkeköy  ilçesi  Selyeri  mahallesinde  özel  bir  firmanın  kömür  deposu  kurulmasına  olanak  sağlayan  imar  planı  değişikliğinin  Büyükşehir  Meclisi  ortak  komisyonunda  onaylandığına  dair  haberler  yer  aldı.

1-Bu  bölge  2007-2008  yılında  çalıştırılan  ve  insanlara  normalin  67  katı  kanserojen  PM10  maddesi  solutan  mobil  santrallerin  kurulduğu  bölgedir.

2-Tekkeköy  bölgesi  resmi  TÜİK  Raporlarına  göre  hava  kirliliğinde  Türkiye"de  en  üst  sıralarda  yer  almaktadır.

3-Bölgede  2008  yılında  yaptığımız  çalışmada,  bölge  halkında  hava  kirliliğine  bağlı  kronik (süreğen)  akciğer  hastalığı  sıklığı  yüksektir.

4-Bölgede  organik  ve  inorganik  tozlara  (kömür  dahil)  akciğer  kanseri  sıklığı  artmıştır.

5-Temel  sağlık  anlayışı  bağlamında ilgili  karar  alınırken,  sağlık  erkinin  ve  sağlık  meslek  örgütünün  görüşü  alınmış mıdır?

6-  Avrupa  ve  Dünya  sağlık  Örgütü  normlarında  kömür  depolama  tesisleri  1.  derece  sağlık  riski  taşıyan  yerlerdir.

7-Bu  tesisler  içme  suyu  havzalarından  ve  kaynaklarından,  denizden  en  200  km uzaklıkta  kurulmalıdır.

8-Bu  tesisler  önceki  deneyimlerimizden  her  türlü  denetimden muaf  tutulmaktadır.

9-Bu  konuda  halkın  görüşü  alınmamıştır.  Sağlık  etki  değerlendirmesi  yapılmamıştır.

Oysa  daha  bir  yıl  önce  :

Tekkeköy İlçesi Selyeri Mevkii'nde bulunan kömür depolarındaki tozlardan zarar gördüklerini belirten kadınlar, yetkililerin duyarsız davrandığını iddia ederek Büyükşehir Belediyesi önünde eylem yaptı. Cam ve balkonlardaki kömür tozunu sildikleri bez ve kirli suları şişelere koyarak belediye önünde toplanan kadınlar, Başkan Yusuf Ziya Yılmaz ile görüşmek istedi. Kadınlar adına konuşan Gönül Aydın, Samsun'dan kaldırılıp, Tekkeköy'e yerleştirilen kömür depoları yüzünden adeta kömür tozu soluduklarını, 3 senedir bu işe bir çözüm bulunamadığını söyledi. Kömür tozu yüzünden cam açamaz, balkona çıkamaz duruma geldiklerini belirten Aydın, "Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz ile defalarca görüşme talebinde bulunduk. Değişik vesilelerle yerinde olmadığı söylendi. Kaç kez imza topladık, bir sonuç alamadık. Artık dayanacak halimiz kalmadı. Biz buraya eylem yapmaya gelmedik. Derdimizi anlatacak muhatap bulmaya geldik. Derdimizi anlatacak birini bulmadan bir yere gitmeyeceğiz."

10-Tekkeköy"de  ciddi  hava  kirliliği Tekkeköy  halkı  için  önemli  bir  risk  oluşturmaktadır.

1950 lerden beri hava kirliliğinin insan sağlığına etkilerini gösteren kanıtlar vardır. 1980 sonları 1990 larda ise yeni epidemiyolojik çalışmalarla hava kirliliğinin sağlığa etkileri gösterilmiştir. Bu çalışmalar önce ABD ve Avrupa ülkelerinde yapılmış, daha sonra pek çok ülkede de benzer çalışmalar ile sağlığın olumsuz etkilendiği gözlenmiştir. Bu çalışmalarda ölümler, hastaneye başvurular gibi sağlık göstergeleri ile havadaki kirleticilerin konsantrasyonunun ilişkisi aranmış ve her ikisinin birlikte artış veya azalış gösterdiği belirlenmiştir. Hava kirleticilerindeki günlük artışlar çeşitli akut sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Örneğin kirletici konsantrasyonunda artma astma ataklarında artışa yol açmaktadır. Kirleticilere uzun süreli maruz kalım ile sağlıkta kronik etkiler ortaya çıkmaktadır. ABD ve Hollanda'da yapılan çalışmalarda hava kirliliği olan  bölgelerde  yaşayanların ömrünün, kirliliğin olmadığı bölgelerde yaşayanlara göre 1-2 yıl daha kısa olduğu belirlenmiştir. Yalnızca gelişmekte olan ülkelerde havada bulunan partiküler madde ve kükürt dioksit  nedeniyle yılda  500,000  kişinin öldüğü tahmin edilmektedir. Hava kirliliğinin sağlık etkisi öksürük ve bronşitten, kalp hastalığı ve akciğer kanserine kadar değişmektedir. Kirliliğin olumsuz etkileri sağlıklı kişilerde bile gözlenmekle birlikte, bazı duyarlı gruplar daha kolay etkilenmekte ve daha ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır (Tablo.2). Bu gruplardan biri yaşlılardır. Fizyolojik kapasitesi  ve fizyolojik savunma mekanizması fonksiyonlarındaki azalma, kronik hastalıklardaki artma nedeniyle yaşlılar normal popülasyondan daha duyarlıdır, bu nedenle daha kolay etkilenmektedir. Küçük çocuklar savunma mekanizması gelişiminin tamamlanmaması, vücut kitle birimi başına daha yüksek ventilasyon hızları ve dış ortamla daha sık temas nedeniyle daha fazla riske sahip diğer bir gruptur. Yaş yapısı yanısıra hava yolunda daralmaya yol açan hastalıklar da kirleticilere duyarlılığı artırmaktadır. Yapılan çalışmalar kirlilik arttıkça astma ve kronik obstrüktif akciğer hastalıkları (KOAH) gibi hastalıkların alevlenmelerinde  artış olduğunu göstermiştir. Kalabalık yaşam, yetersiz sanitasyon, beslenme yetersizliği gibi düşük yaşam standartları da duyarlılığı etkileyen faktörlerdendir. Bu koşullarda yaşayanlar enfeksiyon hastalıkları sorunları ile karşı karşıyadır ve yetersiz sağlık hizmeti almaktadırlar. Bu nedenle hava kirliliğinin sonuçlarından daha fazla etkilenilmektedir.

 Tablo.2 Hava Kirliliği ve Risk Grupları

v            v            Bebekler ve gelişme çağındaki çocuklar

v            v            Gebe ve emzikli kadınlar

v            v            Yaşlılar

v            v            Kronik solunum ve dolaşım sistemi hastalığı olanlar

v            v            Endüstriyel işletmelerde çalışanlar

v            v            Sigara kullananlar

v            v            Düşük sosyoekonomik grup içinde yer alanlar

 

Genel olarak havadaki kirleticilerin sağlığa etkileri şöyle toparlanabilir;

·         ·        Solunum fonksiyonlarında bozulma

·         ·        Solunum sistemi hastalıklarında artış

·         ·        Kronik solunum sistemi  hastalığı olan kişilerin hastalıklarının alevlenmesinde artış

·         ·        Kronik kalp  hastalığı olan kişilerin hastalıklarının alevlenmesinde artış

·         ·        Kanser insidansında artış

·         ·        Erken ölüm insidansında artış

 

Çevresel hava kirliliğinin toplum sağlığı ile ilişkisi değerlendirilirken yukarıda sıralanan doğrudan sağlık etkilerinin yanı sıra içme ve sulama suyu kaynaklarının, bitki örtüsünün zarar görmesi ve mikro klima değişiklikleri nedeniyle dolaylı etkilerini de göz önünde bulundurmak gereklidir. Tüm bunların yanı sıra ortamın nem oranı, sıcaklık, sıcaklık değişim hızı, rüzgarlar ve benzeri etmenler de çevresel hava kirliliğinin sağlık sonuçları üzerinde etkili olmaktadır. İnsan sağlığını etkileyen havadaki kirletici maddeler içinde yer alan ve hava kirliliği ölçümlerinde değerlendirilen SO2 ve asılı partiküler maddelerin etkileri ayrı ayrı gözden geçirilebilir. Tüm kirleticilerde olduğu gibi bunların oluşturacağı sorunun ciddiyeti iki faktöre bağlıdır; kişi bu maddelere ne miktarda ve ne kadar süre ile maruz kalmaktadır.

 Sülfürdioksit (SO2)

 24 saatten kısa süreli maruz kalımda , inhalasyondan sonraki ilk bir kaç dakika içinde  akut yanıt oluşur. Etki solunum fonksiyonlarında değişme, hırıltılı solunum ve nefes darlığı gibi semptomlarda artış şeklinde ortaya çıkar. Hem normal kişiler hem de astmatik kişiler etkilenir, ancak astmalılar en duyarlı gruptur. 24 saatin üzerinde maruz kalımda duyarlı hastalarda semptom alevlenmeleri görülür. Bu sürede yıllık ortalama değer 50 mg/m3 günlük değer 125 mg/m3 ü geçmeyen düşük düzeylerdeki maruz kalımda  bile  kalp ve solunum sistemi hastalıklarına bağlı ölümlerde,tüm solunum yolu hastalıkları  ve  KOAH nedenli hastane başvurularında artışlar  gözlenmiştir.  Son çalışmalar önemli sağlık sorunu yaratacak etkilerin çok düşük düzeylerde bile gözlendiğini göstermiştir. Bunların sonuçlarına göre önerilen SO 2 düzeyi 24 saat ortalaması 125 mg/m3, yıllık ortalaması ise  50 mg/ m 3 olarak belirlenmiştir. Ancak bu eşik değerlerin altında bile sağlık sorunlarının görülebileceği akılda tutulmalıdır.

Asılı partiküler madde (PM)

Sağlık üzerine etkisi partikül büyüklüğü ve konsantrasyonuna bağlıdır. PM10 (10 mm çapından küçük partiküller) ve PM2.5"un (2.5 mm çapından küçük partiküller) günlük dalgalanmalarına göre sağlık etkileri de değişir. Akut etkileri günlük mortalitede artışa, solunum sistemi hastalıklarının alevlenmesine, hastane başvurularında artışa, bronkodilatatör kullanımı ve öksürük prevalansında artışa, solunum fonksiyonlarında azalmaya yol açmaktadır. Çok düşük değerlerde bile (100 mg/m3den az) kısa süreli maruz kalım sağlığı etkilemektedir. PM'nin düşük değerlerde uzun süreli etkileri de mortalite ve solunum sistemi hastalıklarında artış ve solunum fonksiyonlarında azalma gibi  kronik etkilere yol açmaktadır. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda çok düşük düzeylerde bile sağlık sorunlarına neden olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle  hem  kısa süreli hem de uzun süreli ortalama konsantrasyon için önerilen bir eşik değer yoktur. SO2 ve PM, diğer atıklara göre iki yönden farklılık göstermektedirler. Birincisi ülkemizde sadece bu iki maddenin ölçülüyor / izleniyor olması, diğeri ise termik santrallar için geliştirilmiş filtrasyon yöntemlerinin yine sadece bu iki maddeye özgü olmasıdır. Diğer bir deyişle bu iki maddenin dışındaki kirleticiler ne izlenmekte, ne de filtre edilmektedir. Oysa bu maddeler de insan ve çevre sağlığı açısından önemli etkilere sahiptirler. Ayrıca burada göz ardı edilmemesi gereken bir diğer nokta, tüm bu zararlı maddelerin birbirleriyle etkileştikleri ve ortamda birlikte bulunduklarında zararlarının arttığıdır. Dünya Sağlık Örgütü"nün 1999 yılında yayımladığı Hava Kalitesi Kılavuzu"na göre bu maddeler ve zararları şöyle belirtilmektedir:

 Azot oksitler (NOx)

 Kısa süreli maruziyet etkileri: Normal sağlıklı kişiler, 4,700 mg/m3 (2.5 ppm) üzerinde bir konsantrasyona maruz kaldıklarında akciğer fonksiyonlarında bir azalma görülür. 560 mg/m3"e yaklaşık 4 saat maruz kalındığında kronik obstrüktif akciğer hastalığı olanların solunum şikayetlerinin ortaya çıktığı gösterilmiştir. Aynı konsantrasyona 30-110 dk. maruz kalan astım hastalarında ise çeşitli yakınmalar oluşmaktadır. Uzun süreli maruziyet etkileri: Akciğerlerde geri-dönüşlü ve geri-dönüşsüz birçok etkisi olduğu saptanmıştır. Akciğer dokusunda yapısal değişikliklere yol açabilmekte ve amfizem benzeri bir tabloya neden olabilmektedir.Düşük seviyeli konsantrasyonlara uzun süre maruz kalınması hücresel düzeyde değişikliklere yol açmaktadır. Ayrıca bakteriyel ve viral enfeksiyonlara karşı direnci düşürmektedir. Yapılan çalışmalar uzun süre azotdioksite maruz kalan çocukların solunum sistemi semptomlarında artış ve akciğer fonksiyonlarında azalış olduğunu göstermiştir. Ancak erişkinlerde benzer bir ilişki net olarak gösterilememiştir. 

Karbon monoksit (CO)

CO alveolar, kapiller ve plasental membranlardan hızla geçer. Hemoglobine affinitesi oksijenden yaklaşık 250 kat daha fazladır ve hızla hemoglobine bağlanarak karboksihemoglobini (COHb) oluşturur. Düşük konsantrasyonlarda hipoksiye bağlı belirtiler oluşurken, yüksek konsantrasyonlarda yaşamsal tehlikeler ortaya çıkar. Toksik etkileri öncelikle beyin, kalp, iskelet kası ve fetüs gibi yüksek düzeyde oksijen kullanan organ ve dokularda oluşur. Koroner arter hastalığı olan hastalarda artmış COHb miktarının, angina oluşum zamanını kısalttığı, EKG değişiklikleri ve sol ventrikül işlev bozukluklarına neden olduğu gösterilmiştir. Ayrıca sigara içme ile çevre ve işyerinde CO maruziyetinin kardiyovasküler mortaliteyi artırdığı bilinmektedir.

Ozon (O3) ve diğer fotokimyasal oksidanlar

 

O3 toksisitesi kısa dönemde akciğer fonksiyonlarında değişikliğe, solunum yollarında enflamasyona ve diğer bulgulara yol açmaktadır. Bu etkiler 160 mg/m3"lük (0.08 ppm) bir konsantrasyona yaklaşık 7 saat maruz kalan sağlıklı yetişkinlerde görülmektedir. Çocuklar ise 2 saat boyunca 240 mg/m3 O3"e maruz kaldıklarında akciğer fonksiyonlarında azalma meydana gelmektedir. Ayrıca O3 maruziyetinin solunum sistemi yakınmalarına bağlı hastane başvuruları ve astım hastalarının yakınmalarında artışa yol açtığı gösterilmiştir. Aldığınız her solukta bu yazıyı mutlaka dikkate alın sevgili okurlarımız ve Samsun kamuoyu. Saygılarımla