Samsun’da muhalefet cephesi, özellikle CHP, her kritik virajda aynı ritüeli gerçekleştirir: Tüm aktörler bir araya gelir, yüzler gergin bir şekilde gülümser ve klasik sloganı fısıldar: "Biz Biriz, Biz Aileyiz!" Oysa bu 'aile' pozu, Samsun halkının umutlarının üzerine çekilen, parlak ama son derece ince bir maskedir. Bu maskenin ardındaki siyasi iklim, bir aileden çok, her an patlamaya hazır bir fay hattını andırır.
Geçtiğimiz il kongresi, bu göstermelik tablonun ne denli kof olduğunu, trajikomik bir detayla gözler önüne serdi. Parti tüzüğüne göre, seçimde galip gelmek için gereken şart net: Salt çoğunluk. Yani, geçerli oyların basit bir matematik işlemiyle belirlenen yarısından bir fazlası. İnanılır gibi değil ama, kongreyi yöneten Divan Kurulu, saatler süren sayım karmaşasında delegelere bu 'sihirli' sayının kaç olduğunu net bir şekilde açıklayamadı!
Burası yerel iktidara talip olan, koca bir şehrin siyasi kaderini belirleme potansiyeli taşıyan bir ana muhalefet partisinin zirve toplantısı. Delegeler, oylarıyla geleceği şekillendirmenin heyecanını yaşarken, kendi iradelerinin sonucunu belirleyecek temel sayıyı öğrenmek için bir muammaya mahkûm edildi. Bu durum, sadece basit bir aritmetik hatası değil; parti içi şeffaflığın, ciddiyetin ve kurumsallığın dibe vurduğunun, adeta sıfırlandığının işaretidir.
Elbette o an, kürsülerden yükselen 'birlik' naraları sahteydi. Sandık sonuçları, bir adayın beklenenin aksine 'ezici' bir zafer kazanamayacağını gösterince, sahne arkasındaki hesaplaşmalar, sayım masasına taşındı. Oyların sayımındaki bu kasıtlı bulanıklık, kapalı kapılar ardında yapılan 'delege pazarlıklarının' masaya yansımasıydı. Herkes birbirinin oyunu çalmaya, birbirinin siyasi ayağını kaydırmaya odaklanmışken, partinin en tecrübeli isimlerinin bile basit bir tüzük kuralını uygulayamaması, içerideki aşiret savaşının ne denli çetin geçtiğini gösteriyor. O omuz omuza pozlar, ne yazık ki sadece koltuğunu sağlamlaştırmak isteyenlerin ucuz 'gösteri sanatları' çabasıydı.
Kendi Sorunlarını Çözemeyen CHP
CHP Samsun’un yerel seçimler öncesindeki en büyük handikabı, ilçe örgütlerinden başlayıp il yönetimine kadar sirayet eden bu 'aşiret mantığıdır'. Partinin temel ilke ve hedefleri değil, dar grup çıkarları ve kişisel bağlılıklar önceliklidir. Bu kongre, Samsun'un trafik, imar, altyapı gibi devasa sorunlarına çözüm üretecek bir vizyon ortaya koymaktan çok uzaktı. Tam tersine, 'kimin delege gücü daha fazla' sorusunun, bir matematik kriziyle gölgelendiği, ikbal peşinde koşanların toplantısıydı.
Eğer bu yapı, gerçekten koca bir şehri yönetmeye talip ise; önce kendi içindeki sayım krizini, o 'gizli salt çoğunluk' muammasını çözmeli. Delegelerin iradesini kişisel pazarlıkların gölgesinden çekip, şeffaflığı ve netliği egemen kılmalı. Kendi içindeki basit bir sayıyı bile bilemeyecek kadar dağınık olan bir siyasi yapı, yarın bir buçuk milyonluk Samsun’u nasıl yönetecek? İşte bu yüzden, o kongre salonundan yükselen her 'Birlik' sesi, Samsun'un umutlarını tazelemek yerine, onları boğan büyük bir palavradan ibarettir.