SABRIN DA BİR SINIRI VARDIR…

Sami Kesmen

İnsan ilişkilerinin en hassas, en ince ayar noktalarından biri sabırdır. Sabır; insanın öfkesini dizginlemesi, kırılmalarını içine gömmesi, sözün en sertini bile yutması demektir. Sabırlı insanlar dışarıdan bakıldığında sakin, kırılmayan, yıkılmayan, kolay kolay tepki göstermeyen kişiler gibi görünürler. Bu yüzden çoğu zaman onların duyguları hafife alınır, dayanıklılıkları yanlış yorumlanır. Oysa hakiki sabır; bir duvar gibi sessiz durmak değil, kırılmamak için içine çektiğin fırtınaları Allah’ın rızası için sükûnetle göğüslemektir. Unutulmamalıdır ki en sağlam duvarın bile bir sınırı vardır; sabır dediğimiz şey de sınırsız bir kaynak değildir.

Sabırlı insanlar, kırılmamak için kırmamayı tercih edenlerdir. Onlar bilirler ki bir söz; kalbi parçalar, bir davranış; insanı yerle bir eder. Bu nedenle; susmayı seçer, görmezden gelir, sineye çeker, “Hayırlısı” der, “Boş ver” diye geçiştirirler. Çünkü kalp kırmanın vebalini bilir, gereksiz bir tartışmanın, onarılmaz bir kırgınlığa dönüşmesini istemezler. Fakat çoğu insan bu sessizliği yanlış yorumlar. Zannederler ki sabırlı insanın sınırı yoktur, ne yapılırsa yapılsın yine aynı merhametle karşılık verecektir. Oysa sabır; biriktikçe ağırlaşan, ağırlaştıkça insanda derin izler bırakan bir yüktür. Bu yükün sonu geldiğinde verilen tepki de hafif olmaz.

İşte tam da bu yüzden sabırlı insanların öfkesi, ani öfkeler gibi değildir. Sabırlı insanlar bağırıp çağırmaz, kırıp dökmez, ortalığı yıkmazlar. Fakat bir gün gelir ki sabır taşları çatlar, içlerine attıkları ne varsa bir hesap gibi ortaya çıkar. Sabırlarının tükendiği an, sadece bir ilişkiyi bitirmezler; o ilişkiye ait bütün umutları, bütün geçmişi, bütün dönüş yollarını kapatırlar. Buna “gemileri değil, limanları yakmak” denir. Çünkü sabırlı insan, bir bağdan vazgeçtiğinde geri dönüş ihtimalini tamamen yok eder; gönlünde artık o kapı kapanmıştır.

Bu aslında bir intikam değil, bir korunma refleksidir. Sabırlı insanlar, defalarca alttan alıp, çokça görmezden gelip, fazlaca iyi niyet gösterdikleri hâlde karşılık görmediklerinde, gönüllerindeki iyiliği korumak için uzaklaşmayı tercih ederler. Onlar için hayal kırıklığı, sıradan bir kırgınlık değildir; içten içe yılların ağırlığını taşır. Bu yüzden sabırları bittiğinde sessizce çekilirler. O sessizlik, bağırmaktan daha serttir; kırıcı değil ama bitiricidir. Çünkü sabırlı insan, sözüyle değil, vedasıyla konuşur.

Birçok insan, ilişkilerinin neden bir anda bittiğini, sabırlı bildiği birinin neden bir gün ansızın arkasını döndüğünü anlayamaz. Oysa bu karar aniden verilmiş değildir; yılların birikimi, suskunlukların ağırlığı, kırılmış güvenlerin toplamıdır. Sabırlı insan “artık yeter” dediğinde, o cümlede yüzlerce küçük kırgınlığın izi vardır. Bu yüzden sabırlı insanların vedası, diğerlerinden çok daha ciddidir. Gidişleri sessiz, fakat etkileri uzun sürer. Çünkü onlar gemiyi değil, limanın kendisini yakarak gider, o ilişkiye dair bütün ihtimalleri silerler.

Sabırlı insanlar, sanıldığı kadar kırılmaz değildir. Onlar da incinir, onlar da yorulur, onlar da tükenirler. Aradaki fark, bunu dışa vurmamalarıdır. Sabırlı bir insanı kaybetmek, en değerli güveni kaybetmektir. Çünkü onların sabrı hakikidir ama hakiki sabrın da bir haddi, bir eşiği, bir sonu vardır. Bu yüzden en büyük inceliği, en çok sessiz duranlara göstermek gerekir. Zira sabrını tüketen bir insan, artık kırılmamak için değil, kalbini korumak için uzaklaşır. O uzaklaşma, çoğu zaman geri dönüşü olmayan bir yoldur. Hayatın akışı içinde tecrübeler öğretir ki; sabırlı insanı hafife almayacaksın. Onun suskunluğunu yok saymayacaksın.

Çünkü “sabrın da bir sınırı vardır” ve o sınır aşıldığında hiçbir liman eskisi gibi kalmayacaktır. Evet ! Sabrın sonu selamettir ama sabrın da bir sınırı vardır. Bu sınır zorlanmamalı, sabırlı insanlar hafife alınmamalıdır. Sabırlı insanlar, dışarıdan bakıldığında, bir süre hiçbir şey yokmuş gibi davranabilirler, olayların kendilerini sarsmadığı görüntüsü verebilirler ama bilinmeli ki bu sessizlik; güçsüzlükten değil, olgunluktan gelmektedir. Sabrederler, beklerler, sineye çekerler; meseleleri büyütmek, kırmak, dökmek istemezler, sonunda tahammül sınırları aşılınca büyük bir öfke ile patlarlar. Canları çok yandığında artık geriye dönülecek bir liman da bırakmazlar. Sadece gemileri değil limanı da yakarlar.

Sabırlı insanlar bir ilişkiyi, bir dostluğu veya bir bağı bitirmeye karar verdiklerinde, dönüş yolunu tamamen kapatırlar. Çünkü onlar için sabır; son bir şans değil, son şansın da ötesinde gösterilmiş büyük bir tahammüldür. Bu tahammül bittiğinde artık karşı tarafın gözünde anlamı kalmamış, değeri tükenmiş bir bağ için savaşmazlar. Sabırlı insanların öfkesi ani değil ama kesindir. Sessizdir ama ağırdır. Yıkıcı değil, bitiricidir. Bu konuda tecrübe sahibi olan atamarımız; "sabrın sonu selamettir" derken, "sabrın da bir sınırı vardır" diye de hatırlatma yapmışlardır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.