RUHUNU YÜREĞİME AKIT

İsmail Okutan

 

                              

 

Şimdi kurşunlar ve ayrılıklar değil yalnız bırakılmış ruhun öldürdü seni. Dünyadaki tüm duvarlar ruhun ötesinde durduğu için senin şehadete koşmanı engelleyemedi. Ruhun önünde hiçbir engel, engel değildir. Eminim ki dünyada iken uğruna can verdiğin sevda için harekete geçemeyen binlerce insan arkandan gözyaşı döküp tekrar uyku haline dönüp uyumaya devam edecektir. Sen ise içime yangınları doldurup beynimi dağlara vurup her gün yanı başımda ulu bir çınarın gölgesi gibi duruyorsun. Ben ise içimdeki yangını saklayıp usulcacık gözlerimi dikiyorum yollara. Ardından kaç ırmak akacak, kaç ağaç yürüyecek, kaç dağ ayaklanacak, kaç ova serpilecek, ne kadar börtü böcek yollara dökülecek diye bakıyorum. Gülenlere inat ben ağlıyorum. Güneş ağlıyor. Toprak ağlıyor. Orman ağlıyor. Kuşlar ağlıyor. Dağlar ağlıyor… Ağlamayan bir şey varsa da onu bilmek, öğrenmek istemiyorum.

 

Sen hangi yolda yürüyüp şehadete ulaştıysan ben de o yola sevdalıyım. Ben de o yolda yürümek, aynı yolda mücadele etmek için istiyorum. Ben bir türlü kendime ait olamıyorum, çünkü yağmur yağıyor içime, sana yakışan şehadetin kokusunu dolduruyor içime. Beni sevdana ait kılıyordu yağmur. Ben sana aitim, sevdana aitim. Ben içimdeki bütün yağmurlarda ıslandım. Sen ise bulutlara karışıp uçup gittin, şehadet için ayrılan köşklere kondun. Bana da yer yok mu? Bana da yer yok mu yanında, ey sevdasına şahit olan, ey güle âşık olan şehit. Sanki melek gibi diyorlar sana, hayır öyle değil, gerçekten meleklerin güzel kanatlarında açıverdi güller, senin için açıverdi bütün güller. Gözlerin mutluluk dolu, bembeyaz, renga renk çiçekler, hoş geldin diyor sana, ait olduğun yere, gerçek yurduna hoş geldin diyor, sana.

 

İçindeki ruh nasıl bir şeydir, bilemiyorum. Hiç sönmeyecek bir şekilde tutuşan bir ateş midir? Karanlıkları dağıtmakla görevlendirilmiş bir meşale midir? Biteviye yakılmış bir kandil midir? Nedir bilemiyorum işte. Kadim zamanlardan kalan sönmeyen bir alev midir? İnanıyorum ki ruhun mücadele türevinden türetilmiş bir direniştir. Şimdi biz un ufak olup serpilmişiz toprağa. Dağılan parçalarımızı kim toplayacak yeryüzünden? Kim bir araya getirecek yüreklerimizi? Kim birleştirecek gönüllerimize eziyet ve acı dolduran duygularımızı? Biz kafadan ayrılmışız birbirimizden. Bu yüzden baştan kaybetmişiz zaten. Birbirine uzak olan bedenleri fikir ve kafa bakımından, duygu ve kalp bakımından birleştirmeden tevhit olur mu?  Sevdasına şahit olmadan şehit olunur mu?  Şahitsiz şehadet olur mu? Ruhunu doldur içimize ey şehit. Sevdanı sevdir bize. Sen şehit olunca, o eve şehit ateşi düştü diyorlar. Hayır, şehit sevinci düştü yanımıza. Sevdanın ruhunu yüreğime akıt ey şehit.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.