Oyuna Gelmeyelim

Bayram Ocak

Oyuna Gelmeyelim

İslamiyet’in hızlı yükselişi, Yahudiler için tehlike çanlarının çalmasıydı. Onlar değiştirilmiş Tevrat’ta tüm insanlığın Yahudilere hizmet etmek üzere yaratıldığına vurgu yapıyordu, oysa yeni bir din ve çok güçlü bir yayılma başlamıştı, mutlak suretle bunun önüne geçilmesi gerekiyordu. Bu iş için Yemen’li bir Yahudi olan Abdullah Bin Sebe devreye sokuluyor. Bu şahsiyet Müslüman görüntüsü altında

‘’İsa tekrar dünyaya gelecek de, Muhammed gelmez mi? O da gelecek, Ali ile birlikte dünyayı küfürden kurtaracak. Hilafet Ali’nin hakkı idi. Üç Halife, Onun hakkını elinden zorla aldı.’’” diyordu. Basra’dan kovuldu. Kufe’ye gelip, halkı kışkırtmaya başladı. Buradan da kovuldu. Şam’a geldi. Şam’da da yüz bulamayınca Mısır’a kaçtı. Mısır’da, kendisini Ehl-i beytin aşığı olarak tanıtarak taraftar toplamaya başladı.

İslamiyet’in içine sokulan  bu fitne yüz yıllarca Müslüman kanının akmasına ve kutuplaşmaya  neden olmuştur. Günümüzde, sömürü üzerinden paylaşımların  oluşturulması  adına uygulamaya konulan Sosyalizmin son bulmasıyla, İslam ülkeleri arasında  oluşturulan bu kutuplaşma  Emperyalizmin çıkarları uğruna  acımasızca kullanılacak, Müslümanlar  birbirine düşman edilerek zayıflatılacaktır.

Nasıl  ki  1 ve 2. dünya savaşlarında Müslüman devletlerin görevi emperyalizmin çıkarları uğrunda sadece piyonluk yapmak ise,3. dünya savaşına hızla koşarken, kendileri ile savaşılacak Müslümanlara, birbirlerinin kanı akıtıp ,bu devletlerin içinde ve birbirlerinin arasında derin düşmanlıklar oluşturularak yüz yıllarca uygulanacak bir plan devreye sokulmuştur. Emperyalizm , demir yığınlarıyla ezip geçerken Müslümanları, sonra ki yüzyıllara yine onların amaçların uygun  sadık yönetimler iş başına getirilerek   sistem korunacaktır.

Ortadoğu’daki gelişmelere bakıldığında  , mezhepsel farklılıkların sürekli kullanıldığını göreceksiniz. Son dönemde bu faaliyetlerin açığa çıkartılması bir terör örgütü üzerinden yapılmaktadır. Örgütün ilk adı duyulmaya başlandığında  Şiilerin hedeflerinde olduğunu  çok net  dünyaya duyurdular, 12 Şii’nin kafasını keserken 12 İmama işaret eden bu insanlar kendilerinin dışındakileri potansiyel  düşman ilan etmiş ti.  Irak’ta Tikrit bölgesine yapılan operasyonlarda  Şii askerlerin yakaladıkları Sunni insanlara aynı tepkiyi vermelerinin ardında mezhepsel ayırımın gelmiş olduğu boyutu görmekteyiz.

Ülkelere hediye olarak bırakılan kardeş kavgaları da sürekli körüklenerek  bölgede sorun yaşayan ve  piyon görevi verilmiş güçsüz Müslüman devletler oluşturulacaktır. Orta doğuda başlatılan bu mezhepsel hareket yıllar öncesine dayalı planların açığa çıkmasının sonucudur. Düne kadar Amerika ve İsrail’e düşman görünen İran’ın  geri planda birlikte hareket ettiği görülmektedir.

İran’ın bölge üzerinde mezhepsel bir güç olma isteği,  aslında onun kullanıldığının ve başkalarına hizmet ettirildiğinin kanıtıdır. Bölge de  Şii hakimiyeti oluşsa, insanların beyinlerine hükmedilemeyecektir.   Hükmedilemeyen bu topluluklar o ülke içerisinde kaşınmak üzere bırakılan yara olarak kalacaktır.

Tüm İslam toplumu günümüzde acıyı yaşarken birlik ve beraberlik gösterememesine rağmen  onları kullananların talimatları doğrultusunda içlerinde büyütülen sorunu çözmek adına kalıcı düşmanlıklar için düğmeye basmıştırlar.

Şuan olayların dışında kalmış bir görüntü sergileyen ülkemiz, Osmanlı ruhu oluşturma adına dahi olsa daha önce toprakları altında olan ve sürekli kışkırtılmasına rağmen adil bir yönetimle idare ettiği   Ortadoğu batağında aktif rol almamaya çalışırken, birileri ülke içerisinde mezhepsel ayrım adına taşeron bir örgütü devreye sokmaktadır.    Birileri bilinçli başka birileri de bilinçsiz peşlerinden koşmaktadır                                                                                                                                            

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.