Türkiye’nin sanayileşme yolculuğunda bazı şehirlerin potansiyelini yıllarca sessizce taşıdığını, doğru anı beklediğini düşünüyorum. O doğru zaman geldiğinde yapılan hamleler bir anda bölgesel dengeleri değiştirecek güce sahip oluyor. Samsun’un da tam böyle bir eşikte olduğunu hissediyorum. Son yıllarda art arda gündeme gelen Organize Sanayi Bölgesi (OSB) çalışmaları, bana göre kentin yalnızca Karadeniz’in lojistik kapısı olmanın ötesine geçip güçlü bir üretim merkezi olma iddiasını ortaya koyuyor.
Ben OSB girişimlerini sadece “fabrikalar kurulsun, istihdam artsın” bakışıyla değerlendirmenin eksik olacağını düşünüyorum. Çünkü Samsun’un yeni OSB politikası, bana göre çok daha büyük bir stratejinin parçası:
Karadeniz’in en büyük limanlarından birine sahip olan Samsun, demiryolu bağlantıları, havalimanı ve genişleyen karayolu ağlarıyla zaten güçlü bir lojistik altyapıya sahipti. Fakat yıllardır eksik kalan şey, bu doğal avantajı sanayiyle entegre edecek tamamlayıcı adımlardı. Bugün atılan yeni OSB hamlelerinin işte tam da bu boşluğu kapattığını görüyorum.
Planlanan ve genişletilen OSB alanlarının artık sadece “yer tahsisi yapalım” mantığıyla ilerlemediğini gözlemliyorum.
Özellikle savunma sanayi firmaları için ayrılan özel parsellerden kümelenme stratejilerine kadar her adım, bence çok daha bilinçli bir yaklaşımın göstergesi.
Özellikle medikal, makine ve savunma sanayii gibi alanlarda daha da derinleşerek, katma değeri yüksek bir üretim yapısının güçlendirilmesi hedefleniyor. Bu da bana, kentin gelecekte yalnızca yatırım çeken bir şehir değil, uzmanlaşmış üretim alanlarıyla öne çıkan bir merkez olacağını düşündürüyor.
Yeni OSB girişimlerinin özellikle genç nüfus için kritik öneme sahip olduğunu düşünüyorum.
Anadolu’nun pek çok şehrinde olduğu gibi Samsun’da da “iyi okuyan gençlerin büyükşehirlere gitmesi” uzun süredir kanıksanmış bir durumdu. Ama şimdi, yeni sanayi projeleri sayesinde bu akışın tersine dönebileceğine inanıyorum.
Bugün bir mühendis ya da teknisyen için Samsun’un artık “dönsem iş bulabilir miyim?” sorusundan çok, “burada gerçekten iyi bir kariyer inşa edebilirim” düşüncesini uyandırdığını görüyorum.
Elbette her büyüme hamlesi gibi, bu sürecin de doğru yönetilmediğinde bazı riskleri beraberinde getirebileceğini düşünüyorum. Plansız genişlemeler, çevresel baskılar, bazı sektörlerde aşırı yoğunlaşma ve nitelikli iş gücü açığı gibi konular mutlaka göz önünde bulundurulmalı.
Ama bugüne kadar izlenen OSB politikalarının planlı, kontrollü ve dengeli bir anlayışla
yürütüldüğünü gördükçe, fırsatların risklerden daha ağır bastığı kanaatindeyim.
Bu çalışmalarda Valimiz Orhan Tavlı, Büyükşehir Belediye Başkanımız Halit Doğan ve Milletvekilimiz Mehmet Muş’un sergilediği uyumlu iş birliği de aslında ortaya çıkan başarının en önemli unsurlarından biri olduğu düşüncesindeyim.
Vali Bey’in önceki görev yeri Muğla olduğu için yapabileceklerini sadece turizmle sınırlayanlar oldu; ancak bu düşünce son derece yanlıştı. Süreç ilerledikçe hem sanayi alanında yürütülen çalışmalarla hem de güvenlik konusunda sağlanan güçlü adımlarla bu önyargının ne kadar yersiz olduğunu hepimiz gördük.
Halit Başkan’ın göreve başladığı ilk günden bugüne ortaya koyduğu çalışmalar, Samsunluları hem mutlu etti hem de geleceğe dair umutlandırdı. Şehrin her alanına dokunan bu yaklaşımın samimiyeti ve kararlılığı da net bir şekilde hissediliyor.
Yeni OSB projeleri söz konusu olduğunda Halit Başkan’ın bu çalışmalara ayrı bir önem verdiğini görüyorum. Hem yaklaşımındaki içtenlik hem de ortaya koyduğu enerji, sürecin hızlanmasına ve Samsun’un geleceğine dair umutların daha da güçlenmesine katkı sağlıyor.
Mehmet Muş’un Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı olarak sürece kattığı destek de göz ardı edilemez. Hem Ankara’daki etkisi hem de Samsun’un ihtiyaçlarını doğru zamanda doğru masalara taşıma becerisi, şehrin yatırımlarında önemli bir ivme oluşturuyor. Yeni OSB çalışmalarının hızlanmasında, gerekli kaynakların ve bürokratik süreçlerin daha kolay aşılmasında Muş’un katkısının belirgin olduğunu düşünüyorum. Samsun’un geleceğine dair projelerde onun bu yapıcı ve takipçi yaklaşımı ciddi bir avantaj sağlıyor.