NE BU ŞİDDET NE CELAL

Adnan Bahadır

                                                                 NE  BU ŞİDDET  NE CELAL                   

                Haksızlık  kim tarafından yapılırsa yapılsın bir türlü hazmedemiyorum, elimden gelse haksızlık karşısında  muhatapları ile gidip görüşüp haksızlığı ortadan kaldırmak isterim ancak bu her zaman mümkün olmuyor. Muhatabınıza  ulaşma imkanınız yoksa o zaman elinize kaleminizi alıp yazmaya başlarsınız. Yazdıklarınız birilerinin hoşuna gitmeyince ise anında soluğu mahkemelerde alırlar, mahkemeler  genellikle  hukuka uygun kararlar verirken son zamanlarda hukuk  mantığı ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bazı kararlar  verildiğini görünce aklınıza acaba bu işin içerisinde ne var diye sorular gelebiliyor. Ama hamdolsun  Yüksek Mahkemeler  tarafsız davranıyorlar da hak yerini buluyor. Aksi halde bu toplum ciddi anlamda sıkıntı çekerdi.

 

Hükümetin Yüksek yargı organları ile ilgili getirmek istediği yenilik bu anlamda sıkıntılı gibi geliyor bana, zira mahkemelerin tek çatı altında toplanması ve yeniden yapılandırılması çok farklı sıkıntıların önünü açabilir.Konumuz mahkemeler değil, siyaset ancak olaylara biraz tarafsız biraz da elimizi vicdanımıza koyarak bakmamız gerekirse son günlerde yaşanan bazı olaylar içimi acıtmaya başladı.

 

Askerlerin geçmişte yaptıkları ciddi hataları hepimiz biliyoruz.  28 Şubat döneminde çocuklarını İmam Hatip'de okuttuğu için Üniversite sınavlarındaki adaletsizlik nedeniyle dünyanın parasını ödeyip yurt dışında Üniversite  okutan babalardan birisiyim, hatta kızım ilkokulu bitirip ortaokula başlayacağı yıl  kızımı İmam Hatip lisesine vermek için evimi taşımıştım.  Ancak 5+3 denen dayatma sistemi gelince veremediğim için kahrolmuştum. Onbir yıl İmam Hatip Lisesinin Aile Birliği ve Dernek Başkanlığını yapmış birisi olarak çekilen  sıkıntıları çok iyi biliyorum. Ak Parti iktidarının bu konuda yaptıklarını inkar etmek nankörlük olur, bu konuda iktidara sonuna kadar destek veriyorum ancak yaşanan bazı olumsuzlukları  da tasvip etmek  mümkün değil.

                Yaşanan olumsuzluklar nelerdir derseniz bu ülkenin güvenliğinin teminatı olan askerlerin geçmişteki hatalarının bugün karşılığı ödetilsin. Ancak bu insanlara terörist muamelesi yapmak kanaatimce doğru değil. Diyeceksiniz ki yasalar bunu emrediyor, eyvallah yasalara karşı boynumuz kıldan ince ancak askerler rejime, demokrasiye ve inanç özgürlüğüne karşı  hata işledikleri için bedel ödüyorlar. Peki  PKK ne yaptı onlar ülkenin bölünmesi için onca insanın kanını dökmediler mi? Hatta dış güçlerin de etkisiyle ülkeyi bölmek için her türlü uğraşı vermediler mi, binlerce vatan evladı öldü, analar, babalar ağladı, yetim çocuklar, dul genç kadınlar kaldı bunca insan mağdur oldu gelinen noktada akan kanın durması için bir anlaşma zemini sağlanmaya çalışılmakta ise buna da itirazımız yok.

Ancak burada siyasi iradenin ortaya koyduğu duruşu  ciddi anlamda  sıkıntılı buluyorum.  Bir yandan Ülkenin bölünmez bütünlüğüne kast edip onca insanın şehit olmasına neden olan  terör örgütüyle anlaşmaya çalışıyorsunuz, diğer yandan yıllar yılı terörle mücadele etmiş askerlerle ilgili en ufak bir çalışma yapmıyorsanız sizce de burada bir sıkıntı yok mu? Bu duruş bana göre yanlış bir duruş. Ancak hükümetin de bir planı olabileceğini düşünüp olayı daha fazla irdelemek istemiyorum. Buna rağmen  ortada sıkıntılı bir durum olduğunu düşünüyorum.

                Muhafazakar ve Demokrat bir iktidara bu duruş yakışmaz, geçmişteki   bu tür örneklere bakıldığında  durumun çok farklı olduğunu görmek mümkün. Allah Resülü yıllar yılı kendisine zulmeden  Mekkeli İslam düşmanlarına Mekke fethedildikten sonra nasıl davrandığına bakmak lazım. Ebu Cehilin oğlu İkrime  Mekke Fethedilince Yemene kaçmış, eşi Müslüman olup efendimize İkrime'nin  öldürülmemesi için talepte bulunmuş.  Efendiler efendisi kabul etmiş daha sonra İkrime Müslüman olmuş ve affedilmiştir.  

Efendimizin amcası Hazreti Hamza'nın  şehit edilmesinin ardından ciğerlerini parçalayan Hint, Müslüman olduktan sonra efendimiz tarafından affedilmiş ancak, “ benden uzak dursun onu görünce aklıma Hazreti Hama geliyor”  buyurmuştur. Mekke fethedilince Ebu Süfyan'ı dahi affediyor ve Ebu Süfyanın evine gidenler, kendi evlerine gidenler ve Beytullah'a gidenler emandadır buyurmak suretiyle ona onüç yıl zulmeden Mekkelileri affetmiştir. Geçmişte Demokrasiye, inanç özgürlüğüne ve rejime karşı işlenen suçların elbette karşılığı olmalı ancak Allah Resülünün  uygulamalarına bakıp biraz olsun örnek almak gerekirse yapılan uygulamanın yanlış olduğu  ortaya çıkmış olur.

 

Bir yandan çözüm süreci deyip  birilerinin önü açılırken diğer yandan bu insanların ömür boyu hapiste yatmalarına  gönlü razı olmak doğru mu? Bir yandan toplumsal uzlaşı diyeceksiniz diğer yandan ülkenin en üst askeri yöneticiliğini yapmış insanların geçmişte yaptıkları hatalarla ilgili en ufak bir yasal düzenleme yapmayacaksınız. Sorarım size hakkaniyet bunun neresinde?  Bu ülkede askerlerin geçmişte yaptıkları hatalara benden daha çok kızan insan olduğunu düşünmüyorum ancak bedeli bu kadar ağır olmamalı diye düşünüyorum. Netice itibarı ile yasaları parlamento  yapar yargı uygular, nasıl ki KCK lılar ile  ilgili çözüm aranıyor  aynı şekilde bu insanlarla ilgili de bir çözüm aranmalı diye düşünmekteyim  aksi halde toplumsal barıştan söz etmek  çok zor.Kalın sağlıcakla 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.