NAMUSLU İNSAN

Sami Kesmen

İnsanın iç dünyasındaki en önemli mihenk taşı; iffeti ve edebidir. Ancak ne yazık ki bazı kimseler, “namuslu insan” iddiasını kalkan yaparak ahlaksızlık üretmektedir. Kendi kusurunu örtmek için başkasının açığını teşhir eden, kendi sorumsuzluğunu karşı cinsin kıyafetine bağlayan kimseler; hakikatte namuslu değil, edep perdesini kirletenlerdir.

İslâm ahlâkı, hatayı düzeltirken bile adaleti ve nezaketi emretmektedir. Kur’ân, “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının” (Hucurât 49/12) buyurmakta, Resûlullah da “Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların emin olduğu kimsedir” (Buhârî) diye uyarmaktadır. Bir insan, hatayı uyarırken bile dilinin emanete riayet etmesi, kalbinin ise niyetini temiz tutması gerekir.

Gerçek namus; yalnız başkasının hatasına tepki göstermek değil önce nefsini hesaba çekmektir. Çünkü Kur’ân, “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun” (Tahrîm 66/6) emriyle sorumluluğun merkezine bireyi yerleştirmektedir.

Kadın ya da erkek, kim olursa olsun karşı cinsin kıyafetine bakarak kendi edebini gevşetmek; sorumluluğu başkasına yıkmak demektir. Bu; hem ihanet hem zulümdür. Zira zulüm; yalnız cana değil haysiyete de işlenir. Peygamber Efendimiz “Gerçek mücahit, nefsine karşı cihat eden kimsedir” (Tirmizî) buyurarak asıl mücadelenin kişinin iç dünyasında olduğunu hatırlatır.

Toplumda namus çoğu kez kadın bedeniyle özdeşleştirilir. Oysa namus, erkek için de kadını için de iman ve edep bütünlüğüdür. Giyimi bahane ederek söz ve davranışta edepsizleşmek; ne İslâm’ın ölçüsüne ne de insanlık onuruna sığar. Hataları uyarmak elbette bir görevdir ama bu; muhatabı rencide etmek, dili hoyrat kullanmak anlamına gelmez. “İyiliği emredin, kötülükten sakındırın ama sabır ve güzel sözle” (Lokman 31/17) emri, uyarının da ahlâkını çizmektedir.

Namuslu insan; diliyle iffet, gözüyle feraset, eliyle emanet sahibidir. Başkasının hatasını perde edinip kendi kusuruna gerekçe aramaz. O bilir ki, gerçek edep; yalnız kalınca da sürmekte, gerçek sorumluluk; kimse görmezken de devam etmektedir. Namuslu olmak; başkalarını değil önce kendi nefsini denetlemekle başlar. Hakiki namus; kimseyi ifşa etmeden, kimseye zulmetmeden, Allah’ın rızasını gözeterek yaşanır. Böylece birey; hem Rabbine hem topluma karşı emaneti korur, edebin ve sorumluluğun yüce şerefini taşır.

Başkasının ahlâkî zaafını ifşa etmek; hangi gerekçeyle olursa olsun ahlaklılık değil, ahlaksızlıktır. Kur’ân-ı Kerîm, “Bir topluluğun kusurunu araştırmayın” (Hucurât 49/12) buyurmaktadır. Resûlullah; “Müslümanların ayıplarını araştırmayın. Kim bir kardeşinin ayıbını örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter” (Müslim) hadisiyle bu çizgiyi kesin biçimde çizmektedir.

Gerçek edep; kusuru gizleyerek ıslaha yönlendirmek, iyiliğe davet etmektir. Uyarı; incitmeden ve ifşa etmeden yapılmalıdır. Çünkü ifşa; çoğu kez ıslahı değil, nefsin intikamını ve toplumda fitneyi besler. İslam ahlâkı; örtmek, korumak, iyiliğe davet etmek üzerine kuruludur. Başkasının açığını sergileyen, kendi içindeki karanlığı büyütür. Bu tavır; hem kul hakkına hem de Allah’ın “settar” (örtücü) sıfatına aykırıdır.

Namuslu insan, namussuz insanın ahlaksızlığından beslenemez. Çünkü başkasının düşüşünden beslenen bir “namus” iddiası; gerçekte ne ahlâk ne de namustur. Kur’ân, “İyilik ve takvâ üzere yardımlaşın, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın” (Mâide 5/2) buyurarak, kötülükten menfaat devşirmenin yolunu kapatmaktadır.

Resûlullah; “Kim bir Müslüman’ın ayıbını örterse, Allah da onun ayıbını örter” (Müslim) buyurarak, gerçek namus ve onurun, başkasının kusurunu korumaktan geçtiğini bildirir. Hakiki namus; başkasının çöküşünü malzeme yapmak değil, kendi iç temizliğini korumaktır. Birinin ahlaksızlığından hareketle kendine değer üretmek; ruhu gizli kibir ve fesada sürükler. Bu, hem kişisel iffeti kirletir hem de toplumsal güveni bozar.

Gerçek namuslu insan; ne başkasının zaafından beslenir, ne de kendi doğruluğunu karşıdakinin yanlışına borçlu kılar. Onun namusu, sadece Allah’a karşı sorumluluğu ve kendi edebinin temizliği ile kaimdir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.