MUTLULUK

Mutluluğun tanımı herkese göre farklıdır der, kendini bu işin uzmanı sayanlar. Binlerce kitap yazılmış, binlerce şarkılar bestelenmiştir mutluluk üzerine. Filmler yapılmış, heykeller yontulmuştur.İfade şekli farklı olsa da, tüm tarihi boyunca İnsan"ın aradığı en temel şey mutluluk olmuştur. Bazen sevgide, bazen sağlıkta, bazen parada bazen kariyerde ona ulaşacağımızı zannedip geçirmişiz yıllarımızı.Öğrenci okulu bitirince, işsiz iş bulunca, bekâr evlenince, fakir zengin olunca mutlu olacağını düşleyip durur. Örnekleri sayısız çoğaltabiliriz ama düşündüğümüzde bunun sonu olmadığını görürüz. Her ulaştağımız hedefin ilerisinde bir başka hedefe yönelir beklentilerimiz.Yaşam dediğimiz olgu, içinde balık avlamaya çalıştığımız bir büyük ırmak gibidir. Elimizde torba şeklinde bir ağ parçası, bu ırmağın içinde bizim mutluluğumuz olacak balıkları avlamaya çalışırız. Bazen yakalarız, ancak hemen daha büyüğü var mı diye bakarız çevremize. İnsanın beklentileri ve hırsı sonsuzdur diyenlerin kast ettiği bu olsa gerek. Bazen kendini kaptırır yaşam ırmağının akıntısına insan. Bir çaba sarfetmeden sürüklenir gider yokluk okyanusuna doğru.İnsan"ın bence en büyük yanılgısı hep büyük bir mutluluk beklentisi içinde olmasıdır. Yaşam ırmağı içinde, en büyük balığı yakalayanın en mutlu olacağı inancı vardır çoğu kez bilinçaltımızda. Elimizdeki ağ ile büyük balığın gelmesini bekleriz. Oysa bu sırada yanımızdan, yöremizden yüzlerce küçük balık geçip gitmektedir. Onları küçümsediğimiz için fazla dikkat etmeyiz varlıklarına. Aklımız fikrimiz büyük balığa odaklandığı için küçükleri önemsemeyiz. Nasıl olsa sayıları çoktur, her zaman bulunabilir deriz.Beklenen o büyük balık belki hiç gelmeyecektir. Belki bize rastlamayacaktır. Bu gerçeği görüp anlayınca belki çok geç olacaktır.İnsan için mutluluk, küçük denilen kavramlarda saklıdır. Birkaç saniye sevdiğinin gözüne bakmakta, güzel bir müziği kendini vererek dinlemekte. Bir fıkraya kahkahalarla gülmekte. Bir film izlerken duygulanmakta, bir dostun ziyaretinde tokalaşmakta, sarılıp sırtına vurmakta.Her an"ın bir kez yaşanabildiği, durmadan kurulup dağılan şu evrende nedir paylaşamadığımız? Paylaşmada istediğimiz büyük payı almak ne kadar mutlu edecek bizi? Bir filmde çok varlıklı bir insan rolündeki kahraman, onun adına kötü işler yapan yardımcısına kızarak, “Günde üç öğün yiyebiliyorum ancak...” diyordu.Sizce, günde kaç öğün yiyebiliriz?