MESNEVÎ’Yİ OKURKEN

M.Halistin Kukul

Hazret-i Mevlâna, şanlı eseri Mesnevî’yi bir beytinde şöyle tarif eder:

” Mesnevîmiz Vahdet dükkânıdır. Onda Vâhid’den yâni Allah’tan başkasına yer yoktur.”

Büyük İslâm âlimi Abdullah Dehlevî de (1745-1824) bu hususta şöyle der: “ Üç kitabın eşi yoktur. Bunlar: Kur’ân-ı Kerîm, Buhârî-yi Şerîf ve Celâleddîn-i Rûmî’nin Mesnevî’sidir.”

İnsanlık âleminde, Hazret-i Mevlâna’nın sâdece 25.618 beyitlik Mesnevî’si değil, Dîvân-ı Kebîr’i, Fîhi Mâ-Fîh’i , Mecâlis-i Sebâ’sı ve Mektubât’ı da her dilden ve hâlden insanın fikir ve gönül dünyâsına ışık tutmuşlardır.

Hazret-i Mevlâna, düşüncelerinin temelini teşkil eden bir rübâîsinde de şöyle der:

“Ben, sağ olduğum müddetçe Kur’ân’ın kölesiyim

Ben, Muhammed muhtârın (s.a.v.) yolunun tozuyum

Benim sözümden bundan başkasını kim naklederse

Ben, ondan da bîzârım, o sözlerden de bîzârım”

Demek ki, Mesnevî’yi okurken, reçetesiyle okumak gerekir. Târîfeden çıkıp,yanlış reçetelerle tahlillere girişmemek lâzımdır.

Demek ki, Mesnevî’yi okurken, Yüce Rabb’e ve O’nun “Habibim!” diye hitabettiği İki Cihân Güneşi Sevgili Peygamberimize yol buluyoruz.

Esasen, en güzel sözlerin hepsini bizden öncekiler söylemişlerdir. Bize, onları okumak, onlarla dillenebilmek, karınca kararınca hâllenebilmek; onlardan alabileceğimiz kadarıyla olabildiğince hisselenebilmek ve idrâkimiz nispetinde gönüllerimizi istifade ettirebilmek düşüyor.

“Kurân’ın kölesi…” ve “ Muhammed muhtârın yolunun tozu” olabilmek; Yüce Rabb’in: ”Biz, seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ,107) buyruğuna ve yine : “Andolsun, muhakkak ki size; Allah’a ve

son güne ümit besleyip Allah’ı çok zikreden kimselere Resûlullah’da pek güzel bir örnek vardır. “(Ahzâb,21) buyruğuna; bütün insanlık âlemini, bütün gailelerini, endişelerini ve ikrâmlarını bir tarafa bırakıp, samimî bir dâvet vardır.

Böyle “… pek güzel bir örnek “ var iken, başka örnek mi aranır ? Başka bir örnek aramak nasıl mâkûl olur!..

Mesnevî’yi okurken , bütün basamakları tek tek seziyorsunuz. Çıkmak başka bir şey! Tabiî ki, en alt basamaktan bakış bu!.. His nereye kadar ulaşabilir, fikir nereye kadar bu yükü taşıyabilir, bilemem!

O basamakları çıkmaksa, hâdisenin muazzamlarla ölçülüşüdür, bana göre...Kimler, kimler ve kimler var oralarda!..Kimler!..

Bu sebeple; Mesnevî’yi okumak, âdâbı, usûlü ve mevkii bilmektir. ÂDÂB,USÛL VE MEVKİ bilinmezse, girdap başlar; uçurumların dehşeti etrafı kuşatabilir.

Yesevî yolunda, Seyyid Burhaneddin ve Şemsî Tebrîzî’den aldığı Muhammedî ahlâkla, ardından gelenlere cadde açan Mevlâna, Anadolu’nun bağrından bütün dünyâya feyzini saçmıştır.

O’nun talebesi olmaktan iftiharla söz eden, Türk şiirinin dünyâdaki emsâlsizi Yûnus Emre, Hz.Mevlâna’nın mürşidi olup, O’nun “görklü nazarı”yla nurlandığını şu beyti ile ortaya koymaktadır:

“Mevlâna Hüdâvendgâr bize nazar kılalı

Onun görklü nazarı gönlümüz aynasıdır “

Mesnevî’yi okurken, bu irtibattaki ulvîliği hesap etmek,düşünmek ve iyi yorumlamak gerekir.

Önünde tâzîm ve tevâzû ile eğdiğiniz başınızı yavaş yavaş kaldırıp, bu “görklü nazar” ın , “gönlümüz aynası” olmasına tâlib olduğunuz andaki heyecan ve ürpertiyi bir düşününüz hele!..

Bu andaki huzuru, zevki, sevinci ve hazzı düşününüz!..

Mesnevî’yi okurken; “görklü nazar”ın,” Muhammed muhtâr’ın yolunun tozu” ve “Kur’ân’ın kölesi” oluşundaki cehdi, teslimiyeti ve berrak tavrı düşünüyorum.

Mesnevî’yi okurken; içleniyorum, vahlanıyorum, hasret duyuyorum ammâ, sîneme çekebildiğim ışık huzmeleriyle de berraklaşıyor, tâzeleniyor, yenileniyorum. Belki de bana öyle geliyor: Bilemem!..

Mesnevî; elimize, dilimize, gözümüze, kalbimize, dimağımıza, hulâsa, gönlümüze, bütün kâinat sırlarını ifşâ kitabıdır. Hazret-i Mevlâna’nın ifadeleriyle: ” Vahdet dükkânı.”

Bakınız, yine Mesnevî’de ne güzel buyuruyor: ”Vahiyden olmayan söz, heva ve hevestendir; Ahmed, neyi söylerse hakikatte o söz hakikat denizidir; O’nun sözleri denizin incileridir. Çünkü, gönlü denizle birdir O’nun.”

Mevlâna, “bilgi”yi de bu cihetten değerlendirir. Buyurur ki: “İnsandan maksat, bilgidir, doğru yolu bulmaktır ama her insanın da ayrı kulluk yurdu var.” (Gölpınarlı, c. 3, Sf. 350)

“Nice irfansız bilginler vardır ki bilgiyi ezberlemiştir; fakat bilgi sevgisi yoktur onlarda. Halbuki onun sözlerini duyan, avamdan bile olsa o sözlerden bilgi kokusunu alır.(Gölpınarlı, c. 3, Sf. 354)

Mesnevî’yi okurken “bilgi kokusunu” aldığım “sözlere” ulaşıyorum. ”Bilgi kokusu”ndan mestoluyorum!..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.