MEHMET ÂKİF ERSOY HAKKINDA BİR SOHBET

M.Halistin Kukul

 

                             Konuşan: RAMAZAN ÇAĞLAR           

                 KUKUL: "ÂKİF, AÇIK SÖZLÜ BİR İNSANDIR"

 

ÇAĞLAR - Muhterem Hocam; Türk İstiklâl Marşı'nın şâiri Mehmet Âkif Ersoy hakkında, biliyorum ki,  oldukça geniş çalışmalarınız var. O'nunla ilgili olarak,  zihninizde beliren ilk intibayı söyler misiniz?

KUKUL - Hâdiseleri, kendi zamanlarının değerleri içersinde tahlile tâbî tutmamız gerekir. Fakat; kendi zamanlarının öncesini yâni mâzîlerini hesaba katarak, bugün için 'ibret' alarak, belli mukayeseler yaparak mes'elelere neşter vurmamız lâzımdır.

     Mehmet Âkif, tam mânâsıyla 'gerçekçi' bir şâirdir. Yâni, hâdiseleri olduğu gibi, ilk teşhis ettiği gibi nakleder. Yapmacık'la ilgilenmez. Bu bakımdan, O'nun, dile getirdiği hususlar, birebir yaşanmıştır.

      Acımasız, merhametsiz ve hernekadar 'medenî' deseler de 'vahşî dünyâ'nın ortasındaki, aslında çok  geniş ufuklu bir Türk dünyâsının 'çöküş hâlinde' bulunan, bundan yüz sene evvelki hâlini bize nakleder. Bundan da görürüz ki, şiir yoluyla, bir târihî eser kadar, belki de ondan çok, hâdiseleri zihnimize nakşeder. Ve böylece anlarız ki, Âkif'in o zaman bahsettiği Batı'yla yâni Avrupalı'yla , Çinli'yle, Rus'la veya Amerikalı' yla, bugünküler arasında pek de fark yoktur.

ÇAĞLAR - Âkif'in "gerçekçi" bir şâir oluşunda, elbette ki, O'nun şahsiyetinin de rolü vardır değil mi?

KUKUL - Gerçekçilik, Batı edebî akımlarında "realism'dir. Bizim edebiyatımızda, böyle bir tasnif yoktur. Âkif, kendini saklamayan, alenîliği esas alan ve bildiğini dobra dobra söyleyen, dolambaçlı yollarda yürümek istemeyen bir insandır. Îmânlı bir insandır. İslâmî değerlere sıkı sıkıya bağlıdır. Millî hüviyetini de, bu tavırla ortaya koyar. Hâliyle, böyle bir mizacın sâhibi olarak, dürüstlüğü esas alır. Bu da, 'gerçekçi' olmayı gerektirir.

ÇAĞLAR -  İstiklâl Marşı'mızda da bu tavrı görebilir miyiz?

KUKUL - Çok güzel bir tespit. İstiklâl Marşı'mızdaki bütün "ben"ler, Âkif'tir ve O'nun nezdinde Türk Milleti'dir. Geçmişi değerlendirme, sâhiplenme ve geleceğe hitap olarak, İstiklâl Marşı'mız, Türk milletinin yapısını ele alıp ortaya koyan çok mühim bir vesîka hüviyetindedir. Orada, çok sağlam bir duruş vardır: Millî bir duruştur bu...

        Meselâ:

                 "Ben ezelden beridir hür yaşadım,  hür yaşarım."

                  Ve

            "Ebediyyen sana yok ırkıma yok izmihlâl."

             Mısraları müthiştir!..Bu iki mısrada, koskoca Türk târihi saklıdır.

    Hele de:

             "Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet ;

               Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!"

    Mısralarındaki muhteşemlik, târifsiz mânâ ve âhenk güzellikleriyle doludur. Burada, yine, Türk milletinin târihî vasıflarını tasvir eden muazzam bir söyleyiş vardır.

     Elbette ki; Türk İstiklâl Marşı, tek başına, Âkif'in büyük bir şâir olmasının ispatı olarak yeterlidir. 

ÇAĞLAR - Âkif, bize yanlış mı anlatılıyor, ne dersiniz Hocam?

KUKUL - Târihî şahsiyetyerimiz hakkında, maalesef istenen seviyede ilmî çalışmamız yok. Sâdece Âkif değil, Yûsuf Has Hâcib , Kâşgarlı Mahmud, Ahmed Yesevî, Mevlâna, Yûnus Emre, Fuzûlî...Necip Fâzıl hakkında da çalışmalarımız yeterli olmamıştır. Âkif'le oynayanlar, O'nun fikrî zemini üzerinden değil de, O'nu, 'ırkî kimlik' üzerinden tahrîf gayretindedirler. Neymiş  efendim, Âkif , Türk İstiklâl Marşı'nı yazmış ammâ Arnavut'muş...Arnavut olmak suç mu? Fakat mes'ele bu değil...

ÇAĞLAR - Kimler diyor bunu?

KUKUL - Kimlerin dediği önemlidir ammâ, bundan da önemlisi, Âkif'in bizzat söyledikleridir. Âkif; Safahat'ta şöyle diyor:

                   "Türk eriyiz, silsilemiz kahraman...

                    Müslümanız, Hakk'a tapan Müslüman!"

    Ne demek bu? Biz, "Türk eriyiz", şeceremiz, neslimiz, soyumuz  da "kahraman"dır. Hem de, öyle "Müslümanız" ki, "Hakk'a tapan Müslüman"ız!.. Hem Türk'te ve hem de Müslüman oluşta, kuvvetlendirerek söyleyişe dikkat etmek lâzımdır. Onun - bunun, bir takım zevâtın gevelemesine rağbet etmemeliyiz..

       Kaldı ki, Âkif'in , "Allah bu Millet'e bir daha İstiklâl Marşı yazılacak günleri göstermesin!" duâsındaki "bu Millet" hangi millettir, 'tahrîfçilere  sormak lâzımdır.

ÇAĞLAR -  O'nun için söylenen bu sözlerde başka maksatlar mı vardır?

KUKUL - Kimsenin niyetini bilemeyiz ammâ, durup dururken bunu ortaya atmanın da pek iyi niyetli olduğu kanaatini taşımıyorum. Âkif; Türklüğün yok edilmeye, silinmeye, zayıflatılmaya  çalışılmasından çok kaygılıdır. Bu bakımdan, bilhassa Balkan Harbi sonrasında, "Türk"te birleşmeyi tavsiye ve telkîn etmiştir.

 ÇAĞLAR - Bunu, başka şiirlerinde de söz konusu yapmış mıdır?

KUKUL - Yapmaz olur mu? Şurası unutulmamalıdır ki, bir insanın, "Millî Şâir" vasfını kazanması, aslî unsuruyla yâni 'Türklük mayası'yla hemhâl olmasını ve onun kültürünü paylaşmasını gerektirir. Âkif'i, Türklük ve Müslümanlık'tan' kıl' kadar ayıramazsınız!..

ÇAĞLAR-  Âkif; bu sebeple olacak, yabancı telkînlere karşı da koruyucu bir kalkan vazîfesi görmektedir, değil mi?

KUKUL - Hem de kendini parçalarcasına, fedâ edercesine himâyeci... Türk milletine, tabiî ki, Müslümanlığa karşı da Avrupalı pek  tahripkârdır. Bu sebeple, Âkif, bilhassa onlara karşı uyarıcılıkta pek şiddetlidir. Meselâ bir şiirinde şöyle der:

        "Siyâsetin kanı: servet, hayâtı: satvettir;

         Zebûn-küş Avrupa bir hak tanır ki: kuvvettir."

    Yanlış mı söylemiş? Bugün, bu Avrupalı, "zebûn-küş" yâni başkalarına karşı merhametsiz değil midir? Âkif; bilhassa Türk gençlerini, Avrupalıların telkînlerine kanmamaları yönünde îkaz eder..

ÇAĞLAR -  Âkif, numûne şahsiyetlerimizden biri olduğuna göre, O'nu daha iyi tanımak bakımından, O'nunla ilgili başka ne diyebilirsiniz?

KUKUL- Elbette ki, çok şey söylememiz mümkündür. Fakat isterseniz, kendisinin târifiyle O'nu ifade edeyim. Der ki:

                           "Hayır, hayâl ile yoktur benim alışverişim...

                            İnan ki, her ne demişsem, görüp de söylemişim.

                            Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek;

                            Sözüm odun gibi olsun, hakîkat olsun tek!"

    Âkif; sâdece, "görüp de söyle"miyor. Zâten, görmek yetmez. O, görüyor ve hâdiseleri bir 'sosyolog gözüyle" analiz ediyor. Artı ve eksileri ilâve edip, çıkarıyor. Netîceye, öyle varıyor.

ÇAĞLAR - Son söz olarak ne demek istersiniz, Hocam!..   

KUKUL - Mehmet Âkif; Safahat'ta, baştan sona kadar va'zedici / nasihatçi'dir. Bildiği doğruları söyler. Bediî / estetik sıkıntısı ve endîşesi yoktur. Bunun içindir ki, "Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek!" demektedir. O'na göre esas olan doğruluktur. Yaşadığı toplumun dertlerini dile getirip, bunlara çareler düşünür ve söyler.

     Şunu da ifade edeyim ki, "Sözüm odun gibi olsun" demesinden, şiirin hakkını veremiyor mânâsı asla çıkarılmamalıdır. Âkif; büyük bir şâirdir. Büyük bir Türk şâiridir; bu, böyle bilinmelidir.

    

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.