MAGAZİN TOPLUMU OLDUK

Adnan Bahadır

Tam on yıldan beri âcizane yazıp çiziyoruz, Allah’a hamdolsun siz kıymetli okurlarımız da yazdıklarımızı büyük bir hevesle bıkmadan, usanmadan takip ediyorsunuz. Yazdığımız yazılara zaman zaman yorum yazıyorsunuz, zaman zaman arayıp takdirlerinizi ve eleştirilerinizi bildiriyorsunuz buda bizleri mutlu ediyor. Ancak yazılarımda dikkatimi çeken en önemli konu siyaset yazdığımda sadece internette günlük okunma oranımız 3500–4000 rakamlarına ulaşırken kültürel veya İslami yazılar yazınca bu oran bırakın yarıya inmeyi binler seviyesine düşüyor. Bu ise, toplum olarak ‘magazin toplumu’ olduğumuzu ortaya koymakta. Vali Osman Kaymak Bey’in başlattığı okuma seferberliğine cani gönülden katılıyorum. Gerçekten okuyan bir toplum olmaktan çıkıp, sadece ve sadece dedikodu ve magazin ağırlıklı bir toplum olduk. Oysaki Kur’anı Kerim’in ilk emri “İkra” yani ‘Oku’ Emri İlahi olmasına rağmen üzülerek ifade etmek gerekirse en az okuyan toplum da İslam toplumudur. Batıda çocuğunuza, arkadaşınıza veya eşinize alacağınız en güzel hediyelerin başında kitap gelirken bizim toplumumuzda kitap okuma alışkanlığı olmayan insanlara kitap hediye almaya kalksanız neredeyse hakaret sayacaklar.

 

  Eskiden insanların boş vakitlerini geçirdikleri kıraathanelerde kitaplık olur, kitap okunurdu. Kıraathanenin adından da anlaşılacağı üzere okuma evi olarak oralara gidilir, sohbet edilip çay, kahve içilirdi. Geçtiğimiz hafta bir iş için Canik bölgesine gidince aracımı da yıkamaya verip öğle namazında şeyhim Ali Duranla buluşup çıkınca da bir çay ocağında sohbet edelim dedim. Normalde çay ocakları yaşlı insanların oturup sohbet ettikleri mütevazı mekânlardır, ancak karşılaştığım manzara beni ziyadesiyle üzdü. Neden üzdü derseniz Ali ağabey ile biz çay ocağının bir köşesine çekilip çay içmeye başlayınca karşı köşemize yaşlı beş on kişilik bir grubun sohbetine şahit olduk. Sohbet edenlerin tamamına yakını AK Partili, bir tanesi ise CHP’liydi. AK Partili olanlar CHP’liyi kızdırıp konuşturmaya çalışıyorlar, o garibim de olayın farkında olmadan avazı çıktığı kadar bağırıp onları ikna etmeye çalışıyordu. Adamın bağırıp çağırmasından o kadar rahatsız olduk ki anlatamam, sonunda Çay ocağının dışına çıkıp orada sohbetimize devam etmeye çalıştık.

 

   Çay ocağının sahibi dışarıda bize çay getirince arkadaş sen bu işe nasıl tahammül ediyorsun diye sordum. Adam; ağabey sen buna kurban ol, mahalleden falanca adam geldiğinde neredeyse buralar yıkılacak, hatta bağırıp çağırmadan birbirlerinin üzerine yürüyen, küsüp gidenlerde olmuyor değil, dedi. İşin garip tarafı nedir bilir misiniz? Bu insanların tamamı yetmişine merdiven dayamış, hayatın her türlü yönünü görüp geçirmiş, tecrübe sahibi olmuş insanlar. Konuştuklarını duyunca şaşırıp kaldım. Onların yaptıkları tartışmayı partilerin genel başkanları yapmıyor inanın. Adamlarda öyle hararet var ki aklınız şaşar. Birisi öbürüne senin liderin şunu yapsın ben şöyle yapacağım diyor, bir diğeri ona karşılık, neye iddiasına giriyorsun deyip yangına benzinle gidiyor, aklı başında olan uyanıklar da aradan gaz verip kenara çekilip kavgayı izliyorlar.

 

    Bundan otuz, otuz beş yıl önce Trabzon İmam Hatip Lisesi son sınıf öğrencisiyken Bahçecik Mahallesinde yeni yapılmakta olan Bahçecik Camisi henüz ibadete açılmadığından yakınında bir mescit vardı orada namaz kılınırdı. Yanında da çay ocağı vardı, biz henüz on sekiz yaşında olmamıza rağmen yaşlı büyüklerimizle oturup çok hoş sohbetler yapıp, keyif alırdık. Orada en kötü alışkanlık eski saat, tespih satan insanların sohbetleri olurdu. Diğer sohbetlerin tamamı İslami ağırlıklı sohbetlerdi. Biz, o kültürle yetiştiğimizden hala daha oralardaki sohbetlerin devam ettiğini zannediyoruz. Meğer köprünün altından ne kadar sular akmış da bizim haberimiz yokmuş. Biz işe, güce dalınca çay ocaklarından, kıraathanelerden uzak kalmışız, gelinen noktaya bakınca da inanın çok üzüldüm.

 

    Toplum olarak okumaya en çok ihtiyacı olan bir toplumuz, zira geçmişte yaşanan olayları bilmeyen bir toplum haline gelmişiz, insanlarımız hiç okumadan kulaktan dolma bilgilerle öyle ahkâm kesiyorlar ki aklınız şaşar. Adama Osmanlı İmparatorluğu’nu kuran Ertuğrul Beyin Şeyhi kimdir? Oğulları kimlerdir? Orhan Gazi ve Osman Gazinin kabirleri nerede? Timur kiminle savaştı? Yıldırım Beyazıt neden yenildi diye sorsan sen manyak mısın Yıldırım Beyazıt yenilmedi ki derse şaşırmayın. Hani Yıldırım Beyazıt yenilince gurur meselesi yapıp bir hafta içinde yüzüğünde taşıdığı zehri içti de öldü diye anlatırlar ya tamamen hilafı hakikat Yıldırım Beyazıt, Ankara Savaşındaki yenilgisinden sonra tam bir yıl Timur’un esaretinde kalmış ve sonunda felç geçirerek vefat etmiştir. Okumak, gerçekten çok güzel ve hepimizin ihtiyaç duyduğu bir olgudur. İmamı Azam Hazretleri;  ‘Okudukça cehaletimi anladım.’ buyurmuş, o kadar doğru özetlemiş ki durumu anlatamam. Toplumca çok okumak zorundayız. Çok derken günümüzün yarısını değil, sadece bir saat okusak yeterli ama nerdee. Ben şahsen gece yatmadan önce en az yarım saat ile bir saat arasında okurum, size de tavsiyem bunu denemenizdir. Okumayan insanın ottan ne farkı var söyler misiniz? Ne okuyalım derseniz; siz okuyun da ne isterseniz onu okuyun, yeter ki okuyun. Zamanla ne okumanız gerektiğini zaten kendiniz bulursunuz. Bugünlük de bu kadar Hoşça kalınız.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (19)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.