KÜLTÜR VE DİL

Lütfi Özkan

Kültür denilince aklımıza ilk gelen,genel tanımıyla,bütüncül ve ayrı bir yaşam birimini ifade eder.En genel kullanımıyla ise,zihnin etkin olarak geliştirilmesi anlamını kazanmıştır.

Biz,birey olarak bir kültürün içine doğarız ve bunu asla değiştiremeyiz.Bu kültürel atmosferin en teknik ve birincil öğesi dildir.Anadilimiz bizi belirler,biçimlendirir.Düşünce formları yerleştirir.Bu da bizi bir Avrupa'lı gibi düşünmekten ayırır.Bu kalıplar bağlayıcı olurken,yeni bir dil öğrenirken bundan dolayı zorlanırız.Dil kültür mirasımızdır.

Örf,adet ve geleneklerimiz de kültür mirasımızdır çünkü atalarımızdan devredilmiş bilgidir.Gelenek,eylemde, bir yeniden  üretim sürecidir.Kültürün yazı gibi maddi sistemleri de vardır.Yazı teknik bir çözümlemedir.Algılama ve erişim süremiz bu nedenle kültürle belirlenir.

Durmaksızın değişen ve bu nedenle biraz şaşkın olan bir toplumda,kültürel biçimler değişecektir.Toplumsal değişme ile kültürel değişim paralel yürümezse ilişki sorunu çözülmez.Toplum seçebileceği gerçek alternatif kalıplar olmadan önemli ilerleme ve gelişme gösteremez.Bugün ülkemizde bazı kurumlar ve politik örgütlenmeler işlevsizler.Başvuracak kurumlar ya çalışmıyor ya da çok yavaş işliyor.Toplum bunun eksikliğini duyarken yöneticiler bir eksiklik hissetmeden salt politika ve ekonomiyi düzeltmek istemektedir.

Elbette bunalımlar çözümlerini de içlerinde taşır,bazen çaresizlik bile bir çözüm üretebilir.Burada asıl sorun bunu tartışmadan bir çözüme kavuşturalım mı,yoksa demokrasiyi işleterek çözümler mi üretelim?Kültürel  üretimle çok yakın ilişkisi olan örgütlenme ve örgütlenme biçimleri 1980 darbesiyle büyük bir yıkım yaşadılar.Bu yıkımdan en derin yarayı ise dilimiz aldı.Dilini öz ve sade kullanamayan bir kültür,denizin ortasında küreksiz kalmış bir kayık gibidir.Bunun sonucu tüm sözcük ve kavramların içi boşaltılmış olur.

En acıklısı da entelektüel cehalet ve anlamsızlaştırma insanları kültürel üretimden soğutmuş,koparmıştır.Bilindiği gibi her kültür içinde kendine has simgeler ve bunların ortak anlamlandırma sistemi toplumsal örgütlenmeyle yakın ilişkilidir.

Ülkemiz köylü toplumu sürecinden hızlı bir şekilde kentli bir topluma giriyor.Bu çift kültürlü ve çift yaşamlı duruma getirilen kentlerimizin birbirine yabancı ve kopuk topluluklarının yaşam alanı yeni bir karma kültürü  yaratmıştır.Kültürel örgütlenme dini(tarikat,cemaat vb.) yöne kaymıştır.Seçenekler azalıyor veya yok ediliyor.

Kültürel örgütlenmenin yaratıcılığına inanırsak ilk adım  olarak tüm kentlerde yaşayanları kültürle ilişkinlendirilip,buluşturup kültür etkinliklerini,sanat yapılarını yaygınlaştırıp kentlerin fiziksel ve sosyal sorunlarına yeni çözümler aramalıyız.

Sözün özü, kültürde dil,dilde kültür gelişmesi için düşük motivasyon,statik düşünme,tek yönlü bakış açısını destekleyen bir eğitim değil,yüksek motivasyon,dinamik düşünme ve pluralist* eğitim sistemi ile toplumsal değer ve kültürel yapıyı kendi diliyle analiz edebilen nesiller eğiterek iyileştirici ve sağlıklı kararlar alabilecek kadrolara bugün çok daha gereksinimiz vardır.

Günümüzün son derece olumsuz nitelikler gösteren kültür ortamına yeni bir atılımla ferahlatıcı,yaratıcı ve üretken bir alternatif oluşturabiliriz.

*(Gerçekliğin açıklanmasının ancak birden çok
ilişkiyle mümkün olunabileceğini ileri süren görüş.)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.