KULLUK VE NAMAZ BİLİNCİ

Abdülhamit Altun

İnsan Allah’ın kuludur. Kulluk bir edeptir. Hayat bu edeple başlar. Kendini bilen Rabbini bilir. Rabbimiz de bize yaratılış gayemizi “Ben insanları ve cinleri sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.” diyerek açıklar. Kulluk bir şuur halidir, bu şuur yaratan mutlak gücün farkında olmayı gerekli kılar. “Allah güzeldir güzeli sever”, insan da yaratılış olarak mahlukatın en güzeli olduğuna göre insan için elzem olan kendi güzelliğini ortaya çıkaracak olan kulluğunu bu şuurla ortaya koyabilmesidir. Bu ancak Allah’a sevgi, saygı ve bağlılığının ifadesi olan davranışlarla mümkün olabilir.

İslam’ın temel direği kabul edilen ve günde beş defa kılmakla sorumlu tutulduğumuz ibadet olan namaz, insanı Allah’a en çok yaklaştıran, Resulüllah’ın (s.a.s.) “Amellerinizin en önemlisi namazdır.” (Muvatta, Tahâret, 6/36.) buyurduğu bir farizadır. “İnsanı günahlardan temizleyen bir ibadettir.” (Buhari, Mevâkît, 6.) “Mümini ahlaksızlıktan ve kötülüklerden koruyan bir kalkandır.” (Ankebût, 29/45.) diyerek Rabbimizin taltif buyurduğu namaz, İnsanın yaratılışından önce meleklerin devamlı yaptığı, ilk insan ve ilk Peygamber olan Hz. Âdem (s.a.v.)’den beri her peygamberin ümmetine belirli şekil, vakit ve sayılarda emredilen, ortak bir şiar olarak göze çarpan ilk ve en eski ibadettir. Dinler tarihi incelendiğinde insanın olduğu yerde namazsız hiçbir anın olmadığı görülür.

Müminin miracı olması münasebetiyle günde beş defa Allah’ın huzuruna varmak ya da her gün beş defa Cenab-ı Hak tarafından kabul edilmektir. Bu kabul edilişteki kullukta bulduğu sultanlığıdır. Bu sultanlıkta Efendimiz (s.a.v) “Her şeyin bir nişânı vardır. Îmânın nişânı da namazdır.” hadisinde de belirttiği imanının göstergesi vardır. Namaz, kulun efendisine arz ettiği özüdür, teşekkürüdür, özrüdür. Allâh'ın insanlık için bahşettiği en yüce ibâdet şeklidir. Namaz, Allah katındaki en sevimli ibâdettir, bu yüzden namazı kılana verilecek mükâfât da o denli büyüktür. Mü'minin erişebileceği en yüksek makam olan Allah ile bir olmak makāmını temsîl eder. Kim namaz esnâsında bu sırra ulaşırsa yaşayabileceği en büyük hazzı yaşar ve Rabbine karşı itāatkâr olmakta en büyük zevki bulur. Çünkü namazı ikame etmede bir kıyam vardır ama isyan içermez, çükü namaza ilk duruşta “Allahu Ekber” demekle kişi teslimiyetini ifade eder, aczini bilir, muhtaç olduğunu kabul ederek bu teslimiyeti sergiler.

Mümin tekbir getirerek ellerini kaldırıp sergilediği teslimiyetini, dünyayı arkasına atarak başladığı namaza emre amade bir kul edasıyla kıyamda durur, rükûya ve secdeye varır. Bu hâliyle mümin, kâinattaki bütün varlıkların hamdini ve zikrini halifelik makamının gerçek sahibinin huzurunda sergileme bahtiyarlığına kavuşur. Sonra “Allah, en büyüktür!” diyerek rükûa gider, orada “En büyük olan Allah’ın her türlü kusurdan ve noksanlıktan münezzeh olduğunu” itiraf ederek Rabbini zikreder ve bir iman ve tasdik duygusuyla söylediğini göstermek için de en az üç kez tekrar ederek iman tazeler.

Rükûdan başını kaldırırken, “Allah, kendisine hamd edeni mutlaka işitir.” diyerek teslimiyetin güzelliğini sergiler, Sonra yine “Allah, en büyüktür!” diyerek secdeye gider, Cenab-ı Hakk’ın huzurunda yerlere kapanır, orada da “En yüce olan Rabbimi her türlü kusurdan ve noksanlıktan tenzih ederim.” diyerek tekrar ve tekrar iman tazeler, Yine “Allah, en büyüktür!” diyerek secdeden kalkar ama kulluğun Allah’a en yakın olan hâlini temsil eden secdeyi rastgele yapmadığımızı göstermek için yine tekbir alarak tekraren ve teyiden secdeye varır. Abdestle saçının telinden ayağının tırnağına varana kadar hazırladığı bedenini çıkardığı yolculukta Rabbi’nin rızasına kavuşmanın umudunun verdiği hazla tekrar tekrar Allah’a olan imanını ve imandaki sadakatini tazeler. Ne mutlu namazla kulluğa kabul edilenlere.…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.