KULLUK BİLİNCİ VE AHLAK

Sami Kesmen

Kulluk kavramını anlamada toplumsal tanımlar ikiye ayrılmaktadır. Allah c.c.’ın yarattığı insanlara “Kul” denmektedir. Diğer bir tarif ise; Allaha itaat ve ibadet eden insan ve canlılara “Kul” denmektedir. İnsan İslam fıtratı üzere yaratıldığı için; yaratılmış olan her insana “Kul” demek de doğru bir isimlendirmedir. Ancak esas “Kulluk”; Allah c.c.a ibadet ve itaat eden insan için kullanılır.

Kulluk tarifi yapılırken de; Allaha itaat ve ibadet, insanlar arasında adalet ve hakkaniyet, canlılara karşı merhamet olarak ifade edilir. “Ben insanları ve cinleri bana kulluk etsinler diye yarattım” buyuran Yüce Allah’ın bu beyanından da “Kul”luğun; Allaha itaat ve ibadet olduğu anlaşılmaktadır. Bu anlamda kulluğun bizim toplumumuzdaki karşılığı da genel olarak evde seccade üzerinde, ev dışında da camide yapılan ibadetlerle sınırlı görülmektedir. Namaz kılmak, oruç tutmak bu sınırın ana hatlarını belirlerken, bazıları için hacca gitmek ve zekat vermekle de sınır biraz genişletilmiş olarak kabul görüp, izah edilmektedir.

Halbuki ilahi tarife bakıldığında, insan yaşamının tamamı kulluktur. Bu bilince sahip olmak kulluğun sınırlarını hayatın tamamıyla izah etmektedir. Gecesi ve uykusu da ibadet sayılan Müslümanın; doğumundan ölümüne, gecesinden gündüzüne her yaptığı, hatta düşündüğü bile kulluğun bir gereği olarak tarif edilmektedir. Bu tarif Yüce Yaratanın insanı yaratma amacını ifade eden ayetle örtüşen bir tariftir.

Böyle bir kulluk; hayatın her karesinde kendini ve güzelliğin hissettirmektedir. İtikad, ibadet, ahlak, muamelat, adalet, merhamet, paylaşma, dayanışma, yardımlaşma, eğitim, tüketim, ticaret, siyaset gibi insan eliyle yapılan ne kadar iş ve işlem varsa, bunlarla ilgili İlahi tarife uygun olarak yapılan her tavır ve davranış da kulluk sayılmaktadır. Kulluk; bir duruş, yürüyüş ve yaşam biçimidir. Kaynağı İlahi olan teorik tariflerin, insan tarafından pratik davranışa dönüştürülmesi kulluğun tam da yaşama dönüştürülmüş halidir. Kulluk; ahlaktır, adalettir, merhamettir, ibadettir, itaattir…

Kulluk bilincinin oluşması; kullukla ilgili tariflerin doğru yapılaması ve bunun doğru bir algıyla zihinlerde karşılık bulmasıyla gerçekleşecektir. Sadece ibadetleri kulluğun gereği olarak düşünmek, bu ibadetleri de genellikle herkesin yapmaya çalıştığı namaz ve oruçla sınırlı görmek; kulluğun alanını daraltmak, ilahi tarifi küçültmek olur. Ahlaklı bir yaşam için doğru bir kulluk bilinci şarttır. Namaz bütün kötülükleri engeller ilahi beyanına rağmen, namaz kılan insanların kötülük de yapmaya devam etmeleri kulluğun doğru anlaşılmamasındandır.

Ticarette başarılı olmak için müşteri aldatmanın zekilik, çeşitli yollarla alın teri harcamadan kazanmanın akıllılık, insanların güzel duygularını istismar etmenin kıvrak zeka ile tarif edilip alkışlandığı, hata bu gibilerin işini bilir diye takdir bile gördüğü toplumda, kulluğun tarifiyle ilgili eksen kayması ve büyük bir algı yanlışlığı vardır. Ahlaklı olmak ve ahlaklı bir toplum oluşturmak; büyük ölçüde kulluk bilincinin doğru tanıtılmasıyla ve anlaşılmasıyla olacaktır. Hayatın tamamını kulluk olarak, bunu da Yaratana karşı sorumluluk olarak görmeyen bir birey ve toplum; ahlaklı olamayacaktır.

İbadetler; ahlaklı olmak için vaaz edilmiştir. Elbette her ibadet Allaha itaatin bir gereğidir ancak ibadetlerin Kur’ani illetlerine(Hikmetlerine) bakıldığında her ibadetin insanın ve insanlığın selameti için olduğu görülmektedir. Namaz kıldığı halde yalan söyleyen, oruç tutuğu halde hırsızlık yapan, zekat verdiği halde ticarette hileye teşebbüs eden, hacca gittiği halde gıybet ve dedikoduyu bırakmayan insanların kulluk bilincinde sorun vardır. Kulluk bilincinin doğru oluşması; ahlaklı toplumun da garantisidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.