KENDİ İÇİNE YOLCULUK (2)

Semiha Sandıkçı

Kendi içine yolculuk yazımın ilkinde Çiçek'den ve onun anlam arayışından bahsetmiştim.Bu hikaye benim oluşturduğum bir hikayeydi.Bu yazı da onun devamı niteliğinde.
 Hamza Yusuf'dan dinlediğim bir anısını sizlerle paylaşarak başlamak istiyorum.Kendisi, geçirdiği bir kaza sonucu girdiği bir arayışla İslam'la tanışmış,bu konuda bir çok ders almış,yazar.Diyor ki;
  "Arkadaşımla yürüyen merdivendeydik, arkadaşım yürüyen merdiven için, tıpkı dünya gibi,sen durduğunu zannediyorsun ama hareket ediyor ve sona geliyorsun."dedi. Tam bu sohbetin üzerine," merdivenin sonunda bir tabela vardı,kendisine tercüme ettim.Yazıyordu ki;Dikkat edin! Bitiş kısmı aniden geliyor."Bu kadar denk gelebilir.
  Kapitalist sistem hep önümüze hedefler koyar,hep koş,yoksa kaybedersin,geride kalırsın düşüncesini empoze eder.Neden hep koşuyoruz,nereye koşuyoruz?Bizim önümüze koyulan hedefler ne,bunlar bizim istediğimiz,gerçek hedeflerimiz mı?Bir yolculuğa çıkan insanın hiç mola vermeden gideceği yere varması gibi çok yorucu.
  İnsanlar bu şekilde anı yaşamaz, yaşantılarından anlam çıkarmaz halde.Etrafındaki gürültü ve kalabalık içinde kendi iç sesini duymaz oldu.Ölmek sadece fiziki mi olur? Sarhoşluk hali  sadece alkollü içecek alınca mı olur?
  Doyurulan her haz ardından bir boşluk bırakır,yeni arayışlara sürükler insanı.O dozu artırma yoluna sürükler.Daha fazla çalışma,daha fazla yeme,daha fazla eğlence,daha fazla alış veriş,daha fazla mal mülk v.s...Bu dünyaya çivi çakabilecekmiş gibi.Kapitalizm bize nesnelerde mutluluk aramayı öğretti ve dayattı.Kendimizden harcadık, ömrümüzden harcadık,kendi sermayemizden tükettik.Hayat amacını bilmeyen, sorgulamayan,gelip geçici heveslerle ve hazlar ile oyalanan insan kendi iç sesine sağır oldu.
  " Fazla düşünme kafayı yersin "sözüyle tembelliğe,sorgulamamaya, yavaş yavaş beyinlerin uyuşmasına doğru yol aldık.Bu şekilde insanlar daha kolay yönlendirilebilen,daha kolay kandırılabilen bireyler oldu.Eğitim sistemimiz de bu şekilde değil mi?Hep bir yarışa hazırlıyor çocukları, gelişimlerinin en önemli çağlarında hep sınav ve yarış.Düşünüp,öğretmeden, yaşatmadan daha hayatı anlamadan yani yürütmeden koşturuyor.
  Hayat bir keşif hikayesidir.Bu hikaye doğru okunmaz ise insanı anlamsızlıklara ve boşluklara sürükler.Bir kitap gibi okumak lazım her bir olayı.Biriyle sohbet ederken o sohbet bize bir şeyler katmıyorsa,bir film izlediğimizde ondan bir çıkarımda bulunmuyorsak,bir haber ve kitap okuduğumuzda bu bizde birşeyleri değiştirmiyorsa, düşündürmüyorsa ne anlamı var? Descartes boşuna mı diyor"düşünüyorum öyleyse varım".?
  "Bize yazılan bir mektup var.Rabbimiz başımızdan ayağa öyle güzel satırlar yazmış, dünya ve varlık âlemine, baktığımız her noktaya öyle satırlar yazmış.Kimileri  bunlara bakmadan,okumadan, zarfı açmadan geri iade ediyor." diyordu dinlediğim güzel bir insan.Ruhumuza ilgi göstermezsek,kalbimiz hasta olur, ölür.Yaşayan ölüden farkı kalmaz insanın.Sonrası artık insanları saran kara bir gölge gibi depresyon, bunalım, tükenmişlik sendromu, cinayetler, tahammülsüzlükler ve git gide artan intihar olayları.Kendini sevmeyen, saygı duymayan bireyler hayatındaki herşeyden başkalarını sorumlu tutuyorlar.Oysa problemi dışarıda değil içeride aramak gerek.İnsan kendi anlam arayışını bulamadığı sürece tam bir mutluluk hâlini, tamamlanmış hissini yaşayamıyor.
  Müziğin sesini duymayan için dans eden deli gibi görünür demişti bir psikolog.İçimizdeki anlam müziğini duymamız lazım.Bu dünya bir çiçek bahçesi, gülü de var dikeni de.Gülün de anlamı var dikenin de.Acıda da anlam bulmak bu keşif sayesinde olur.İnsanlar bazen inanamadığı bir olay karşısında kolunu sıkar da ,acıyı hissedince gerçekmiş der ya.Acılar da yaşadığını ve hislerinin olduğunu gösterir.Frankl"hayatta kalmak acıda bir anlam bulmak demektir",der.
  İç dünyasını çeşitlendiren, hayatına anlam katabilen insan, karşılaştığı acılarla,zorluklarla baş edebilir.Gayesini bulan hedefine daha sağlam adımlarla varabilir.Bir çok filozof,yazar hayatı sorgulamış ve anlam arayışına gitmiştir.Ve onlardan biri olan Pessoa bu düşünceleri içinde şu soruyu sorar;"Ama gerçekten yaşıyor muyuz? Hayatın ne olduğunu bilmeden yaşamak,bu yaşamak mı?
       (Yazımda bazı alıntılar da yer verdim)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.