İttihat ve Terakki uzantısı:Ergenekon

Salih Parlak

 İTTİHAT VE TERAKKİ UZANTISI: ERGENEKON

İttihat ve Terakki, Selanik çıkışlı, kaynağını Fransız İhtilalı"ndan alan Şeytan hareketi…

 Bir yılını doldurmak üzere olan Samsun Denge Gazetesi köşe yazarlığımız süresince devam eden “Ergenekon” konusuna bir yazımız dışında hiç değinmedim. Bilinçlice değinmedim; çünkü benim yayın yaşamımda izlediğim çizgiye pek uymuyor da ondan… 

Gazetemize geçen haftalarda düzenlenen menfur saldırı da o gibi örgütlerinin çok küçük yavrusu olduğundan kuşkumuz yoktur. Allah ellerini kırsın.

Bu insanlardan söz etmek belki de kendilerinin en büyük reklamı olur da ondan… Sonra bu insanlardan söz etmek de ateşten bir gömlek giyebilmektir. Daha önce iki olay yaşadık, en yakın tarihimizde… Birisi Merhum Turgut Özal"ın Kartal Demirağ adındaki bir kukla isim tarafından yaralanması ve odaklar devlet istihbarat kurmaylarınca bilinmesine rağmen üzerine kimsenin gitme cesaretini gösterememesi…

Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 1988'de başbakan iken uğradığı suikast hakkında yıllar sonra yakınlarına yaptığı açıklamalarda ucu devletin içine uzanan bir örgütten söz etti. Aksiyon Dergisi, Sayı: 777

İkincisi de Merhum Başbakan Bülent Ecevit"in kronik hastalığı nedeniyle görevden uzaklaştırıldığı günlerde kendisiyle yapılan röportajdan pasajlar:

“Derin devlet"i sormaya geldim size` diyorum, Ecevit bir anda ciddileşiyor,

- Biliyorum; şimdi her hükümet kötü çalıştı diye derin devlete çağrı çıkarmak doğru olmaz. Demokratik süreç içerisinde eğer devlet üretmekten uzaklaşırsa başkaları gelir sorumluluğu alır. Bugün öyle bir dert yoktur” diyor ve Evren`in anılarından okuyor:

Kontrgerilla dedikleri 1952 yılında kurulmuş. Özel Harp Dairesi teşkilatı düşman işgali karşısında yürütülecek gayri nizami harple iştigal eden bir kuruluştu. Kontrgerilla tabiri sonradan uydurulmuş bir tabir…

Bu teşkilat, Başbakan Demirel tarafından 1971 sıkıyönetim dönemindeki Kızıldere olayında teröristlerle mücadelede kullanılmış ve onlarla çete savaşı yaparak öldürmelerini sağlamışlar.

Genel Kurmay başkanı olduktan sonra bu daireyi esas görevine yöneltmiş; tekrar kontrgerilla söylentileri istememiş.

Siz kontrgerilla açıklamalarından sonra başbakan olduğunuzda olayın üzerine gitmediniz, size konu hakkında bir brifing verildiği söylendi. Gerçekten de kontrgerilla konusunda tabir-i caizse ikna mı edildiniz?” Ecevit çayından bir yudum alıyor: “İyi oldu her şey iyi oldu. Kontrgerilla açıklamalarından sonra ben Başbakan oldum, düşünsenize....” geçiştirmesini yapıyor. Yani deyim yerindeyse Ecevit, bataklığı kurutmadan o bataklığın içinde başbakan oluyor.

6 Aralık 1992 günü Bülent Ecevit:

“Böyle bir örgütün varlığını ilk açıklamış bir politikacıyım ve bunun bedeli olarak da, ben ve eşim birkaç suikast girişimiyle karşılaşmıştık, ama onları göze aldık. Almak gerekiyordu” söylüyor, bahsettiği örgüt ise "Kontrgerilla".

Bir suikast girişimi 1977 seçimleri öncesinde İzmir'de havaalanında Çiğli Havaalanı'nda uçaktan inince, İzmir Emniyeti'nde görevli bir polis memurunun silahından çıkan suikast mermisi yanındaki Ahmet İsvan'ın dizine isabet etti. Mermi Özel Harp Dairesi'ne kayıtlıydı.

Can Dündar'ın deyimiyle, 1980'den önce "kontrgerilla" iddialarını dile getiren Bülent Ecevit'i saymazsak; 1980den bu yana devletin içindeki derin yapılanmaları bu şekilde açıktan dile getiren ikinci başbakan Erdoğan. Ondan önce bu konuları telaffuz eden ise Başbakan Turgut Özal. Can Dündar: "Derin Devlet'i telaffuza yeltenen 2 başbakan çıktı: Bülent Ecevit ve Turgut Özal... İkisi de suikast girişimlerinde ölümden döndü. Bir daha da bu konuyu ağızlarına almadılar. Şimdi Başbakan Erdoğan derin devletle imtihana giriyor. Kendisine kolaylıklar diliyoruz" dedi.

İlk kez 'derin devlet'ten bahseden Erdoğan, çomağı soktuğumuz için rahatsız olanlar var, diyor. Derin devlet tanımını açarken de 'devlet içindeki çeteleşmelere' işaret ediyor. Aynı Demirel ise iki yıl önceki söylediklerinin aksine bu kez Aksiyona verdiği demecinde "Devletin derini, sığı olmaz." diyor.

"Kuşatılan Devlet Türkiye" kitabının yazarı CHP Milletvekili Süleyman Genç; faili meçhul cinayet ve fiillerin Özel Harp Dairesi'ne bağlı Halk Gönüllüleri'nce işlendiğini; bu yapının MİT, Emniyet ve TSK'nın bir kısmıyla irtibatlı olduğunu iddia ediyordu. Ecevit 4 Şubat 1978'den itibaren kontrgerillanın varlığını reddeden açıklamalara, sessizliğe yönelmişti.

Bülent Orakoğlu'na göre hukuk kurallarının yetmediği ama yabancı ülkelere karşı devleti koruyan, operasyonlarının tümünden devletin bilgisi olan bir kurumdur derin devlet.

Türkiye`nin kanlı bir cepheleşme tuzağına düşürüldüğü, siyasal cinayetler, suikastlar, 1 Mayıs, Çorum ve Kahramanmaraş gibi korkunç katliamlarla 12 Eylül darbesine doğru çekildiği 1970`lerin Başbakanı ve Adalet Partisi`nin lideri Demirel: “Bana milliyetçiler adam öldürüyor dedirtemezsiniz!” demişti....

MİT`in 24 Nisan 2001 tarihli raporunda, ÇYDD ve ÇEV`in, misyonerlik faaliyetlerinin Türkiye ayağını oluşturduğu açıklanmıştı. Bu iki vakfın yönlendiricisi Dünya Kiliseler Birliği`dir. Amerikan Board şirketi tarafından destekleniyor ve finanse ediliyor. 1830`lu yılları şirketi adına Türkiye`de çalıştığı belirtilen Sağlık ve Eğitim Vakfı`nın ÇEV Başkanı Gülseven Yaşer`in eşi Yaşar Yaşer var.

ÇYDD Başkanı Türkan Saylan`ın annesi Lilimina Raiman 1936`da Leyla ismini almış. Teröristlere burs veren ve misyonerlik yapan ÇEV`in ikinci başkanlığını o dönemlerde Şener Eruygur yapmış.

Bütün bu anlatılanlardan sonra deriz ki Tanzimat döneminin İttihat ve Terakkisinin uzantıları halen yaşamakta. Başbakanımız Sayın Erdoğan"ın çabaları inşallah sonuçsuz kalmaz. İttihat ve Terakki"nin örgütlenmesi ta Hz Âdem sonrası Hz Nuh"a dayanmaktadır. Hz Nuh, Beni İsrail"in ilk peygamberi olmuş ve şeytanı yeryüzüne bu kavim indirmiştir. Hz Davut ve Hz Süleyman zamanlarında Siyonizm"in temelini oluşturmuşlar ve varlıklarını hâlen dünyanın dört bir yanında örgütlenerek sürdürmektedirler. İnşallah Başbakanımızın varlığına son veremezler.

“Allah'a, dolayısıyla Resulünün sünnetine karşı ehl-i harb olduklarını ilan edip ülkede kurulmuş ilâhî düzeni kundaklamaya kalkışanların cezası ancak ve ancak taşlanarak acı acı öldürülmeleri, yahut darağacına asılmaları, yahut elleriyle ayaklarının çaprazlama lime lime doğranmaları, yahut da bulundukları ülke topraklarından sürülmeleridir. O ceza, onların dünyada rezil edilişlerinin simgesi! Ahirette onlar için çok büyük azap bir alt kat cehennem vardır.

Ancak kendilerini yakalamadan önce suçlarından dönüş yaparlarsa, Allah'ın yarlığayıp rahmet ağını aralayan olduğunu bilmelisiniz” Maide Sûresi: 33-34.


 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.