İTTİFAKLARIN TABANDAKİ KARŞILIĞI

Adnan Bahadır

Konumuza girmeden önce OMÜ Rektörü Yavuz Ünal hocanın STK’larla yaptığı istişare toplantısıyla ilgili birkaç kelam etmek isterim. Sivil toplum Kuruluşları toplumumuzun düşünce ve icraat bakımından teşkilatlanmış örgütleridir. Bu örgütlerin topluma katkıları da düşünce yapıları ile orantılıdır. Örneğin Rotaryan Kulüplerinin görünürde yaptıkları hizmetlere bakıldığında kamuya yararlı işler yaptıkları söylenebilir ama arka planlarını incelediğimizde ortaya çok farklı bir tablo çıkar. Bu kulüpler AK Parti iktidarlarına kadar çok revaçtaydılar, hamdolsun AK Parti iktidarı onları tanıdığından önlerini çok fazla açmadı ama faaliyetlerine de izin verdi. OMÜ Rektörlüğüne atanan Yavuz Ünal hoca geçtiğimiz hafta STK’larla bir araya gelip yapmayı planladığı çalışmaları onlarla istişare etti, onların da görüşlerine müracaat etti, bu çok güzel bir icraat. Ancak bazı STK’lar ve bunların uzantısı olan bir kısım basın yayın kuruluşları bundan rahatsızlık duymuş, neden bizleri de çağırmadı diye sızlanıp duruyorlar. Oysaki onların zihniyeti geçmişte yıllarca oralarda yönetimlerde bulundular, yaptıkları da ortada. Kimisi camiye dışarıdan cemaat almadı, kimisi başı örtülüleri okuldan attı, kimisi de inançlı insanları öğretim üyeliğinden attı. Kaldı ki çağrılmayanlara bakıldığında sadece ADD, Rotaryan dernekleri değil, İHH ve DOSTDER gibi dernekler de var. Yavuz hoca bana göre çok doğru yapmış, çok dengeli davranmış. Peygamberimizin babasına zani diyen ahlaksız adamı derneklerine çağırıp konferans verdiren dernekleri çağırmamış olması takdire şayan bir durum. Çağırdığı dernek, vakıf ve oda temsilcilerinin tamamı güzel insanlar, onlarla yapılan istişare toplantısı bu şehre katkı sağlar. Bu icraatından ötürü Yavuz hocayı tebrik ediyorum.

Gelelim yazı başlığındaki konumuza; 12 Eylül’ün yıl dönümünde sosyal medya paylaşımlarını ve TV’lerde yayınlanan bazı filmleri görünce hüzünlenmemek mümkün değil. Bu ülkede insanlar çok bedeller ödedi, milleti verdiler birbirine binlerce insan öldü, ondan sonra da sen mi bu vatanı kurtaracaksın deyip bu insanlarla hem dalga geçtiler hem de cezalandırdılar. Allah’ın bunu yapanlara cezalarını vereceğinden en ufak bir şüphemiz yok ama o insanlara ve ailelerine üzülmemek mümkün değil. Ülkücü camianın bu çile çekmişlerini çok seviyorum, onlar gerçekten kalite insanlardı, çok bedel ödediler.  Merhum Erbakan hoca o dönemi çok daha akıllıca atlattı, kendi bedel ödedi ama camiasına ödetmedi. Ben de o camianın içerisinde idim. Asla ve kata silaha ve eyleme müsaade etmedi, fikir bazında yapılacakları yaptı, onun dışındakiler devletin işi bizim işimiz değil deyip işin içinden çıktı. Onu dinlemeyip eylem yapanlar da oldu ama bu çok azınlıkta kaldı, onlara kimse itibar etmedi. Aslında ihtilal bu anlamda da bir dönüm noktası oldu, herkes neyin ne olduğunu anladı ve ondan sonra kimse kahramanlık yapmaya kalkmadığı gibi bu işlere de inanmadı.

Benim hep hayalimde olan bu iki camianın dost olmasıydı, zira ülkücü camia ile akıncı camia birbirine çok yakın olmalarına rağmen asla anlaşamazlardı. Bırakın anlaşmayı solcular ülkücülerden daha yakındı akıncılara. Ülkücüler akıncılara yeşil komünistler, akıncılar da ülkücülere faşistler derdi. Ülkücülere göre akıncılar korkak, eylemden kaçan, sadece konuşan insanlardı. Akıncılara göre de ülkücüler masum insanları öldüren katillerdi. Ben bu olguya hiç prim vermedim. Bana göre ülkücüler de bu vatanın evladı, akıncılar da. Ama ben kendimi akıncılara daha yakın bulduğumdan onlarla hareket ettim. Bizim dönemimizde merhum Kutsi Akıcı, akıncılarda başkandı. Çok heyecanlı, çok aktif bir insandı, Allah rahmet eylesin. Günümüz gençliğine gelince; bana göre AK Parti’nin bir gençliği yok. Kağıt üstünde her ne kadar var görünse de ben asla inanmıyorum. Gençlik teşkilatı dediğiniz zaman okuyan, yazan, çizen, ibadet eden, fikri olan insanlardan oluşur.  Siz AK Parti gençlik teşkilatlarında böyle bir şey gördünüz mü? Bunların yaptıklarını yazsam yer yerinden oynar da benim işim değil ama geçmişte bu konuda bazı haberler yapmıştık okuyanlar bilirler. Ülkücü gençliğe gelince; Allah için doğrusunu söylemek gerekirse onlar AK Parti gençliğinden bir gömlek daha iyiler ama eski ülkücüler nerede… Onlarda okumak, seminerler vermek, eğitmek, anlatmak yaşam biçimiydi. 

‘Peki, partilerin yaptıkları ittifaklara ne dersin?’ derseniz; asla ve kata tabanda en ufak bir karşılıkları yok, kimse kimseyi kandırmasın. Sadece tavanda liderler arasında ve parlamentoda bir karşılığı var. Bir de işe adam koymada çok işe yarıyor. Örneğin, Ülkü Ocakları Başkanı, Büyükşehir Belediye Başkanına istediği adamı işe koydurur veya İYİ Partililerle CHP’liler işlerine gelen konularda iş birliği yaparlar, işlerine gelmeyince de yapmazlar. Bu böyle biline, doğruları kimse görmezlikten gelmesin. Şayet ittifak yapılacaksa önce tabandan başlanacak, ardından tavana yayılacak. Bizdeki tam tersi ama yapacak da bir şey yok diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (11)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.