İslam'da aile

Rumeysa Yıldırım

Aile, anne, baba ve çocuklardan oluşan toplumun en küçük kurumudur. Aile kurumunun tarihi insanlık tarihi kadar öteye dayanır. Yüce Rabbimiz ilk insan olan Hz. Âdem’i yarattıktan hemen sonra eşi, ilk validemiz, Hz Havva’yı yaratmıştır. Hz. Havva, Hz Âdem için can yoldaşı, hayat arkadaşı ve huzur ve sükûnet vesilesi olmuştur. Cennette başlayan bu beraberlik dünya hayatında da devam ederek ve çocukların da katılımıyla büyük bir aileye dönüşmüştür. Rum Süresi 21.ayette kadın ve erkeğin yaradılışını ve aralarındaki ülfeti Allah Teâlâ kendi varlığının bir delili olarak şu şekilde beyan etmiştir.
“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi onun varlığının delilerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için deliller vardır.”


İlk insanın yaratılışından beri var olan aile kurumu bazen şekil değiştirerek bazen genişleyip daralarak bazen de (bazı toplumlarda) yozlaştırılarak günümüze kadar devam etmiştir. Ancak aile hiçbir zaman toplumda tamamen yok sayılmamıştır. Çünkü insanoğlu doğduğu andan itibaren bakım, beslenme, sosyalleşme, eğitim vs. olarak belirli bir yaşa ulaşıncaya kadar ebeveyne muhtaçtır. Yetişkinlikle de beraber şehvet, birine ihtiyaç hissetme, paylaşma, neslini devam ettirme, kültürünü aktarma gibi fıtratında var olan ihtiyaçları meşru bir şekilde karşılamak için bir eşe ve aileye ihtiyaç duyar. Bu sebeple aileyi korumak adına farklı kültürlerde farklı önlemler alınmış, dinler ve hukuk sistemleri de aileyi korumak için düzenlemeler yapmış, yaptırımlar koymuştur.

İslam Hukuku’nda da Aile hukuku başlığı altında, ailenin kurulması, korunması, aile bireylerinin karşılıklı hakları, anlaşmazlık ve boşanma vs. konularında hükümler yer almıştır. Bu hükümlerin büyük bir oranın kaynağı Kur’an-ı Kerim, açılımları da büyük oranda sünnetle sabitlenmiştir. Yani Kur’an ve sünnetle belirlenen noktaların tespitinde içtihada daha az yer bırakılmış, hükümler daha çok Kur’an ve sünnetle belirlenmiştir. Bu şunu göstermektedir ki Allah Teâlâ aile ilgili pek çok hükmü bizzat kendisi belirlemiş, Peygamberi vasıtası ile hayata geçirerek, insanların insafına ve vicdanına bırakmamıştır.
Hayatımızın her konusunda olduğu gibi aile söz konusu olduğunda da bizim için “en güzel örnek” Peygamber Efendimizdir. Huzurlu, bereketli, bir ömür mutlu olacağımız, dalları ve kökleri ile cennete uzanan bir aile ancak Efendimizin İslam ahkâm ve ahlakının en güzel örnekliğini yaşattığı ailesini örnek almak ve prensiplerini hayatımıza uygulamakla mümkün olacaktır.

Sünnet eksenli aileye dair prensipleri şu şekilde sıralayabiliriz. Karşılıksız ve koşulsuz “Sevgi”, eşlerin birbirlerinin, herkese karşı onur ve haysiyetlerini muhafaza edeceği “Saygı”, yalan ve arkadan iş çevirmekten uzak, doğruluk ve dürüstlük eksenli “Güven”, sadakat ve hayâ kaynaklı “İffet”, tatlı dil, güleryüz, affetme, nezaket ve hüsnü zan duygularının hakim olduğu “Merhamet”, haklara riayet ve hakkaniyetin gözetildiği “Adalet”, ailenin onurunu, haysiyetini ve saygınlığını koruyan “Mahremiyet” , her bir aile bireyine dünya ve ahiret saadetini kazandıracak “İbadet Bilinci” ayrıca komşu ve akrabaların hakkını gözetmek, dayanışma ve yardımlaşma şuuruyla “Sıla –ı Rahim. İşte bu prensipler ışığında aydınlanan ailelerde, güçlü ve sağlıklı bireyler yetişecektir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.