İNSANIN KARAKTERi

Sami Kesmen

İnsan, yaratılışı gereği hem iyiliklere hem kötülüklere meyilli bir varlıktır. Kur’an-ı Kerîm’de insanın bu çelişkili yapısı şöyle ifade edilmektedir; “Gerçekten biz insanı en güzel şekilde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik.” (Tîn, 95/4-5). Bu ayet, insanın fıtraten yüksek meziyetlere sahip olduğunu ama nefsine uyduğu zaman en düşük seviyelere de düşebileceğini bildirmektedir. İnsan karakteri, iman ve ahlâkla yoğrulmazsa zaaflarla şekillenmektedir. Hırs, kibir, haset, riya, cimrilik, öfke gibi nefsanî zaaflar insanın ahlakını kirletir, şahsiyetini bozar, ilişkilerini zehirler. Bu zaaflar, sadece bireyin kendisine değil, çevresine de zarar vermektedir.

Kur’an’da insanın zaaflarına dikkat çeken ayetlerden biri şöyledir; “İnsan hırslı yaratılmıştır.” (Meâric, 70/19). Hz. Peygamber (s.a.v.) de bu fıtrî zaaflara karşı uyanık olunmasını emretmiş, şöyle buyurmuştur; “İki aç kurdun bir sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve mevki hırsının dinine verdiği zarardan daha büyük değildir.” Hırs; kontrol edilmediğinde kanaati yok etmektedir. Kanaatin yok olduğu yerde; merhamet, adalet ve güven biter. Kibir, insanı başkasını hor görmeye sevk eder. Haset, kardeşliği bozar. Cimrilik, paylaşmayı engeller. Tüm bu zaaflar, insanı hem bireysel hem toplumsal olarak yalnızlaştırır.

Bugünün insanı; itibarını sosyal medyada, değerini sahip olduğu markalarda, mutluluğunu ise tüketimde aramaya başlamıştır. Karakter, artık iç derinlik değil, dış görüntüyle ölçülür olmuştur. Oysa İslâm ahlâkı; kişinin özüyle değerlendirileceğini öğretir. “Allah, sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz; ancak kalplerinize ve amellerinize bakar.” İnsanlar, bugün çok konuşur ama az düşünür hale gelmiştir. Dürüstlük bir fazilet değil, “fırsat kaybı” olarak görülmektedir. Menfaat merkezli ilişkiler; sadakati değersizleştirmiştir. Ahlâkî zaaflar; adeta modern çağın karakteri haline gelmiştir. Bu ise; toplumları çökertmiştir.

Kur’an’da Hz. Yusuf’un hayatı; insan karakterinin sabır, iffet ve sadakatle nasıl yücelebileceğine dair en güzel örnektir. Züleyha’nın tuzağına düşmeyen Yusuf (a.s.), “Rabbim! Zindan bana, beni çağırdıkları şeyden daha sevimlidir.” (Yusuf, 12/33) diyerek nefsine hâkim olmuş, karakterini korumuştur. Hz. Ömer; (r.a.), adaletle Hz. Ebu Bekir (r.a.); sadakatle, Hz. Osman (r.a.); haya ve cömertlikle, Hz. Ali (r.a.); ilim ve cesaretle karakter dersi vermiştir. Onlar; İslam ahlâkının yaşayan modelleridir.

İnsan, karakterini korumak ve zaaflarından arınmak için nefsini sürekli denetim altında tutmalıdır. Yüce Allah “Nefsini arındıran kurtulmuştur.” (Şems, 91/9) buyurmuştur. Kalp zikre doymalı, dil şükre alışmalı, akıl da tefekküre yönelmelidir. Hz. Ömer’in meşhur sözü bu noktada çok anlamlıdır; “Hesaba çekilmeden önce nefsinizi hesaba çekin.” Günümüzün karakterli insanı; harama yaklaşmayan, adaletten sapmayan, kimseye yük olmayan, tevazuyu elden bırakmayan insandır. Bu ahlâkî duruş; zorlukta sabır, bollukta şükür, yalnızlıkta tevekkül, başarıda ise tevazu ile kendini gösterir.

Mü’minin sermayesi; parası değil, karakteridir. Kaybettiği her şeyi yeniden kazanabilir ama karakterini kaybeden insanın yeniden inşası çok zordur. Zira karakter; dıştan alınan bir süs değil, içeriden mayalanan bir duruştur. Bilinmelidir ki; insan karakteri kadardır. Karakter; kıyamet günü mizanda tartılacak en ağır amellerdendir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.