İNSANI TANIMAK…

Sami Kesmen

Suyun tuzlu olup olmadığını anlamak için denizin tamamını içmeye gerek yoktur; bir damla yeterlidir. İnsan da böyledir. Bir ömür boyu gözlem yapmaya, uzun testlere, derin ilişkiler kurmaya gerek kalmadan, bazen tek bir cümle, tek bir davranış, tek bir bakış, insanın kim olduğunu ele verir. Çünkü fıtrat, kendini mutlaka belli eder. Davranışlar geçici olabilir, roller değişebilir ama öz asla saklanamaz. Dinimizin “zahiri” ve “batını” ayıran inceliği de tam burada devreye girer. Amel görüntüdür, niyet kimliktir. Kur’an’da; “Onları simalarından tanırsın.” (Bakara, 273) bilgisi verilmektedir. İnsanın kalbinde taşıdığı hâl, mutlaka yüzüne, sözüne veya tarzına yansır. Peygamber Efendimiz (sav) ise bu gerçeği şöyle tamamlamaktadır. “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhârî) İnsan, sevgisiyle, eğildiği değerle ve yöneldiği tutumla tanınır. Çünkü sevgi, en büyük aynadır.

Bazen küçük detaylar, büyük gerçekleri ortaya koyar. Bazı insanlar vardır; bir teşekkür sözüyle bile karakterini belli eder. Bazısı ise küçücük bir menfaat için yılların dostluğunu ateşe atar. Bazısı sessizce el uzatarak yardım eder, adı bile duyulmaz; bazısı ise yaptığı yardımı bağırarak ilan eder, aslında kendine yatırım yapar. İşte tam burada hayatın hakikati ortaya çıkar. “İnsanı büyüten de küçülten de büyük şeyler değil, küçük tercihlerdir.” Bir misafirliğe gittiğinizde sofraya önce kendisi mi uzanıyor yoksa size mi ikram ediyor? Bir konuşmada karşısındakini dinliyor mu, yoksa sadece kendi konuşma sırasını mı bekliyor. Alışverişte tartışma çıktığında, hakkı mı savunuyor yoksa egosunu mu? Bazen bir selamın sıcaklığı, bazen bir bakışın kibri, bazen bir vedanın vefası, bazen bir susuşun ihaneti; bütün bir karakteri açığa çıkarmaya yeterli olur.

Allah Resûlü (sav), insan tanımanın en güzel örneğidir. Kimseyi zahiri görüntüsüyle değil, davranışlarının ardındaki niyetle değerlendirdi. Bir adam mescide geldi ve namazını çabuk kılıp çıktı. Sahabe “Bu adam samimi değil” dedi. Efendimiz (sav) ise, “Belki bir ihtiyacı vardır” buyurdu. Yani zanla değil, hakikatin görülmesiyle hükmetti. Ancak aynı Efendimiz (sav) başka bir sahabeye “Kalbinde kibir görüyorum” diyerek onun iç dünyasını bir davranıştan çözmüştü. İşte sünnet buradadır. Haksız yere yargılamak yasaktır, fakat davranıştan karakter okumak hikmettir.

İnsanı tanımak için ne zenginliğine, ne makamına, ne sözlerine bakılır. Bütün bunlar kabuktur. Asıl ölçü; eline sahip mi? (Malı nasıl kazanır ve harcar?), diline sahip mi? (Söz yarasına sebep olur mu?), beline sahip mi? (Helal-haram duyarlılığı var mı?) Peygamberimizin ölçüsü buydu. Bir damla sudan yaratılan insan, bazen bir damla sözle kendini ele verir. “Benim için ne yapacaksın?” diyen bir karakter, menfaat merkezlidir. “Bir ihtiyacın var mı?” diyen ise merhamet merkezlidir. Çünkü insanlar çoğu zaman “yakınlıkla” değil, “yakın sanmayla” hüküm verir. Kalbin teması olmadan kurulan bağ güven değildir; sadece alışkanlıktır.

Dinimizde “zan” uyarısı vardır. “Zannın çoğundan sakının, çünkü zannın bir kısmı günahtır.” (Hucurât, 12) Yanıldığımız yer; sözlere değil, özlere bakmayı unutmaktır. Gösterilen iyiliğe değil, yapılmayan kötülüğe odaklanırız. “İnsan, yaptığı küçük işte gizlidir.” Abdülkadir Geylânî (ks) der ki; “Bir kimsenin kemâlini anlamak istersen, ona küçük bir vazife ver. Büyük işler herkesin iştahını kabartır, ama küçük işler karakteri gösterir.” Birine kalem uzattığınızda “Teşekkür ederim” diyorsa, o kalbinden hiç kibir geçirmemiştir. Birine emanet verdiğinizde titizlikle saklıyorsa, o emaneti Allah’tan bilir. Sizi yokluğunuzda savunan bir dost, yanınızdaki yüzlerce övgüden daha gerçektir.

İnsanı tanımak, kendini tanımakla başlar. İnsan, karşısındakini tanımak istiyorsa önce kendini tanımalıdır. Çünkü insan başkalarında en çok kendini görür. Kalbi bulanık olan kir arar, kalbi berrak olan hakikati bulur. “Gönlü dar olan, kimseye yer açamaz.” Suyun tuzlu olduğunu anlamak için bir damla yeter.

İnsanın nasıl biri olduğunu anlamak için de bir davranış yeterlidir. Bir cümlesi, bir tepkisi, bir tercihi; gerçeği gösterir, kişiyi tanıtır. Tanımak kolaydır, fakat hüküm vermek sorumluluktur. Mümin kişi, başka kimseyi yargılamak için değil, anlamak için bakar. Çünkü insanı tanımak, aslında insanı ıslah etmenin de ilk adımıdır. Hak dostları şöyle dua ederdi; “Allah’ım! Bizi kendini gizleyenlerden değil, ahlakını belli edenlerden eyle.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.