İMANIN DAVRANIŞA DÖNÜŞMESİ

Sami Kesmen

Müslümanın hayatını imanı şekillendirir. Kutsallarına karşı sorumluluklar inanılan değerlere göre belirlenir. Vatana karşı sorumlulukları, insana karşı duyarlılıkları, mal ve can güvenliği ile ilgili tüm hassasiyetlerinin belirleyeni, imanın ortaya koyduğu değerlerler olur.

Bir toplum hangi inanç değerleri üzerine yaşıyorsa, söz konusu hususlarda da o değerler bu kutsallara karşı sorumluluk ilkelerini belirlemiş olur. İlk insanla başlayan insanlık tarihinin yaşamsal değerlerinin insanlar için faydalı olanları esasen ilahi olanlarıdır. İlk insanın aynı zamanda Peygamber olmasının hikmeti de budur. Peygamber olan ilk insan Hz. Adem, insan için gerekli olan bilgileri,  kendisini yaratan ve inandığı Rabbının emri ve vahyi üzere, kendisinden sonra şekillenen insanlık ilkelerine dönüştürmüştür.

Bazen tecrübe yolu ile de, insanlar için faydalı olduğu görülen insan davranışlarının, bir şekilde, ilahi düşüncenin ürünü olarak, o toplumda zaman içiresinde yaşandığını tarihi kaynaklardan görmekteyiz.

Vatanın sevilmesi ve korunması tecrübe yolu ile elde edilen bir miras gibi görünse de, vahyin ürünü ve Peygamberi sünnetin bir sunumu olduğu bilinmektedir. Vatan için nöbet bekleyenlerin övüldüğü, sınırda nöbet beklemenin nafile ibadetten daha faziletli olduğu, nöbet bekleyen gözlerin cehennem ateşinden muaf olacağı gibi Peygamberi bilgiler ve müjdeler, vatan sevgisinin ve korunmasının imani bir duygunun hayata ve davranışa yansıması olarak görmek gerekir.

İnsanlara zarar vermenin veya faydalı olmanın tecrübe ile elde edilen bir sonuç olduğu zaman zaman beşeri inanç sahipleri tarafından söylense de, İslami inançlara ve Kur’ani bilgilere göre; “bir insanın yaşatılması tüm insanların yaşatılması, bir insanın öldürülmesi de tüm insanların öldürülmesi gibidir” vahyi bilgisi bu konudaki beşeri anlayışı silip atmaktadır. Mal ve can güvenliği konusunda  İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde belirtilen ilkelerin bin dört yüz yıl önce Peygamberimiz tarafından veda hutbesinde ortaya konan ilkelerin bir özeti olduğu görülmektedir.

Batı toplumlarında örnek özellikler olarak sunulan okuma, temizlik, toplumsal hassasiyet, kötü eylemlere karşı duyarlılık vsg. davranışların ilahi dinlerin ortak ilkeleri olduğu bir hakikattir. Sözünü ettiğimiz toplumlar her ne kadar bu özellikleri tecrübe ile elde etmiş olduklarını iddia etseler bile, bunlar; inandıkları tahrif edilmiş Hıristiyan dinindeki orijinal  ilahi mesajların ürünüdür.

İlahi dinler, insanların huzurunu ve mutluluğunu temin için vaaz edilmiştir. Vahye dayalı olan ilahi dinlerin mensupları, inandıkları değerlerin gereklerini davranışa dönüştürdükleri zaman, huzurlu ve mutlu bir hayat yaşayacakları ilahi müjdeler arasındadır. Günümüzde vahye dayalı tek ilahi din; İslamdır.

 İslamı din olarak tercih edenler Müslümandır. Müslüman kimliğinin sahibi olan herkes, vahye dayalı bir dinin mensubu olmaları nedeniyle, gereklerini yerine getirmiş olmaları halinde, asla ne dünyada ne de ahirette mahzun ve mahcup olmayacaklardır. İmanın davranışa dönüşmesi insanın hayatını anlamlı kılacak, dünya ve ahiretini mutlu edecektir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.