Hitap kuralları

İsa Abanoz

Konuşmaya başlamadan önce insanların birbiriyle selamlaşması gerekir. Önce birbirlerine hal hatır sorarlar. Sonra sohbete başlarlar. Sohbetin sağlıklı ve kaliteli olabilmesi için başta iyi bir selamlaşma olmalıdır. İnsanın, karşısındakine kendini dinletebilmesi için ona önce saygı duymalıdır. Güzel bir şekilde hitap etmelidir.
   İlk izlenimin karşı tarafı tatmin etmesi gerekir. Güzel bir ses tonuyla birlikte karşı tarafı değerli gösteren sözlerin seçilmesi önemlidir.
   “Böyle akşamın hayır umulur mu seherinde?” dedirten hitap şekilleri vardır. Söz gelimi yaşça büyük birisi kendinden küçük olan birine ezici ve küçültücü sözlerle hitap eder. Ona üstünlüğünü kabul ettirmek için böyle bir yol takip eder. Sen dünkü çocuksun. Ben senin kısa donla gezdiğin zamanları bilirim. Salya sümük gezer dururdun sokaklarda. Bugün büyümüş, adam olmuşsun, bana bir şeyler öğretmeye çalışıyorsun ancak ben senden büyüğüm. Durun bir dakika, diyerek bana bilgi veremezsin. Ben seni dinleyemem. Bu düşünce tarzına sahip çok insan vardır. Bu tarz kibirli insanlar, atalarımızın: “Akıl yaşta değil, baştadır.” sözüne karşı gelirler. İlerlemenin, gelişmenin önünde durmayı bir görev bilirler. “Benden yaşça küçük olan biri bana ne öğretebilir ki!” derler.
   “Hey evlat! Çocuğum! Kızım! Yavrum! Çömez! Tıfıl!” gibi hitap sözleriyle kendinden küçükleri küçümseyen, onlara hâkimiyet kurmak isteyenleri uyarmak isteriz.
   Birine kendini bu şekilde kabul ettiremezsin. Ona üstünlük sağlayamazsın. Böyle davranırsan saygın biri de olamazsın. Bilginle, ahlakınla, karşındaki kim olursa olsun ona saygılı davranmanla ancak bir yerlere gelebilirsin. Aksi halde adın kötüye çıkar. Kibirliye çıkar. Megaloman olursun, toplumdan kovulursun. 
   Bir de eğitimli olanlarla eğitimsiz olanlar arasındaki konuşmalara bakalım. Eğitimli biri eğitimi gereği eğitimsiz olanlara güzel kelimelerle hitap eder, etmelidir. Eğitim görememiş olanlar de okumuşlara güzel şekillerde hitap etmelidir. Ancak bu konuda aksayan pek çok insan vardır. Doktora “Hey baytar!”, öğretmene adıyla uzatarak ve kalın bir ses tonuyla “Ahmeet, Eminee!...” şeklinde seslenenler yanlış yapıyor. Okumuşların kimsenin güzel hitabına ihtiyacı yoktur. Okumuşa ve okumuşuna değer verenler kazanırlar. Şayet akıllı olurlarsa.
    “Doktor Bey, Öğretmen Hanım, Mühendis Bey, Zeynep Hanım, Şenol Bey…” gibi hitaplar zor olmasa gerek. Böyle güzel hitaplarla yapılan girişlerden sonraki konuşmaların daha da güzel olacağı kesindir. Bir işten sonuç almak istiyorsak tarzımızı, üslubumuzu güzelleştirmemiz lazımdır.
   Telefon konuşmalarında da hitaplara dikkat etmeliyiz. Adamı arayıp da “Kiminle görüşüyorum, orası neresi, Zülal orada mı?” diye sormayalım. “Beni ne zamandan beri aramıyorsun? Bir şey mi oldu?” gibi şikâyet bildiren kelimeler de telaffuz etmemeliyiz. Hele birisi bizi aradığında “Hangi dağda kurt öldü? Başına taş mı düştü?” dersek onu tamamen kaybedebiliriz. Adam seni aramış. Daha yüzüne niye öyle böyle diyorsun? 
   Sanal âlemde yapılan konuşmalara çok dikkat etmeliyiz. Çünkü muhatabımızı karşımızda görmüyoruz. Belki daha cesur olabiliyoruz. Ancak bu, bize pahalıya patlayabiliyor. Sanal âlemde tartışma olmaz. Telefon da bir sanal dünyadır. MSN ve Facebook da sanaldır. Teknolojinin insanlara sunduğu bu yenilikleri lehimize yarayacak şekilde kullanmalıyız.
   Her ne olursa olsun, hitabet kurallarını araştırıp okumalı ve uygulamalıyız. Kendimizdeki eksiklikleri giderme yoluna gitmeliyiz. Hoşça kalın saygı değer, beyefendi ve hanımefendi okurlarım.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.