Herkes topu YÖK’e atıyor

YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, bir yandan YÖK'ün kaldırılması gerektiği tartışılırken, bir yandan da üniversite senatolarının sorunları çözmek yerine YÖK'e gönderdiğini belirterek,

“Senatolar kendi yetkilerini kullanmak istemiyor. Kafamızda netleştirmemiz lazım, YÖK'ü istiyor muyuz, istemiyor muyuz?” diye sordu.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, üniversite senatolarının çözebileceği sorunları YÖK'e pasladığından şikayet ederek, “Doğası gereği üniversiteler kendi senatörlarında çözebileceği sorunları sürekli YÖK'e paslıyor, bunu hep yaşıyoruz. Aslında senatolar kendi yetkilerini kullanmak istemiyor. YÖK bazı alanlarda güçlü ama bazı alanlarda da üniversite senatosu olarak birçok konuda iş yapabilme gücüne sahip. Önce kafamızda netleştirmemiz lazım, YÖK'ü istiyor muyuz, istemiyor muyuz?” diye konuştu.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfı tarafından düzenlenen 'Yükseköğretimin Yeniden Yapılandırılması' paneline katılan YÖK Başkanı Çetinsaya, üniversitelerin sorunları ile ilgili açıklamalarda bulundu. Üniversite senatolarında çözülmesi gereken sorunların da YÖK'e gönderildiğini belirten Çetinsaya'nın açıklamaları özetle şöyle:
Zihniyet problemlerinde üst yönetimin nasıl şekil alması gerektiği tartışmalarını kabul ediyorum. Öyle bir aşamaya geldik ki asıl imaj açısından dahi bunu yapmak zorundayız. İmaj sorunu olarak bu düzeni yürütemeyiz. Yeniden yapılanma, YÖK'ün bürokratik durumu, yasanın ihtiyaçlara cevap vermemesi gibi sorunlar sadece YÖK'ün kurulduğu döneme ait sorunlar değil. Şu an yasama ve yürütme sırasını bekliyor.
Özellikle son 10 yılda muazzam bir büyüme gerçekleşti. Bu başarı uluslararası alanda Türkiye için yumuşak bir güç haline geliyor. Bu büyüme devam edecek. Ama bunun başarılı olması için nitelikli bir büyüme olması, bunun için çalışılması, niceliksel büyümenin niteliksel büyümeye dönüşmesi gerekiyor

YÖK'Ü İSTİYOR MUYUZ, İSTEMİYOR MUYUZ?
YÖK'ü bir yandan eleştiriyoruz, bir yandan da ona büyük kabiliyet yüklüyoruz. Hem YÖK'ün olmamasını istiyoruz, hem de üniversitelerin bünyesinde çözmesi gereken sorunları YÖK'ün çözmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yükseköğretimde yeniden yapılandırma tartışılırken bence ilk masaya otururken buna karar vermeliyiz, YÖK'ü istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Doğası gereği üniversiteler kendi senatolarında çözebileceği sorunları sürekli YÖK'e paslıyor, bunu sürekli yaşıyoruz. Aslında senatolar kendi yetkilerini kullanmak istemiyorlar.Şehir efsanesi var. Bölüm başkanları hocalara, dekanlar bölüm başkanlarına, rektörler herkese “YÖK buna karşı, bunu onaylamaz” diyor. Herkes de bu masaldan çok mutlu. Evet YÖK bazı alanlarda güçlü ama bazı alanlarda üniversite senatosu birçok konuda iş yapabilme gücüne sahip.

AKADEMİSYEN YETİŞTİRMEDE GERİDE KALDIK
Bugüne kadar liselerden 800 bin öğrenci mezun oluyordu. 2016-2017'den itibaren teorik olarak 1 milyon 200 bin genç liselerden mezun olacak. Gelecek yıllarda yükseköğretimin kapasitenin arttırılması gerekiyor. Sistemde büyümenin bir kısmı açıköğretimle sağlanmış. Öğrencilerin yüzde 47'si açıköğretimde okuyor. Önümüzdeki 10 yılda açıköğretim oranının dünya ortalamalarına çekmemiz, azaltmamız lazım. Yüz yüze ve uzaktan eğitim verilmemiz lazım.
İkinci mesele akademisyen yetiştirmek. Öğretim üyesi yetiştirmek konusunda biraz geride kaldığımızı görüyoruz. Öğrenci sayısı ile aynı oranda artış göstermiyor. OECD ortalamalarında öğretim üyesi istatistiklerinde geride kalıyoruz. Hoca başına düşen öğrenci sayısı 21. Doktoralılara baktığınızda bu rakamın 48 olduğunu görüyoruz.

GELENEKSEL ÜNİVERSİTE ANLAYIŞI VAR
Önümüzde bir gerçek var. Kalite çalışması yapmak istiyorsak hoca başına düşen öğrenci sayını aşağıya çekmemiz lazım. OECD'de bu rakam 16. Bunu yakalamak için 45 bin doktoralı öğretim üyesine ihtiyaç var. Bunların yanında sisteme yeni dahil olacak öğrenciler var. Her yaştan nüfusa yükseköğretim imkanı sunacak sisteme, her sektörden doktoralı insana ihtiyacımız var.
Her yıl 4 bin 500 doktora mezunu veriyoruz. Kürsülere hoca yetiştirmemiz lazım OECD'yi yakalamak için 10 yıl içinde 10-15 bin doktora mezunu vermemiz lazım. Akademisyen yetiştirilmesiyle ilgili TÜBİTAK, YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı gibi kurumların desteği ile bunu gerçekleştirebiliriz.
Türkiye'de kalite çalışması yapılıyor. Eksik olan yasal mevzuat itibarıyla sistemin adı konulmamış. Yapılanlar sistemi besleyici çalışmalar olarak kalıyor. Nihai model belirlendiğinde aslında kolayca bu çalışmalara adapte olacağız. Yani şu an yapılanlar yasal zorunluluk değil.
Zihniyet ve etik sorunlarımız da var. Bunlarla yüzleşmemiz gerekiyor. Bunlar yasa ve yönetmeliklerle çözülebilecek bir şey değil.
Akademik özgürlüklerin kullanımıyla ilgili yasa boyutları var ama tecrübeler gösteriyor ki aktörlerin akademik kültür meseleleriyle yüzleşmemiz gereken konular var. Bunların sebep ve sonuçlarını analiz etmeliyiz. Yasa ve yönetmeliklerden çözüm beklemeden bunları çözebilmeyiz.
Yükseköğretim dünyada değişiyor. Üniversitelerimiz çeşitlenecek ve serbest olacak ama hayal ettiğimiz üniversitelere dönüşebilecek mi? Geleneksel üniversite ile küresel üniversite anlayışını nasıl bağdaştıracağız. Öğretim üyeleri olarak buna hazırlıklımıyız bilmiyorum. Geleneksel üniversite anlayışımız var. Bunlarla küresel dinamikleri nasıl bağdaştırabileceğiz? Bu da önemeli. HÜRRİYET

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

DENGE EĞİTİM Haberleri