HELAL LOKMA

Nurhan Öztürk

İnsan, akıl ve irade sahibi bir varlık olarak, bütün davranışlarından sorumludur. Bu sorumluluklarından biri de  helal kazanç elde etmesi ve helal lokma  yemesidir. Her Müslüman'ın, öncelikle neyin  helal neyin haram   olduğunu iyi bilinmesi gerekir. İslâmî ıstılahta "yapılması caiz olan bütün ameller ve yenilmesi-içilmesi mübah olan bütün nimetler" helal kavramı ile açıklanmıştır.

Nitekim Büyük Fakih İbn-i Abidin: "Hiçbir şey akıl ile haram olmaz. Yani bir şeyin haram olduğuna akıl hüküm veremez. Bir şeyin haram olduğuna hüküm vermek ancak Allah-û Teâlâ ya (cc) mahsustur (...) Bir şeyin güzel veya çirkin olduğunu ispat eden dindir. Akıl ise, güzellik ve çirkinliği idrak etmek için vasıtadır."   diyerek helal ve haramın kaynağını tarif etmiştir.

Bu gerçek Kuran-ı Kerimde şöyle bildirilir:“ Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak, "bu helaldir, şu da haramdır" demeyin! Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz ki, Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler. 
Allah Rasulü (sas) Efendimizde şöyle buyurmuştur: “Helâl, Allah’ın kitabında helâl kıldığı, haram da Allah’ın kitabında haram kıldığıdır; hakkında bir şey söylemedikleri sizin için affedip serbest bıraktıklarıdır.” 

Helal ve haramın kaynağının kitap ve sünnet olduğunu anladıktan sonra, bize düşen, helal ve temiz rızıklardan yemektir. Nitekim Bakara suresinde Rabbimiz şöyle buyurur: “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır.” 
Helallikte ölçü el emeğidir. Peygamberimiz (sas) : "Hiçbir kimse kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir. Allah'ın Peygamberi olan Davut( a.s) da kendi elinin emeğini yerdi" buyurmuştur. 

Müslüman, yediğinin ve içtiğinin helal olup olmadığına dikkat etmeli çünkü helal ve haram lokma, insanın hem dünyasına hemde ahiretine etki eder. Resûl–i Ekrem (sas) bu hususta şöyle buyuruyor:“Bir kimse Allah yolunda uzun seferler yapar. Saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açarak: Yâ Rabbi! Yâ Rabbi! diye dua eder. Halbuki onun yediği haram, içtiği haram, gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl kabul edilir!” 

Bir gün Sa’d  b. Vakkas (ra), Peygamber (sav) e gelerek, “ Ya Resulallah! Dua buyurunuz da ben duası makbul olanlardan olayım” der. Peygamber (sav) Efendimiz ona; “ Ya Sa’d! Helal ve güzel olanı haramdan arınmış olarak ye. Duan kabul olur”  buyurdular. 

Haram lokma kişinin orucuna da zarar verir. Nitekim Allah Rasulü (sas) :"Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa Allah onun yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez"  buyurmuştur.

Abdülkâdir Geylânî Hz. :“Haram yemek kalbi öldürür, helâl yemek ise ihyâ eder. Lokma var seni dünya ile, lokma var seni âhiret ile meşgûl eder. Lokma var, seni Allah’a rağbet ettirir”demiştir.

Bu sebeple, her insan yediğine, yedirdiğine, içtiğine içirdiğine dikkat etmeli. Peygamber(as)ın ahir zaman ikazına kulak vermeli: "Öyle bir devir gelecek ki insanoğlu, aldığı şeyin helalden mi haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak!" Böylelerinin hiçbir duası kabul edilmez." 

Halk arasında İslam inancına hiç uymayan, dilden dile dolaşan “Üzümünü ye, bağını sorma”sözüne itibar etmemeli, zira Müslüman, bağını bilmediği üzümü asla yiyemez.  Çünkü bağı bilinmeyen, sahibinden izin alınmayan, ücreti ödenmeden yenilen o üzüm, haramdır. Kişinin dindarlığı ise emeğinin helalliği nispetindedir.

Sonuç olarak, alın teri ile kazanıp helal yiyenlerin hem bu dünyada hem de ahirette huzurlu ve mutlu, haram yiyenlerin ise huzursuz ve mutsuz olacakları gerçeğini unutmadan yaşantımızı şekillendirmeli, Peygamber Efendimizin :“Allahım! Bana helâl rızık nasib ederek haramlardan koru! Lütfunla beni senden başkasına muhtaç etme!” duasını da dilimizden düşürmemeliyiz.