Hasan Hocama Teşekkürler

Salih Parlak

Teşekkür ederim Kardeşim Anayol'a!

Neden?

Çünkü bir önceki yazımı okumuş da ondan!

Hem de sadece en son cümleme takılmış!

Edebiyatçı…

Önce Kur'an… sonra Ülkücü Kardeşim…

Bana 1 Nisan şakası yapmış!

Kendisine teşekkür ederim…

Neden?

Çünkü benim bir yazımı okumuş;

Bana iyi dinî öğütlerle uyarma görevini ifa etmiş.

Allah kendilerinden çok çok razı olsun.

Çünkü benim yazılarımı okumayanlar çok;

O güzelim Samsun'da…

Edebiyatçı Kardeşim Hasan Anayol'dan önce;

Aynı okulda beraberce kader birliği ettiğimiz;

Meslek Dersleri öğretmeni arkadaşlarımız:

Hepsinden önce arkadaşımız;

Şimdi de prof olmuş Sayın Erhan Yetik arkadaşımız;

Daha başka Ahmet Yazıcı Kardeşimizin…

İbrahim Tan Hocamızın okumasını isterdim.

Onların da o değerli uyarılarını beklerdim.

Benim çok uçuk görülen görüşlerim var!

Öğretmenler odasında her öğretmen arkadaşlarımla birlikte;

Teneffüs aralarında…

Öğretmenler arasında hepbirlik çaylarımızı yudumlarken;

Sağolsun özellikle edebiyatçı…

Felsefeci…

Fizikçi hoca arkadaşlarımızla;

Böyle uçuk gördükleri sohbetler ederdik.

Hasan Hocamın hazırcevaplığına…

Kırmadan güldürücü esprilerine hala hayranım.

Sağolsun Hasan Hocam;

Meleklerin enerji…

Yani nurdan varlık olup olmadıkları;

Konusundaki sohbetimiz akıllarında kalmış;

Ne büyük mutluluk, benim için!

Keşke meslekçi öğretmen arkadaşlarım da hatırlasa;

Bu sayfalarda nostalji yapsak.

Hasan Hocam ve arkasındaki dost ülküdaş arkadaşlar ille de

Ülkücülük savunucusu olsam diye…

“Milli Görüş”çü olmasam diye…

Ah! Ah! Ah!!!

Evet ben değiştim;

Hasan Hoca kardeşimin de öyle olabilmesini arzulardım;

Doğu'cu… aşiretçi kişileri kutsallaştırma…

Karşısında susup…

El pençe… kıyam durup elbağlamacı olmasaydı!

Davamızı daha güzel anlatan idoller için değişebilseydi;

İdolleşmeden önce davayı daha geliştirenleri izleseydi…

Ülkücü hareket kendini kat kat katlardı derim.

Ben davamı daha iyi anlatanlar için eski gömleğimi kenara koyarım;

Kendimi yenilerim:

“Değişemeyenler zalimleşir”… derim.

AKPli olmuş demeyelim de;

Başbuğların meydan nutuklarında söyleyip rüyalarında kalan;

“İ'lâ'-i Kelimetüllah” ecdad idealini…

Mefkuresini…

Cihana duyurmak yolunda adım adım ilerleyen;

Kitle hareketinden yana birisi oldum.

Kıbrıs'ı satacak dediler;

Henüz satılmamış; bir işaretini de görmedim.

Demokratik açılımlar oldu…

Ülke bütünlüğünün zedeleneceği kehanetlerini gözledim;

Ama hiçbirisini ufukta bile göremedim.

Ah Hasan Hocam! Ah!..

Ortak yaramızı deştiniz…

Sayılıp dökülen Bağdat…

Necef…                Kerbela…

Küfe…                   Samarra kentlerinde

ABD askerleri fink atıyor.

Eski büyükelçi Deniz Bölükbaşı;

Habertürk'te katıldığı Basın Kulübü'nde:

Türkiye'nin, Amerika'ya…

kuzeyden destek verebileceğinin işaretini;

Ecevit uygun bulmuş

ancak Türk topraklarından girmesinin olamayacağını söylemişti.

Şunu demek isterim ki;

ABD'nin Irak'a girişi son hükümetin;

“Buyur gel! Güle oynaya Irak'a gir!”

Demesiyle olmamıştır.

Önceki hükümetlerin de vebali var!

Ama ben şimdiki T. C.'nin Libya politikasına bakıyorum.

Bu hükümetin başarılı diplomasisiyle;

Fransa'nın arzusu gırtlağında kaldı…

NATO'nun İzmir'den komutası sağlandı.

Libya halkı için, çok büyük diplomasi başarısı sergileniyor.

Evet; Hasan Hocam!

1 milyon Iraklının kanı…

Ebu Garip rezalet ve kepazelikleri…

Körpecik genç kızların çığlıkları…

Evet; Türkiye'yi mecalsızlaştıran eski iktidarlar utansın.

Mekke… Bağdat… Şam… Kahire…

Beşincisi de Türkiye'mizin İstanbul'u olmuş.

Hasan Hocam;

Şu anda bu beşi önemli!

Mekke'de İslam doğmuş;

Evet;

Ama  Hz Ali Kufe'de… Hz Hüseyin Kerbela'da…

Oniki imamın türbeleri çoğunluk yine o yerlerdedir.

Medine'de Hz Muhammed'in sav türbesi var! O kadar!

Ben yazımı yazma anında şaşaalı…

kanlı tarihi yazdıran şehirler aklıma düşüverdi.

Muaviye'nin terörist eylemlerine sahne olan Şam'ı…

Hz Osman'ın terörist katillerinin yürüdüğü Kahire'yi…

Yavuz tarafından göstermelik hılafet merkezi İstanbul'u yazdım.

İnşallah ötekileri de ilgi duyulduğunda yazarım.

Gelelim esas karnı ağrısına!

Kuyruk acısına!

“ne olmuş.Koskoca İlahiyatçıya!…”

“Hasan Mezarcı'ya! Adam bir seçildi, bir kayboldu”.

“-haşa-peygamber(!) ilan ediverdi!.” kendini! Doğru!

“M .Ali Ağca da kendini “İsa/Mesih” ilan etmişti”. O da doğru!

“Harun Yahya, kodlar, şifreler vererek

-kendini tanımlayan-işaretleri vardı” Hakkın var!

Muhterem Hasan Kardeşim;

Ben altmış yıllık tetebbu'atımda…

Öyle bir mehdi tanımı görmedim.

Yukarıdaki isimleri siz saydınız.

Ben o kişilerde hiçbir işaret göremedim. Siz gördünüz mü?

Evet Hasan Hocam;

“..Kıyamet öncesi İslam devleti” kuracak vasıfta birisi!” İşte burada duralım!

Çağımızın deccalları kim?

30 yıl… 40 yıl… 45 yıl zavallı halkının tepesinde oturan…

Değişim isteyen İmam Zeydleri…

İmanı gönlünden diline… yumruğuna fırlayan…

Ebu Zerleri hiç düşündük mü?

Öyle iman sahibi kişilerin gönlünü bugün kim silkeledi?

Kim çalkaladı?

Gönülleri iman dolu mücahit ezilmişleri;

Halkının önüne katarak sokaklara kim döktü?

Kim bir deccala karşı: “Une minute” diyebildi?

Kim “Mavi Marmara” şehitlerinin kanını Birleşmiş Milletlere kadar taşırdı?

Tunus halkını… Mısır halkını…

Bahreyn halkını… Yemen halkını…

Onların deccallarına karşı feryatları sokaklara taşıyabildi?

İşte ben ona bakarım.

Ben PKK denen dağ eşkiyalarını inlerine kim tıkayabildi?

Kim PKK ile kol kola gezen Silivri sakinlerini o deliğe tıkayabildi?

Kim ABD'nin devlet ettiği Barzani'yi… Kerkük'ü…

Milleti adına ziyaret edebildi;

Ama çok dikkat eyle!

Kerkük İl Meclisi Başkanlığı'na ne zaman;

Türkmen Başkanı seçildi?

Dağ eşkiyasının Ankara uzantısı siyasi partinin;

KCK'sından ümidini kim kestirdi?

Kim o dağ eşkiyası siyasi partinin şehit kanından ümidini kesince;

Sivil itaatsizlik eylemlerine talim ettirdi?

Kim sosyalleştirdiği devletinin hizmetini Kürt vatandaşlarına ulaştırdı?

 Şimdi de oylarını alabilecek siyasi parti konumuna geldi?

İşte bana göre o deccalları deviren adam kadrosuyla

“M E H D İ”dir!

Var mı diyeceğin?

Sayın Hasan Hocam!

İyi bilinsin ki ben; O Samsun'da birlikte öğretmen iken söylediklerimleyim.

Ben yüce dinimi sosyalleştirmek arzusundayım.

Sosyal devleti ve sosyalleşmiş Kur'an kültürünü herkes anlar.

Hasan Kardeşim; hiç tasa etme!

Beni en iyi anlayacak sizsiniz; buna inanmışım!

Sosyalleştirmeye çalıştığım Kur'an kültürünü;

İlk önce anlayacak olanlar! Merak etmeyin:

“sakınca doğurabilir.”!

Deyip uyarıda bulunduğunuz

Avamdır.

Onun dili benim dilimdir.

Havassı varsın sizin ilahiyatçılarınız Kur'anlandırsın!

Dini klişeleştirmiş… dini sadece kendilerine özgüleştirmiş

Değişemeyip zalimleşmiş… Deccallaşma yoluna girmiş…

Ulema sizin olsun!

Eğitsinler bu avam-havassı!

Oylarıyla iktidar olun.

Devletin hukuk makamındakilerin terörle yargıladığı;

Enginleri… Alanları da masumlaştırarak…

Göreceğiz kimler günlük siyasete bulaşmış!

yarım yamalak… altı doldurulmamış… süslü ve iddialı söylemleri kullanarak;

kim yanlış/aykırı algılamalara sebebiyet vermiş!

Hiçbir Kur'an mealcısı kırtasiye dükkanı dışına çıkamamış

Sadece akademisyenlerin uğrağı Kütüphanelere konacak;

Oralarda anlaşılacak Kur'an meali hazırlayamamış.,

Her ortamda, herkesle paylaşılacak akademik tek bir Meal-Tefsir var!

O da bir türlü yanaşamadıkları Salih Parlak'ınkidir.

Hasan Hocam! İçtenliğimle söylüyorum;

Tasalanma! Beraberiz! Beraber olacağız! 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.