HALKIN ve YEDAŞ ÇALIŞANLARININ ENERJİ(DE) HAKLARI VAR!


 Enerji İş kolunda çalışan birisi olarak yıllarca hem işçi olarak hemde bir gazeteci olarak Enerjideki Özelleştirmeler için yazdım durdum. Sonuç mu elde sıfır. Hem de kocaman bir sıfır. Gün geldi çattı  AKP Hükümeti babalar gibi analar gibi falancalar gibi fişmekancılar gibi Yeşilırmak EDAŞ"ı da satmak için 20 Ekim"de   ihaleyi açtı. İhaleye onlarca firma Yeşilırmak EDAŞ ile birlikte diğer iki enerji şirketlerini de almak için ellerinde bont çantalarıyla Enerji Bakanığının ya da Özelleştirme İdaresi Başkanlığının kapısında soluklarını aldılar. 1988 yılının Ekim ayından bu yana zaman zaman falan şirket gelmiş bizim Samsun Müessesesini satın alıyor dediler. Ancak bu güne kadar sadece söylenti oldu. Fakat bu kez yukarıda da belirttiğim gibi Yeşilırmak EDAŞ kesin kes gidici gözüküyor. Gedici gözüküyor çünkü çalışanlar sessiz, sendikalar sessiz, yani sizin anlayacağınız sevgili okurlarımız dünyanın karını sağlayan koskaca Yeşilırmak EDAŞ göz göre göre yok pahasına elden çıkarılacak. Fakat Yeşilırmak EDAş çalışanlarında nedendir bilinmiyor ama gık yok. Herkes özleleştirme olsada bir an önce kendimizi kapıda bulsak diye per perişan beklemekteler. Bunun tam tersine birllikte olup mücadele vererek iş yerlerine iş güvenceliliğe sahip olmak için kıllarını kıpırdatmıyorlar. Gerçi bunu yapmaları için yanlarında olması gereken ilk kurumsal yapı sendikaları olmalıydı. Peh ne gezer Enerji İş Kolunun asil sendikası TES-İŞ bu süreçte özelleştirmeyi üyelerinden önce kabul etmiş durumda. Durumda diyorum çünkü Ankara"dan Genel Merkezden bu güne kadar özelleştirme karşıtı şu eylem konulacak şöyle pasif eylemlilikler konulacak diye talimatlar gönderilmedi. Memur sendikaları ha keza sessiz kalmayı yeğleyerek yollarına devam ediyorlar. Hükümet yandaşı sendika zaten hiç sesini çıkarmamakta.  Nereye varacak bu işin sonu diye soracak olursanız sevgili okurlarım yazımı okumaya devam edersek göreceğiz. İşçilerimiz olduğu gibi Yeşilırmak EDAŞ"ı satın alan şirkette çalışacaklarken (hangi şartlarda ve nasıl çalıştırılacakları belli olmadan) memur olan personeller ise isteyenler alan şirketle çalışacaklar istemeyenler ise havuza atılacaklar ve havuzdan kendilerine daha sonra bir kamu kuruluşu belirlenerek tayin edilecekler. Sizin anlayacağınız sevgili okurlarım olan yine işçi emekçilerine olacak. İş güvencesiz çalıştırılacaklar. Esnek çalıştırılacaklar. Mezarda emekli olacaklar. Geçtiğimiz pazartesi yani iki gün öncesi KESK ve TMMOB ortaklaşa Yeşilırmak EDAŞ önünde birer basın açıklaması yaptılar basın açıklamasını hepiniz gazetelerden okudunuz. Yerel televizyonlardan izlediniz. Korkunç bir tablo gazeteci ordusu, sivil polisler dışında KESK"in diğer kamu kurumlarında çalışan emekçileri ve TMMOB üyesi mühendisler dışında Yeşilırmak EDAŞ çalışanı inanın bana parmakların sayısından birkaç tane fazlaydı. Herkes teslim olmuş kurumda. Bir sonraki gün ise Anti Santralciler ile Halkevleri Samsun Şubesi Yeşilırmak EDAŞ"ın özelleştirilmesine karşı daha kalabalık bir kitleyle basın açıklaması yaptı. Fakat sonuç yine aynı sevgili okurlarımız Yeşilırmak çalışanlarından aynı yüzler katıldılar basın açıklamasına haklarını aramak adına. Samsun Halkevleri gençleri basın açıklamasını yapmazdan önce ellerindeki broşürleri kurum içinde çalışanlara dağıtarak basın açıklamasına davet ettiler. Buna rağmen kurumdan katılan sayısı yok denecek kadar azdı. YEDAŞ çalışanları BEYAZ BAYRAĞI çoktan çekmişler e halklılar da arkadaşlarında duran kimse yok ki!. Onlarda doğal olarak sessiz kalmayı ve hiçbir basın açıklamasına katılmamayı yeğlediler doğal olarak. YEDAŞ önünde iki gündür yapılan basın açıklamaları böylece son buldu. Bundan sonra ki süreçte neler yaşanır neler yapılır göreceğiz bakalım.

                              ****                       **********                 ***********

Ülkemizi pazarlamak konusunda AKP hükümeti özelleştirmelerle saldırgan tutumunu devam ettirmektedir. İlk önce eğitim ve sağlıkta başlanan bu dönüşüm şimdi de su ve enerji alanlarında derinleşmeye başladı. Enerjide dönüşümün sonuçları ise gözle görülür bir şekilde belirginleşti. Dışa bağımlılık arttı. Üst üste yapılan zamlarla Halk su ve elektrik faturalarını ödeyemez hale getirildi.  AKP eğitim, sağlık,enerji ,su gibi en temel insani ihtiyaçları “lüks” tüketim araçlarına dönüştürmüştür. Halkın bu hizmetlere ucuz ve kaliteli olarak ulaşımı engellenmektedir. İzlenen  politikalar kamusal hizmeti ticarileştirerek halkın en temel haklarını gasp etmektedir.

IMF ve Dünya Bankası emrediyor AKP harfiyen uygulamaya koyuyor!
Emperyalizmin enerji koridoru yapılmaya çalışılan ülkemizde, uygulanmakta olan politikaları IMF ve Dünya Bankası belirlemektedir. Tüpraş, Petrolofisi ,Petkim, elektrik santralleri, madenler, elektrik ve gaz dağıtım sistemleri hızla çok uluslu sermayeye satılmakta ve geleceğimiz karartılmaktadır. Tahkim, GATS , MAİ gibi emperyalist anlaşmalarla, Doğal kaynaklarımız ve üretim sahalarımız geri dönmemek üzere yabancıların ve yerli işbirlikçilerinin denetimine geçmektedir. 1980"lerin ortalarından itibaren devam eden özelleştirme kıskacına dahil edilen enerji sektörünün kamusal yönü azaltılarak, ticarileştirilmiştir. Bu uygulamaların sonucu olarak da başta arıza, bakım-işletme hizmetleri ihmal edilerek sektörde kaos yaşanmasına, hizmet kalitesi ve sürekliliğinin yok olmasına, arıza ve enerji kesintilerinin artmasına, elektriğin pahalı ve lüks tüketim aracı haline gelmesine neden olunmuştur. Özelleştirme politikalarını hayata geçiren hükümet gerekçelerini enerjiye ihtiyacımız var diye açıklarken özel sektöre de gereken kolaylığın sağlanacağı taahhütlerinde bulunuyorlar. Özel sektöre sağlanacak kolaylıkların belki de en başında sektörde çalışanların haklarının gaspı, işten çıkarmaların ve örgütsüzleştirmelerin daha da artacağı bilinmektedir. Sektörde çalışanların iş güvencesi ortadan kaldırılmış ve sendikalaşma oranı yıllar itibariyle düşmüştür.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği, ihmal edilen bir olgu haline gelmiştir. Bu süreç; çalışanların ölümüne, geçici ya da sürekli olarak iş göremez hale gelmelerine neden olmaktadır.

Özelleştirme, zam, bölgesel ücret tarifesi gibi uygulamalar yoksul halkın enerjiye ulaşımını engelleyecektir. Kaynaklarımız tekellere peşkeş çekilirken; Halk elektriksiz-susuz kalacak ve ulaşım sıkıntısı yaşanacaktır.  Sağlık hizmeti ve çevrenin talan edilmesi yaşamsal sorunlara yol açacaktır.

TALEPLERİMİZ
• Yoksulluk sınırı altında ücret alanlar ve işsizler; konutlarda asgari ihtiyaç olan elektrik enerjisini 180 kw/h"e kadar bedelsiz olarak kullanma hakkına sahip olmalıdır.
• Elektrik enerjisi, petrol, doğalgaz, telefon ve internet gibi temel insan hakları olan ihtiyaçlar; kar amacı güdülmeden kamu maliyeti üzerinden ücretlendirilmelidir. Borç nedeniyle elektrik, doğalgaz, telefon ve internet hizmetlerinin kesilmesine son verilmelidir.
• Elektrik, petrol, doğalgaz, telefon ve internet sektöründeki tüm özelleştirmeler durdurulmalıdır. Özelleştirilenler yeniden kamulaştırılmalıdır.
• Bu sektörlerde İhmal edilmiş olan altyapı çalışmaları ve bakım/arıza hizmetleri toplum yararı gözetilerek yeniden yapılandırılmalıdır.
• Sektör çalışanlarının örgütlenme hakları artırılmalı ve ön koşulsuz sendikal örgütlenme teşvik edilmelidir. İş sağlığı ve güvenliği sağlanmalı sağlıklı çalışma ortamları yaratılmalıdır.
• Kirli ve ilkel enerji üretim yöntemleri, bilinçsiz tüketim ve sanayi atıkları nedeniyle çevre hızla kirlenmiş, yer altı ve yerüstü su kaynaklarımız kullanılamaz hale gelmiş, ekolojik denge bozulmuş durumdadır. Hemen acil önlemler alınarak; bu sürece müdahale edilmelidir.
• Enerji üretiminde çevreci ve temiz teknolojilere yönelinmeli ve hızla uygulamaya konulmalıdır. Çevreyi kirleten klasik üretim biçimleri yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına (su, güneş, rüzgar, jeotermal vb) yönelinmelidir. Bu konudaki Ar-Ge çalışmaları artırılmalı ve teknoloji konusunda dışa bağımlılık azaltılmalıdır.
• Gerek insan, gerekse çevresel etkileri nedeniyle dünyanın terk ettiği nükleer santral kurma ısrarından derhal vazgeçilmelidir. Nükleer enerji ve nükleer silahlanmaya karşı tavır alınmalıdır.

• Enerji santralı kurulurken tarihi, kültürel ve çevresel doku korunmalıdır.

• Sokak aydınlatmasından vazgeçilmemeli aksine daha aydınlık sokaklar ve kentler yaratılmalıdır. Sokak lambalarında az enerji tüketen ampuller tercih edilmeli ve sokak aydınlatmasında ışık kontrol teknolojilerinden yararlanılmalıdır.

• Tasarruf bilinci yaratılmalı ve bu konuda eğitici broşürler hazırlanmalıdır. Tasarruf ve verimlilik konularında gerekli hukuksal düzenlemeler yapılmalıdır.

Bugün şehrimizde elektrik dağıtımını yapan Yeşilırmak Dağıtım AŞ.ihale ediliyor. Halkın enerji hakkı bir takım şahıslara , şirketlere ihale edilemez.

Neoliberal saldırı ve onun bir unsuru olan elektrik dağıtımı hizmetinin özelleştirilmesiyle amaçlanan, mülksüzleştirme, işçileştirme, kamuya ait zenginliğin özel şahıslar tarafından yağmalanmasıdır. Elektrik, ısınma, ulaşım ,iletişim ve bilişim alanlarında ihtiyaç duyulan kamusal dönüşümler gerçekleştirilmelidir. Bu nedenlerle enerjiye ulaşma ve kullanma hakkı insan hakkıdır. AKP hükümeti tarafından yapılan zamlarla, yüksek vergilerle halk faturalarını ödeyemez hale getirilmiştir.Hiç kimse teknolojinin bu kadar ilerlediği bir çağda sırf elektrik faturasını ödeyemedi diye karanlığa mahkum edilemez. Enerji hem insan yaşamındaki vazgeçilmezliği ve sanayinin temel girdisi olması, hem de kaynaklarının kısıtlılığı nedeniyle; enerji kullanımı evrensel bir haktır ,yaşamsal bir ihtiyaçtır. Sevgili kamu emekçieleri sizleri bu konuda bilgilendirmek adına ayrıca Tükiye"de Özelleştirme konulu  bir yazı dizisi daha hazırladım. Saygılarımla!...