Oğlum Abdulâlim Tomar'ın şark görevi kapsamında polis memuru olarak tayini Samsun'dan Hakkäri merkeze çıkmıştır. Bu münasebetle 29.07.2025 tarihinde özel araba ile sabahın 6.30'unda Samsun'dan Hakkari istikametine doğru hareket ettik. Yolumuz epeyce uzun görünüyordu. Yani 1.088,1 km'dir. Bu arada; Türkiye'nin güneyden uzunluğu (eni )1539 km iken, Kuzey'den ise 1406 km'dir. Bu rakamlar göz önüne alındığında gideceğimiz mesafe epeyce uzun görünüyordu.
Oğlum 31 yaşında ve Samsun'dan ayrılması hem bize hem de kendisine zor gelmişti. 32 yıllık şoförüm. Arabayı kullanmada sana biraz yardımcı olayım diyerek direksiyonun başına geçtim. Kavak-Ladik üzerinden Taşova istikametinden Erzinca'na doğru hareket ettik. 440 km'lik yolu 4.30 saatte tek nefeste aldım. Erzincan'da Ekşisu Mesire Alanı'na uğradık. Ekşi sudan içtik. Orada direksiyonu oğluma devrettim. Yollar güzel ve sakindi, hava berraktı, ortalık sıcaktan yanıyordu. En son 20 yıl önce Aşkale Erzurum'dan geçmiştim. Aşkale köy görünümündeydi. Şimdi ise tam şehir görünümündedir. Erzurum'un içine girmeden çevre yolundan Ağrı istikametine doğru yol alıyorduk. Pasinler, Köprüköy ve Horasan ilçe isimlerini çok duymuştum..Bu ilçeleri ve topraklarını ilk defa görüyordum. Uçsuz bıçaksız ovalar. Gözün alabildiğine düz araziler. Köprüköy ilçesinden sonra bir tesiste mazot almak ve namaz kılmak için uğradık. Rakım 1800 olmasına rağmen ortalık yanıyordu. Oradan hiç durmamaksızın yola devam ettik. Horasan'ın tam içinden geçtik. Yolun sol tarafında Horasan Kalesi göze çarpıyordu. Mütevazılı bir şehir görünümündeydi. Daha sonra Ağrı- Patnos'a vardık. Patnos yeşilliği ve büyük ilçe oluşuyla dikkatleri üzerine çekiyordu.Patnos'un bu denli gelişmiş bir şehir olduğunu doğrusu bilmiyordum. Orada namaz molası verdik. Orada da hava çok sıcaktı.
Ovalarda bulunan şehirlerin yanından geçseniz bile şehri tam olarak göremezsiniz. Çevre yolundan geçtik. Ağrı ilini fark edemedik bile. Ağrıdan sonra 5137 m yüksekliğiyle Türkiye'nin en yüksek dağı ünvanını alan Ağrı Dağı'nı merak ediyorduk. Lakin dağ,Doğubeyazıt sınırları içindedir. Biz Ağrı ilinden sonra Taşlıçay, Diyadin'den geçtik. Ağrı dağı yolumuzun solunda kalıyordu. Dağın zirvesinde kar görünüyordu, bize adeta gülümsüyordu. O kadar ihtişamlı ve yüksek olmasına rağmen dağ adeta kulluğunu unutmamış, başı secdede imiş gibi Rabbini tesbih ediyordu. Şu ayet hakikati haykırıyordu, fehm eden yüreklere. 44 - Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar, Allah'ı tesbih ederler. O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Fakat siz, onların tesbihlerini iyi anlamazsınız. Şüphesiz O, halimdir çok bağışlayandır.(İsra Suresi)
Dağın ve dağların ihtişamı karşısında Rabbimizden gelen başka bir mesaj ise;37 - Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin.(İsra. Süresi) Kur'an ayetleri aslında bize kendimizi, tabiatı- kâinatı ve Rabbimizi tanımamızı sağlayan ilâhi bir kitaptır.Ayetler bir taraftan kâinatın eşsizligine vurgu yaparken diğer yandan bizi erdemli hale getirmek için sırat-ı müstekim yolunu gösteriyor. Seyahatlerimizi bu bakımdan da ele almamız gerekiyor diye düşünüyorum.
Van Gölü'ne yaklaşıyoruz. Çok sayıda koyu bulunan Van Gölü'nün yüzölçümü 3.713 km²'dir. İlkokuldan beri tevatür yoluyla bize bahsedilen lakin yarım asırdan fazla hayat sürdüğüm bu âlemde ilk defa Van Gölü'nü görmek bana heyecan veriyordu. Nitekim göl uzaktan görünmeye başladı. Yüzlerce km dağlardan, plâtolardan, yaylalardan, kıraç bölgelerden geçtikten sonra yeşilliğin ve gölün muhteşem görüntüsü insana huzur veriyordu. Memleket hasretini bir nebze gideriyordu. Val Gölü sahilinden Van'a doğru yol alıyoruz. Karadeniz sahilinin benzer görüntüsü gibi. Van ili gidiş yönümüzü göre solumuzda kalıyordu. Kıyı boyunca Edremit'e vardık. Edremit Samsun'un Atakum ilçesini andırıyordu. Akşam saat 19.00' u gösteriyordu. Edremit'in sahilinde bulunan Polis Kampı'nnda kalacaktık. Nihayet kalacak olduğumuz yeri bulduk. Odamızı ayırdık.
Polis Kampı, doğa ile iç içe huzurlu bir tatil arayan polis memurları ve aileleri için ideal bir konaklama alanıdır. Otel iki katlı olup azami derecede lüks yapılmıştır. Van Gölü'nün kenarında yer almaktadır. Yemekhanesi ayrı bir bölümden oluşuyor. Sabah serpme kahvaltı yaptık orada. Hem ucuz hem de leziz bir hahvaltıydı. Çalışanlar saygılıydı. Doğu kültürü aslında bizim tarih süreci içinde süregelen, İslam'ın hoşgörüsünü içinde barındıran, Osmanlının misafirperverliği ile taçlandırılan bir kültür hazinesidir. Ben bu ruhu doğu illerinde gördüm hissettim.
Devamı yarın.....