GÜCÜN KAYNAĞI

Sami Kesmen

Hayat, bu iki kavramın etrafında şekillenir. Gerek bireyler, gerekse toplumlar, ya güçlü olmak için uğraşırlar ya da güçlünün yanında yer almak için çalışırlar.
     Güçlü olmak için gayret etmek erdemli bir uğraştır. Ayaklarının üzerinde durabilmek, kendin olabilmek, özgür hareket edebilmek için; güçlü olmak şarttır. 
      Güçlünün yanında yer almak, eğer hakkın doğrularına uygun tarafsa sorun yoktur. Ama, beşeri zaafların egemen olduğu güçlünün tarafında olmak;  hem onur kaybına hem de dünya ve ahiret mutsuzluğuna sebep olur. 
     Esas olan;  güçlü olmak, bunun için uğraşmaktır. Güçlü olmanın temel belirleyeni; hakkın tarafında ve adaletli olmak, çok çalışmak ve aidiyet duygusu oluşturarak, birlikte hareket edebilmektir.    
     Birinin peşine takılarak güç devşirmesine çalışmak, kendini aldatmaktan öteye geçemez. Hiçbir güçlü, kendi gücünü arkasına katılanlarla paylaşmaz. İnsanlık tarihi bunun örnekleriyle doludur. 
      Farklı aidiyet duygularına sahip olanların da kendi  güçlerini başka aidiyet gruplarına devrettikleri görülmemiştir. 
      Güç, her zaman maddi nitelikli olmayabilir. Strateji, siyasi, politik, nüfus,  itibar, coğrafi ve tarihi özellikler de zaman zaman önemli güç unsurları olarak belirleyici durumdadır. 
      İnsanlık tarihi ile  başlayan güçlüler mücadelesi, ya bir tarafın yok edilmesi  veya teslimiyeti ile sonuçlanır. 
    Güçlü her zaman belirleyicidir. Ancak, güçlü olan gücünü "İlah"ından almıyorsa bir gün mutlaka gücünü kaybetmeye mahkumdur. 
      Hak ve hakikat üzerine inşa edilmeyen güç köpük gibidir. Bir gün bitecektir. Tarihin çöplüğünde, geçmişte güçlü olan bir çok hain ve zalim vardır. Firavun ve nemrut bunlardan Kur'an'a konu olanlarıdır.
      Ülkemiz bugün güçlü olma mücadelesi vermektedir. Bu nedenle; tarihi mirasını, politik ve stratejik konumunu, genç nüfusunu ve  askeri gücünü referans alarak, dünya egemenleriyle bilek güreşine ve menfaat ittifaklarına girmektedir. 
     Devlet idarecilerimizin, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere,  güçlünün yanında olma yerine, mevcut referansları iyi kullanarak,  güçlülerle ya mücadele; milletimizi daha iyi yarınlara taşıma gayreti içinde oldukları görülmektedir.  Millet olarak bu haklı ve doğru mücadelenin yanında olmak ve desteklemek, her akli selim sağ duyulu vatandaşımızın dini, milli ve vicdani sorumluluğudur.
     İki milyara yakın müslüman, tabi kaynaklara sahip ve jeopolitik bir coğrafyada mazlum durumda bulunmaktadır. Eğer aynı aidiyet duygusuna sahip bu toplumlar, kendi güçlerini oluştururlarsa, dünya egemenlenleri bu İslam gücü ile ittifak yapmak için sıraya girecektir. 
     Güçlünün yanında olup, arka vagon işlevi görmek yerine, kendi gücünü ortaya koyarak lokomotif olmak için bütün enstrümanları  kullanmak gerekir. Bunu gerçekleştirmek için de, birlik olmak ve tek vücut hareket etmek şarttır. 
     Gücünü inancından alan, inancı da vahye dayanan kişi ve milletler, her zaman güçlü olacaktır. Yeter ki  ! Hakikatin gereklerini hayata yansıtmayı başarsınlar.   
      Peygamberimizin, söylem ve eylemlerinde  iddialı olduğunu gören müşrikler, "Ey Muhammed  ! Senenin 364 günü biz sana uyalım, senenin bir gününde sen bize uy" diye teklifte bulunmuşlar ama Peygamberimiz elinin tersiyle bu teklifi reddetmiş, kendi gücünü oluşturmak için çalışmıştır. Bu iddialı duruşu ve yürüyüşü Onu başarılı kılmıştır. 
     Vahye dayalı her mücadele başarıya ulaşır. Yüz yıllara yayılan güç ve tarihe mührünü vuran güçlü  kişi ve milletler, böyle sonuç almışlardır. 
    Gençliğimize tavsiyemiz, güçlünün yanında olmak değil, kendi gücünü oluşturmak, değerlerinden oluşan güce ortak olmaktır. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.