GÖRÜNMEYEN BENCİLLİK: NARSİST…

Sami Kesmen

İnsanın en büyük imtihanı, kalbinin içinde taşıdığı görünmez düşmanlardır. Bunların başında ise nefsin insana süslediği, “kendini olduğundan büyük görme” hâli gelir. Kur’an bu hâli; kibir, gurur, büyüklük taslama gibi kavramlarla ifade eder. Bugün modern psikolojide “narsistlik” diye anılan özellik; aslında asırlar önce kitaplarda anlatılmış, Peygamberimizin uyardığı bir kalp hastalığıdır. Narsist insan; görünürde güçlü ama içten içe zayıf, dışarıdan parlayan ama içeriden kararan bir benlik taşır. Bu yüzden narsizm bir kişilik değil; ruhu kemiren görünmez bir bencilliktir.

Kur’an-ı Kerim, bu hâlin en büyük örneği olarak şeytanı gösterir, şeytan Hz. Adem için; “Ben ondan üstünüm.” (A’râf, 12) demiştir. Bu cümle aslında narsist zihniyetin özüdür. Üstünlük iddiası, empati yokluğu, başkasını küçümseme; narsist olmanın özellikleridir. Narsist kişi de hayata aynı pencereden bakar. Kendini merkezde görür, herkesi kendi etrafında dönen birer uydu gibi kabul eder. Oysa İslam, insana değer verenin Allah olduğunu, değerin ise tevazu ile arttığını bildirir. Narsist, tam da bu yüzden Allah'ın çizdiği insan modelinin ters yönünde yürütmektedir.

Narsist kişide empati eksikliği vardır. Karşısındakinin ne hissettiğini bilmez, bilmek istemez. Oysa Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurur; “Müminler birbirine merhamette, sevgide ve şefkatte bir beden gibidir.” Narsist bu birlik ruhunu yaşatamaz. Çünkü onun merhameti kendisine döner. Başkasının acısını hafifletmek yerine, o acıyı görmezden gelir. Başkasının yorgunluğunu anlamak yerine kendi yorgunluğunu büyütür. En ufak eleştiriyi bile kaldıramaz. Aslında o, kalbinde kendine tapar hâle gelmiş, nefsini ilâh edinmiştir.

Kur’an, Firavun’u anlatırken onun “Ben sizin en yüce Rabbinizim” diye böbürlendiğini bildirir. Her narsist, kendi çapında bir firavunluk taşır. Kibirle beslenen ruh, rehberliğini kaybeder. Bu nedenle Peygamberimiz (s.a.v.) kibri imanın tamamlanmasına engel saymış ve “Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete giremez.” buyurmuştur. Bu uyarı, narsistliğin sadece psikolojik bir sorun değil, imanla ilgili bir tehlike olduğuna da işaret etmektedir.

Narsist kişi ilişkilerde yıkıcıdır. Sevgi ister ama sevemez, anlayış bekler ama anlamaz, ilgi talep eder ama karşılık vermez. Çünkü sevgi; paylaşmayı, narsistlik ise; sahiplenmeyi öğretir. Merhamet; kendini küçük görmeyi, narsistlik ise; kendini üstün görmeyi sahiplenir. Bu yüzden narsistle kurulan ilişkilerde; güven zayıflar, huzur sarsılır, karşı taraf zamanla tükenir. İnsanı, insan yapan özellikler kaybolur.

İslam dini insan ilişkilerini “hakkaniyet, merhamet ve adalet” üzerine kurar. Narsist ise; adaletsizdir çünkü her şeyi kendi lehine çevirir. Suçu üstlenmez, eksikliğini kabul etmez, özür dilemez. Oysa Kur’an müminin ahlakını şöyle tarif etmektedir; “Onlar öfkelendikleri zaman bile affederler.” (Şûrâ, 37) Narsist ise; öfkesine sarılır, affa uzak durur. Çünkü kalbinde tevazu yoktur. O kalpte sadece kendi görüntüsü vardır.

Bugün narsistlik toplumsal bir salgına dönüşmüştür. İnsanlar vitrinlerini süslerken kalplerini ihmal etmektedir. Sosyal medya gösterişi, nefsin gururuyla birleşince; görünmez bir kibir çağımıza musallat olmuştur. Oysa İslam; insanın görünüşüne değil, kalbinin berraklığına değer verir. Allah Resulü (s.a.v.) buyurur ki; “Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, kalplerinize ve amellerinize bakar.” Narsistin en büyük yanılgısı işte buradadır. Değerini dışarıdan aldığı alkışla ölçer. Kalbini unutur, görüntüsünü büyütür, özü küçülür.

Narsistlik; insanın hem dünyasını hem ahiretini karartan bir kalp hastalığıdır. İnsanı yalnızlaştırır, ilişkileri bozar, ruhu karartır. Bu yüzden narsist bir kişilikle karşılaşıldığında en doğru yaklaşım; sınır koymak, mesafe bırakmak ve kendini korumaktır. Çünkü bazı kalpler tedavi olmaya değil, hükmetmeye ayarlı yaşar. Onları düzeltmek için değil, onlardan uzak durmak için çaba gerekir.

Unutulmamalıdır ki, gerçek değer; insanın kendini büyük görmesinde değil, Allah’ın yanında nasıl bir kul olduğundadır. Narsist; büyüdükçe küçülür, mütevazı kul ise; küçüldükçe büyür. Çünkü hakiki büyüklük; kalbin imanla dolması, insanın Rabbine karşı boynunun bükülmesidir. Bu nedenle en büyük öğüt şudur; “Kendini büyük gören, Allah katında en küçüktür.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.