EMANETE HIYANETLİK

Mustafa Cemal Tomar

Bildik bir Hadis-i Şerif vardır. “Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder, söz verdiği zaman sözünde durmaz. ” Bu Hadis-i Şerif özellikle günümüzde çok lazımdır. Maalesef bu üç özellik toplumun en çok mübtelâ olduğu hastalıklardandır. At izi- it izine karışmış vaziyettedir. "Devletin malı deniz, yemeyen keriz" durumuna ülkemiz düşmüş vaziyettedir. İsraf alabildiğine her tarafa yayılmış vaziyettedir. Devletin parası hepimizin parası. Demokrasiyle iş başına getirdiğimiz siyasiler neler yapıyor peki?

Değişik bir anlatımla konuyu irdeleyelim.
Bildik öyküdür de bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Konu; kimin parası ve kime harcanıyor? 1-kendi param, 2-başkasının parası, 3-kendime harcıyorum, 4- başkasına harcıyorum. Peki, sorun nedir? Sorun yok, sadece tutum söz konusu. İşte size bir insanın para harcamadaki 4’lü kombinasyonu;
1-KENDİ parasını KENDİSİ için harcıyorsa; FİYAT ve KALİTEYE bakar.
2-KENDİ parasını BAŞKASI için harcarsa; sadece FİYATA bakar, KALİTEYE bakmaz.
3-BAŞKASININ parasını KENDİSİ için harcıyorsa, sadece KALİTEYE bakar, Fİ- YAT önemli değildir.
4-BAŞKASININ parasını BAŞKASI için harcarsa, ne FİYATA ne de KALİTEYE bakar.

Eee? Bundan ne mesaj çıkarmalıyım? Sizi bilmem ama benim çıkardığım mesaj şu; Gerek kamu ve gerek özel sektörde olsun, çoğumuz başkasının parasını başkası için harcıyoruz. Şayet verimlilik ve denetim eksik ise, israf ta yolsuzluk ta kaçınılmazdır.

Özellikle kamu, belediyeler ve KİT’leşmiş özel sektörde kârsızlığın en büyük sebeplerinden biri de kaynakların harcama verimliliğidir. Kurumun kaynağını kendi parası gibi düşünüp, kendisi için harcıyormuş gibi titiz davrananlara selam olsun.

Fakat vergiyle sırtımızdan toplanmış (başkasının) parasını dilediğine (başkasına) harcayanların bu savurganlığı, ekonominin kriz kimyasında baş elementlerdendir. Buna, ucuz faizle kredi veya hibe alan patronların harcama öyküleri de dâhildir.

EL ELİN EŞEĞİNİ TÜRKÜ ÇIĞIRIP ARARMIŞ

Eğer başkasının parasını yönetiyorsak, krizin getirdiği sorunları göğüslerken nasıl davrandığımız daha da kritik hale gelir. Kendi paranı kendine harcıyormuşçasına hem fiyat hem kaliteyi gözetebilmek şart… Aksi halde nakit akışını kendi ellerine bozar, harcama disiplinini yok eder, faturayı da kaynağı sana emanet edene yıkarsın. Bugün pek çok kurum, bu durumda zaten… Milletten aldığımız emaneti kendi malımız gibi korumaz isek, emanete en büyük hıyanetlik yapmış oluruz. Bu sefer kabahatimizi örtmek için yalan konuşuruz. Emaneti de gereği gibi korumaz isek bu sefer sözlerimizi de tutmamış oluruz. Bu hususlar hepsi birbirine bağlıdır. Biri yoksa öbürü de yoktur.

Bugün siyasal manada siyesetçiler siyasetleriyle ve izlemiş oldukları politikalarıyla birbirlerini suçlamaları, işledikleri suçları otoritelerini kullanarak başkaları işlemiş gibi göstermeleri, yetki almak için halkın önüne gelerek verdikleri sözlerin tersi istikametinde icraat sergilemelerinin temel sebebi suçlu oluşlarıdır- emanete hıyanetlik yapmalarıdır- kendi menfaatlerini kamunun menfaatinin önüne koymalarıdır.

Ferdi bazda da durum pek farklı değildir. Aslında yazımın başına koyduğum Hadis-i Şerif dediğim gibi bütün zamanlarda insan olmanın şifrelerini bize veriyor. Bir insanın ne olduğunu çözmek isterseniz bu üç özelliğine bakınız. Bunlardan birisi yoksa, öbürleri de yoktur. Burada bir kavram daha aklıma geldi. "Kıvırmak" kavramı. Yalancılıkta ustalaşankar karşıdaki insanın saflığından yararlanarak duruma göre şekil almaktır kıvırmak. Ya da yaldızlı kelimeler kullanarak, malının iyi taraflarını ön plâna çıkararak ve ama eksiklerini arka plâna atarak satmak, sonra da hakikat ortaya çıkınca da " canım o kadarını da sen görseydin, o kadar da saf olmasaydın, ya da o kadar da değil" değivermek kıvırmanın bir versiyonudur.

İnsanlarımız " sırat-ı müstekim" yolu üzerinde yol almaya çalışsa, hırsızlık, arsızlık, ahlâksızlık toplumda hızla azalır. Adalet sağlanır. Adaletin olduğu bir dünya cenneti, adaletsizliğin sürdüğü bir dünya da cehennemi andırmaktadır.

Ne olursa olsun kişi kendinden sorumludur. Hadis-i Şerifte belirtilen üç önemli hususa uymalıdır. Diğer güzellikler peşisıra gelir. Uyulmadığı taktirde kötülükler de peşisıra gelir. Biz de büyük bir hastalık Beyda oldu. Toplumu kasıp kavurmaktadır. Nisa suresi 112. Ayet-i Celilesi'ni okursak olayın mahiyetini çok iyi anlayacağız.

Rabbimiz, "Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur." buyurmaktadır. Mesele budur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.