DURUŞ SAHİBİ OLMAK...

Sami Kesmen

Hayatın akışı içinde bazen farkında olmadan kendimizi başkalarının boşluklarını dolduran bir “yedek oyuncu” konumuna düşürürüz. Birileri bizi ancak ihtiyaç duyduğunda arar, son anda yapılan davetlerde isimlerimizin yanına ekleniriz, nezaketen söylenmiş “siz de buyurun” sözleriyle oyalanırız. Oysa insanın değeri, başkalarının programına uydurulacak bir “dolgu maddesi” olmak değildir.

Kendi varlığının kıymetini bilmeyen, başkalarının eline teslim olur. Eğer biz kendimizi değersiz görürsek, çevremiz de öyle görmeye başlar. Bu yüzden “yedek insan” olmayı reddetmek, aslında insanın kendisine olan saygısının göstergesidir. Bir toplantıya sırf masa boş kalmasın diye çağrılmak, bir davete son dakikada eklenmek veya birilerinin ihtiyacını gidermek için hatırlanmak kişiyi tüketir. Bu noktada yapılması gereken, kendi değerini hatırlamak ve başkalarının insafına bırakmamaktır.

Bazı insanlar vardır; ortamda bir kalabalık görüntüsü oluşturmak için sizi yanında görmek ister. Bu, özünde bir değersizleştirmedir. Sırf birilerinin dekoru olmak, varlığınızı süs eşyası gibi kullandırmak; hem ruhen hem de toplumsal açıdan küçültücüdür. İnsan; şahsiyeti, iradesi ve fikirleriyle vardır. Eğer bir toplantıda sadece sandalye doldurmak için bulunuyorsak, orada varlığımızla yokluğumuz arasında fark kalmamıştır.

“Son anda hatırlanmak” aslında hiç hatırlanmamak demektir. Gerçek değer verilen kişi önceden planlara dâhil edilir. Nezaketen söylenen “siz de buyurun” davetleri ise içi boş nezakettir. Bu tür cümleleri duyan kişi, kendini özel hissediyorsa yanılıyor demektir. Özel olan, önceden düşünülen ve davet edilen kişidir.

İnsan ilişkilerinin samimiyeti, iş düşmeden önceki tavırlarla ölçülür. Sizi sadece zor günlerinde veya ihtiyaç duyduğunda arayan insanlar, aslında sizi bir “araç” gibi görmektedir. Gerçek dostluk, sadece ihtiyaç anında değil, hayatın her alanında kendini belli eder. Bu yüzden, menfaat için arayanlara fazla kıymet vermek, insanın hem kalbini hem de vaktini yıpratır.

Bu tür tavırlara muhatap olduğunuzda üzülmek yerine bilinçlenmek gerekir. Çünkü karşınızdaki insan size gerçekte nasıl değer verdiğini göstermiştir. O noktadan sonra kırılmak yerine ders çıkarmak, hem ruh sağlığını korur hem de hayatın gidişatında daha güçlü adımlar atmayı sağlar.

Köşe taşı misali sağlam durmak, dolgu maddesi olmaktan çok daha değerlidir. Hayatın yükünü taşıyanlar, asıl sağlam duranlardır. Kendinize şu soruyu sorun; “Ben, birilerinin boşluklarını doldurmak için mi varım, yoksa kendi yolumun öznesi miyim?” Bu sorunun cevabı, insanın hayat duruşunu belirler. Başkalarının yedeği olmak yerine, kendi hayatınızın aslı olun. Çünkü şahsiyetini koruyan insan, hiç kimsenin doldurulacak boşluğu değil, bizzat kendi değerinin merkezidir...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.