Dolunay daha on yaşındaydı..!

Dolunay Uyar, elimize doğan tombalak bir bebekti. Hani etine dolgun çocuklar vardır ya işte bizim delikanlı Dolunay"da öyle bir bebekti. Dolunay şunun şurasında 10-15 gün öncesine kadar istisnasız 70 gündür OMÜ TIP Fakültesi Çocuk yoğun bakım ünitesinde yattı ve tedavi gördü.  Yanlış hatırlamıyorsam eğer Dolunay, Ekim ayının 24"ünde  yada ondan birkaç gün öncesi evde rahatsızlanıyor. Annesi hemen kalkıyor nen var Dolunay diyerek Dolunay"ın sorununu dinlemeye çalıştı ama çok geçti Dolunay, yere yığılıp kalıverdi. Anne can havliyle hemen bebeğini ilk olarak Samsun Doğumevine yetiştiriyor. Doğum evinde ilk müdahale yapılıyor ve Dolunay, delikanlımız apar topar Ensafali (Ansefali)  tanısıyla TIP Fakültesi Çocuk Hastanesi Enfeksiyon Yoğun Bakım Ünitesine yatırılıyor. Artık bundan böyle doktorların birisi gidiyor bir diğeri geliyor.

Ne var ki her gelen giden doktor Dolunay hakkında hiç de hoşumuza gidecek açıklamalarda bulunmuyorlar.  Gerek anne, gerek baba ve gerekse de hala bir gün olsun hastaneden geri gelmediler. An be an izlediler doktorların söylemlerine göre hareket ederek 70 gün hastaneden kar, yağmur ve çamur demediler hastane koridorunda kimi zaman yattılar kimi zaman uykusuz ayakta bekleyip Dolunay"ın iyi olacağı haberlerini  beklediler. İşimizden gücümüzden fırsat buldukça bizlerde hastaneye giderek Dolunay delikanlımız için neler yapabiliriz diyerek  hastanede yetkililerle görüştük. Kimi zaman doktorlar bize ümit verdiler kimi zamanda dolunay"ın durumu bugün hiç iyi değil diyerek kanayan yaramıza tuz bastılar. Olsun biz yine bir umut diyerek bekleyecektik Dolunay"ın, iyi olup aramıza dönmesi için. Günler oldu, haftalar oldu, aylar oldu ve sonunda yoğun bakım servisinde Dolunay"ımız 70 gününü doldurarak hayata gözlerini yumdu. Dolunay"ın ölümü beni o kadar derinden sarstı ki siz okurlarıma bu satırları yazarken bile gözyaşlarımı tutamadım. Yukarıda da ifade ettiğim gibi  Dolunay delikanlımızın okul arkadaşları periyodik aralıklarla gelip yoğun bakım önünde anneyle, babayla ve halayla görüşüp çiçeklerini bırakıp gidiyorlardı. İstisnasız bazen öğrenciler kendileri bazen de veliler gelerek ve elleri öpülesi öğretmeni de gelerek annenin, babanın ve halanın hastane koridorundaki acılarını paylaştılar. Bu süreç böyle sürüp giderken öyle zamanlar oldu ki halamız bizi arayarak, Mehmet sana bugün mutlu bir haber veriyorum, Dolunay, bugün ilaçlara cevap verdi ve titremesi durdu dediğinde sevincimiz kat be kat artmıştı. Aradan birkaç gün geçtikten sonra anne bir telefonla abi Dolunay"ımız bugün iyi değil. Dediğin de hemen lanet okuyorduk. Bütün bu sıkıntılar yaşandı ve Dolunay delikanlımızın yaşamı sonlandı. Dolunay"ın yaşamı bende fizyolojik olarak sonlandı. Ama Dolunay, hep benim gözümün  önünde Yakakent"te sahilde yüzmek için bir oyana bir bu yana koşarken olacak. Dolunay, akşamları yorgun argın sahilde halasına ve babasına yardım ettikten sonra yorgun düşüp gözlemecinin ardiyesinde uyuyakalan olarak kalacak.  Dolunay delikanlımız yazın o kadar büyük geldi ki gözüme, gözlerime inanamadım. Ablası Serenay"ımıza ve diğer kızlarımıza  yaşının verdiği olgunlukla sahip çıkıyordu. Dolunay delikanlımızı en sonunda sardık sarmaladık istemeye istemeye Büyükbabası Orhan Uyar"ın yanına defnettik. Dolunay delikanlımız gerçekten de çok zeki, çok akıllı bir çocuktu. Onun  Gülsüm Sami Kefeli İlköğretim Okulu 4/B sınıfındaki sırası boş kaldı. Öğretmeni artık Dolunay Uyar diye seslenmeyecek ve Dolunay Uyar"da buradayım öğretmenim diyemeyecek. Delikanlımız Dolunay sana sesleniyoruz bizi çok erken terk ettin. Bizi aldattın. Seni çok seviyoruz. Annen Şefika, Baban İlhan, Ablan Serenay Uyar senin yaşaman için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Bundan en ufak şüphen olmasın yerinde rahat uyu delikanlı Dolunay Uyar….! Seni seviyoruz.