DOĞRU SÖYLEYENİ "DOKSAN" KÖYDEN KOVARLAR

Mustafa Cemal Tomar

Bir yazar olarak kitap satışı için TÜYAP'a katıldım.Katılmaktan dolayı pişman oldum. Muhtemelen bir daha katılmayacağım. Zira yetkililer tarafından destek ve sahiplenme yok. Görüntü var, icraat yok!!! Orada da rantçılar ön plândadır. Doğru yerde durum sergileyenlerin bu dünyada yerleri yoktur. Umulur ki ahirette hâk yerini bulacaktır.
Burada bir hatırlatma yapayım; TÜYAP, “Tüm Fuarcılık Yapım Anonim Şirketi”nin kısaltmasıdır. 1979 yılında Bülent Ünal tarafından İstanbul'da kurulan TÜYAP, adından da anlaşılacağı gibi, fuar organizasyonu ve fuar alanı işletmeciliği alanında faaliyet göstermektedir. Her yıl bu fuar Samsun'a da geliyor. Milli Eğitim ile varılan mutabskattta yazar öğretmenlere de stant verilmektedir.

İkinci sefer bu fuara katıldım. Yazar öğretmenlerer whatsap grubu kurmuşlar. Beni de grubun üyesi yapmışlardı. Grupta sadece fuardan görüntülerin resimleri çekilerek gruba atılıyordu. Bu duruma tepki göstererek " Resim çekip atmak işin en kolayı, satışlar nasıl gidiyor? Öyle ya! Kitap yazmanın bir ekonomik maliyeti de vardır. Geçen sene fuarın arka mahallesine bizi atmışlardı. Bu sene de öyle mi? Bu platformda biraz da bunu tartışalım" diye gruba yazdım. Grup yöneticisi bu değerlendirme ve sorularıma sert tepki gösterdi ve ardından grubu grup üyelerinin paylaşım yapmasına kapattı. Ben de "böyle grupta bulunmanın bir anlamı yok" diyerekten grup üyelikten ayrıldım.

Eskiden yanlışlıklara ve haksızlıklara karşı toplumun bir duyarlılığı vardı. Şimdi ise " Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" fikri hakimdir. Her şey menfaate dayalı hale gelmiştir. Menfaat eşit olmuş yalakalığa. Makamca üstte olanlara yalakalık yapılırsa bir yerlere gelinebiliyor, yoksa itibarın yok toplumda. Makamca üst koltuklarda oturanlar adamlikta aşağılarda olabilir, tersi de doğrudur.

Konu ile alâkalı olarak bir misal geldi aklıma. Paylaşmak isterim: Bir gün kurt sürüye yaklaşır.
Horoz kurdu görünce ötmeye başlar. Horozun sesine uyanan köpek, kurdu görür ve havlamaya başlar.
Köpeğin sesine çoban uyanır, kurdu görünce yaygarayı basar. Çobanın yaygarasına,uykusu derin olmayan köylüler uyanırlar ve kurdu kovalayıp koyunları kurtarırlar. Sürü kurtulunca keyfe gelen köylüler horozu kesip çobana ikram ederler. Zavallı horoz kurdu gördüğünde susmaya devam etseydi yaşamaya devam edecekti. Mükafat alması gerekirken boğazına bıçağı yedi.

Böyledir bu işler… Kurban edilenler hep uyandırmaya çalışanlar olmuşlardır. Şirin Erzincan bu kurguyu yazmış, biz de kurgusunu konumuza açıklık getiriyor diye burada paylaştık. Her geçen gün hayat zorlaşıyor, insanlar değerlerinden uzaklaşıyor, maneviyat maddiyata evriliyor, peşin olanı tercih ediyor, asıl olanı arkaya atıyoruz. Bu hakikat Kıyamet Sûresi(75) 20. Ayette şöyle ifade ediliyor. Hayır, hayır! Siz peşin olan dünya hayatını ve onun fânî nimetlerini çok seviyorsunuz.

Burada mühim olanı arkaya, olmayanı öne almak son derece tehlikelidir. Neden derseniz sakıncaları saymakla bitiremeyiz. Tehlikeyi ilan eden horoz boğazlanıyor, doğruyu söyleyen bürokrat makamından kovuluyor, gösterişten uzak duralım esas işin mahiyetine dönelim diyen kişiye tepki olsun diye grup görüşmeye kapatılıyor. Atalarımız toplumda nadiren görülen bu vakalar karşısında "dokuz köy" demişler. Günümüzü görselleri muhtemelen "doksan köy" diyeceklerdi. Bu yazı da bu kadar...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.