Diyet Yapmayı Bırakın, Beslenmeye Başlayın

Rabia Bahadır

"Pazartesi diyete başlıyorum." Bu cümle, modern zamanların en sık söylenen ama ömrü en kısa olan yalanlarından biridir. Hepimiz o pazartesi sabahlarına haşlanmış yumurta ve tatsız tuzsuz yeşilliklerle uyanıp, çarşamba öğleden sonrasında kendimizi bir paketin hışırtısını dinlerken bulmuşuzdur.

Neden mi? Çünkü sağlıklı beslenmeyi yıllarca yanlış kodladık. Onu bir ceza, lezzetten feragat etme veya geçici bir çözüm süreci olarak gördük. Oysa mesele kilo vermek değil, yaşam enerjisini geri kazanmaktır. Bugün size kalori hesabı yapmayı değil, bedeninize saygı duymayı anlatmak istiyorum.

Sağlıklı beslenmek, kendinizi odaya kapatıp brokoli kemirmek değildir. Asıl mesele, bedeninizin ihtiyaç duyduğu yakıtı ona verebilme nezaketidir. Lüks bir arabanız olsa, deposuna kalitesiz yakıt koyar mıydınız? Muhtemelen hayır. Peki, sizi hayat boyu taşıyacak olan bedeninize neden "boş kalori" dolduruyorsunuz?

Sürdürülebilir beslenmenin sırrı, "yasaklamak" yerine "değiştirmek" fiilinde gizlidir. Canınız tatlı mı istedi? Rafine şekerli bir kek yerine, hurma veya muzla tatlandırılmış bir alternatifi seçmek bir mahrumiyet değil, bedene yapılan bir yatırımdır. Asitli içecekler yerine ev yapımı naneli bir limonata içmek, midenize "seni önemsiyorum" demenin bir yoludur.

Market raflarında "light", "diyet", "form" yazan o janjanlı paketlerin çoğu, aslında sağlıklı beslenmenin illüzyonudur. İçindekiler kısmını okuduğunuzda telaffuz edemediğiniz kimyasallarla dolu bir şeyi vücudunuzun tanıması mümkün mü? Sağlıklı beslenmenin en basit kuralı şudur: Büyükannenizin tanımayacağı şeyi yemeyin. Topraktan gelen, güneş gören, rengarenk sebzeler, meyveler, bakliyatlar... Tabağınızı bir gökkuşağına çevirin. Renk ne kadar artarsa, aldığınız antioksidan ve şifa o kadar artar.


En büyük hatamız "ya hep ya hiç" mantığıdır. Bir öğünde ipin ucu kaçtı diye, bütün haftayı "battı balık yan gider" diyerek heba etmek, kendimize yaptığımız en büyük haksızlıktır. Hayatın içinde doğum günleri var, kutlamalar var, anne börekleri var. Sağlıklı beslenme, sosyal hayattan kopmak demek değildir. Burada 80/20 kuralını hatırlamak gerekir. Öğünlerinizin %80'inde bedeninize iyi gelen, besleyici gıdalar tüketiyorsanız, kalan %20'de ruhunuza iyi gelen o küçük kaçamakları yapabilirsiniz. Önemli olan, o kaçamağı yaptıktan sonra suçluluk duymak değil, bir sonraki öğünde tekrar dengeye dönmektir.


Unutmayın; yediğiniz yemek sadece midenizi doldurmaz; kanınızı, hücrelerinizi, hatta düşüncelerinizi ve ruh halinizi oluşturur. Daha enerjik, daha mutlu ve daha zinde bir "siz" olmak, tabağınızdaki tercihlerle başlar. Bu yüzden gelin bu pazartesi diyete başlamayın. Bu pazartesi, bedeninize hak ettiği değeri vermeye başlayın. Çünkü siz, en iyi versiyonunuzu hak ediyorsunuz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.