Bu iki kelimenin kökü aynıdır. Bir çoğumuz aynı kökten gelen bu iki kelimenin aynı ya da yakın anlam ihtiva ettiğini zanneder. Halbuki "biri pozitifse, öbürü negatiftir; biri artı kutupsa öbürü eksi kutuptur; biri gündüz ise öbürü gecedir" diyebiliriz. Kavramların taşıdığı anlamı iyi bilmek önemli olduğu gibi; bir eylem ya da davranış hangi kavramla açıklanacağını kestirmek de o derece önemlidir.
Cehalet içinde yüzen toplumları, kavramları kullanarak, kavram kargaşası oluşturarak, kandırmak mümkündür. Aydın ve medeni insanlar kolay kolay kandırılamazlar. Ticaretle uğraşan cambaz insanlar derler ki " bizden akıllı ve kurnaz insanları sevmeyiz." Niye öyle diyorlar sizce? Zira bilge ve akıllı insanları kolay kandıramazlar da ondan. Onun için yöneticiler toplumun çok aydın olmasını istemezler.
Güneydoğuda görev yapmıştım..Köylülerden biri " evlerimize televizyon girdikten sonra işimiz zorlaştı, kadınlar aydınlanmaya başladı, eskisi gibi at oynatamıyoruz" demişti. Açık yüreklilikle adam bunu söylüyordu.
Şimdi dindarlık ile dincilik kavramlarını anlatmaya çalışalım. Dindar insan eylemiyle söylemi uyuşan insandır. Zira Saf Süresi: 2﴿ Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? buyurulmaktadır. Dindar insan bu ayeti içselleştirmiştir. Asla bu sözün dışına çıkmaz. Dindar siyasetçi seçmenine verdiği vaatleri kesinlikle yapmaya azami gayret eder, yoksa o sözleri vermez ve bahane asla üretmez.
Dinci ise Atı alıp Üsküdar'ı geçti mi geriye dönüp bakmaz. Verdiği sözleri yalanlar ya da neden yapmadığının bahanesini uydurur. Örneğin "Beni yetkilendirirseniz kamu malını aranızda adil paylaşacağım" diyen bir siyasinin iktidara geldikten sonra yandaşlarına kamu malını peşkeş çekmesi gibi. "Rüşvet alan da veren de mel'undur" tabelâsını belediye binasının en gözde yere astırıp da rüşvetsiz iş görememe durumu da dinciliktir, dindarlıkla ilgisi yoktur..
Dindarlık bir yaşam biçimi, dincilik ise din kisvesi altında dinin özüyle-sözüyle uyuşmayan işler çevirmektir. Örneğin ihtiyacı olmadığı halde Allah Teâlâ'nın rızası için para dilenip zengin olmak, herkese Allah Teâlâ'nın rızası doğrultusunda adil davranacağım deyip bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul vermek, kendilerine gelince layık gördüklerini başkasında görmeyenler asla dindarlıkla ilgileri yoktur, yaptıkları dinciliktir ve dini şahsi menfaatleri için kullanmaktır.
Halkımızın teveccühüne mazhar olmak ve sandıktan zaferle çıkmak için dini terminolojiyi kullanarak oy devşirmek, akabinde ise kendilerini zenginlikte zirveye taşıyıp halkımızın ekserisini açlık sınırının altında yaşama mücadelesi verme noktasına indirmek asla dindarlık değil dinciliktir. Dindarlıkta tam tersi meydana gelir. Halk zengin yöneticiler fakir olur.
Söylemlerde Allah Teâlâ'nın haramlarına vurgu yapıp, eylemde bu haramlara giden bütün yolları açık tutmak, yönetim tarzıyla insanları bu haramlara itmek dindarlık değil dinciliktir. Dindar insanlar ve dini siyasete alet edenler inandığı evrensel değerleri yönetimin ortasına oturttur. Yani insanlık adına zarar olan bir eylem zaten dinen de haramdır. Yasal düzenlemeler ona göre düzenlenir. Hırsızlığı, rüşveti, zinayı, adaletsizliği hiç bir din tasvip etmez. Dinin bu inançlarıyla beraber yasalarını düzenler. Peki müslüman geçinen ülkelerde bu bahsedilen değerlerin nümunesi kaldıysa buna ne demeliyiz.
Bu bağlamda lâikliği din edinip "esas amacımız dini korumamtır" diyenler var ya! bunlar dindar değil dincidir. Amaç lâiklik kisvesi altında dinin emirlerini ortadan kaldırarak heva ve heveslerine göre yasalar çıkararak toplumu modern köle haline sokmaktır. Dinimiz çok yücedir ve yüce değerler ihtiva eder, onun yüce değerlerini kirli siyasete alet eder miyiz? demek şeytanlığın danıskasıdır.Peki ne demeli? Dinimizin yüce değerlerini siyasetin tam ortasına oturtmalı, siyaseti ve siyasetçileri her türlü kirlerden arındırmalıyız. Dini koruyorum yaftasiyla dindar görünümü verip din düşmanlığı yapmak derler buna.
Toplumun selâmeti için dinimizin olmazsa olmazları olan haramlar ( faiz, rüşvet, zina, hirsızlık, münafıklık , içki, kumar...) işlenirken/ yapılırken ses çıkarmayıp, bir karikatür için ayağa kalkmayı, toplumun bir kısmını düşman gösterme duyarlılığını göstermenin adı nedir acaba? Peygamberimiz (SAV) Taif'te uğradığı hakaretleri bilmeyen yoktur. Neticede bakınınız ne oldu? Cebrâil (a.s.) seslendi:
"Şüphesiz Allah, kavminin sana neler söylediğini işitti. Sana şu dağlar meleğini gönderdi. Kavmin hakkında dilediğini yapmak üzere ona emredebilirsin." O anda görünen dağlar meleği de emrine âmade olduğunu ve istediği takdirde Ebû Kubeys ile Kuaykıan dağlarını müşriklerin üzerine kapanırcasına birbirine kavuşturabileceğini söyledi. Fakat, şefkat ve merhamet kaynağı Resûl-i Ekremin arzusu başka idi. Dağlar meleğine şu cevabı verdi: "Hayır, ben böyle bir şey istemem. İstediğim tek şey, Hak Teâlâ'nın bu müşriklerin sülbünden, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibâdet edecek bir nesil ortaya çıkarmasıdır." Evet, Peygamber Efendimizin maksat ve gayesi insanları bedduâlarla yok etmek, belâ ve musîbetlere uğratıp perişan etmek değildi. Aksine, insanların îmâna kavuşması, hidâyete ulaşması ve ebedî saadete ermesiydi. Her adımını bu gayenin tahakkuku için atıyor, her hareketini bu ulvî maksat için yapıyor, her teşebbüsünde bu eşsiz hedef bulunuyordu. Bu sebeple her dakikası bir nevi ibadetle geçiyor ve her anı nûrlu bir manzara olarak maziye akıp gidiyordu.
Bu ulvi davaya her dönemde hakaretler olacak. Peygamberimiz SAV 'in tavrı bellidir. Kim onun gösterdiği istikametinin dışına çıkar, "dini koruyorum" gayesiyle düsmanca tavırlar sergilerse "kusura bakmayın" böylelerinin amacı dindarlık değil dinciliktir. Bu manada dincilik; dini kullanarak siyasi, ekonomi rant elde etmek olur. Vermek istediğim mesaj hasıl olmuştur sanırım..Sözlerimi Nisa Suresi'nin 140. Ayet-i Kerime'siyle bitirmek istiyorum. Cenab-ı Hâk; "O size kitapta şunu indirmiştir: Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini yahut onların alaya alındığını işittiğiniz zaman, onlar başka bir söze geçmedikçe kendileriyle beraber oturmayın; aksi takdirde şüphesiz siz de onlar gibi olursunuz. Allah elbette münafıkların ve kâfirlerin tamamını cehennemde bir araya getirecektir." buyurmaktadır.
Selâm ve dua ile...