DİLİMİZ-ESTETİĞİMİZ-ŞİİRİMİZ/8

M.Halistin Kukul

(Dünden devam)
      Arvasî; "Türk - İslâm Medeniyeti Yeniden Dirilirken" başlıklı yazısında da, Türk estetiğinin temelinde, târihî ve kültürel güç kaynaklarımız bulunduğuna işaretle şöyle der:
     "Bizim medeniyetimizde, "ilim, sanat ve din" bir "bütün" teşkil eder. Gerçi, bütün medeniyetlerde, bu üç gayret, bir arada müesseseleşmiş bulunmaktadır. Lâkin, bizim medeniyetimizde müşahade ettiğimiz biçimde, bir ilim, sanat ve din âhengi kurulamamıştır. Türk - İslâm Medeniyeti, 17. asra kadar, bu konuda göz kamaştırıcı örneklerle doludur.
         Bir Süleymaniye'yi düşünün, orada "hendesenin zaferi" ile birlikte "estetiğin zaferini" ve "dinin zaferini" bir arada ve muhteşem bir terkib içinde yakalayacaksınız. Gerçekten Mimar Sinan, yalnız Taşı işleyen bir şâir" değildir, o, hendesenin sınırlarını bilen, akustiğin esrarını çözen ve fiziğin kanunlarını yaşayan bir ilim adamı ve büyük bir aşk biçiminde taşıyan ve objektif âleme işleyen bir "iman adamı"dır." (30)
     C. Şiirimiz
     C. 1. İlk Yazılı Şiirimiz
        Şiirimiz, yâni Türk şiiri, tek kelimeyle muhteşem'dir. Son Şâirler Sultanı Necip Fâzıl'ın deyişi ile :"Şiirde varılmaz derece Yunus'tadır." (31) Yâni;  dünyâda, "Şiirde varılmaz derece"nin sâhibi bir Türk şâiridir. 
        "Bir Çin kaynağında tercümesine rastlandığı için, söylendiği zamânı ve sözlerini bildiğimiz ilk şiir, acı bir hâtıradır. Bu bir Hun şiiridir. M.Ö. 119 yılında Hunlar, savaşta toprak kaybetmiş ve kaybedilen toprak için ağıt söylemişlerdir.
     Türk edebiyâtında yalnız tema'sı öğrenilen ilk türkü değil, aynı zamanda kaybedilmiş topraklar için söylendiği bilinen ilk şiir budur. Çin kaynağının verdiği bilgiye göre Hunlar bu türküyü ağlıyarak söylüyorlardı:
                             Yen - çi - şan dağını yitirdik
                             Kadınlarımızın güzelliğini aldılar.
                             Si - lan - şan yaylâsını yitirdik
                             Hayvanlarımızı üretecek yeri aldılar
     Bu tercümenin dîğer mühim tarafı, şeklidir. Şeklin dörtlük olması ve yüz yıllarca sonra söylenen klasik  halk türkülerinin ilk dörtlüklerini hatırlatması dikkate değer. Türk şiirinde dörtlük biriminin ehemmiyeti ileride görülecektir. Bir Çin kaynağına akseden bu çok eski türkünün, tercümesine bile, gerek mânâ gerek şekil bakımından millî çizgiler vermesi her halde üzerinde durmaya değer bir hâdisedir." (32) 
     "Elimizde bulunan ikinci şiir, bu sefer Türkçe ve yazılı olarak M. S. VIII. asıra âiddir. Bu şiir şifâhî edebiyattan çok, bir yazılı edebiyat örneği olmak ve bir Türk aydını tarafından yazılmakla berâber, söyleniş bakımından tamâmiyle şifâhî halk şiirinin âhengi içindedir.
      O kadar ki bu, belki şiir olsun diye yazılmamıştır. Fakat nasıl Dede Korkut Hikâyeleri nesrinde, yer yer dörder heceli kelimelerle söylenmiş bir 12 heceli vezin âhengi varsa yâhud nasıl Türkiye edebiyatında daha Sinan Paşa'dan beri, bâzı nesir cümleleri aruz âhengi içinde söylenmişse; Gök - Türk kitâbelerinde rastlanan bu sözler de öyle Dîvânü Lûgaati't Türk'de örneklerini gördüğümüz Ortaasya halk şiirinin  âhengiyle şöylenmiştir:
                               Bunça bitiğ bitiğme
                               Men Kül Tigin atısı
                               Yollug Tigin bitidim

                               Yigirmi kün olurup
                               Bu taşka bu tamga kop
                               Yollug Tigin bitidim
      Gök - Türk devrinin iki târih kitâbesini, üstün bilgisi ve kuvvetli üslûbıyle yazan, büyük Türk yazarı ve şehzâdeler hocası Yollug Tigin, yazdığı  eserin hikâyesi bu altı mısrâ içinde hulâsa ediyor:
                       Bunca yazılar yazan   
                       Ben Kül Tigin atası
                       Ben Yollug Tigin yazdım

                     Tam yirmi gün oturup
                     Bu taşa damga koyup
                     Ben Yollug Tigin yazdım.
       Bu mısrâlarda kuvvetli âhenk sağlayan 4+3 duraklı, yedili vezin, tamâmiyle Dîvânü Lûgaati't - Türk'deki şiirlerin sesindedir." (33)
      C. 2. Muhteşem Şiirimizden Örnekler: Yûsuf Has Hâcib, Edîb Ahmed, Ahmed Yesevî
         İslâmî Türk edebiyâtının ilk  büyük eseri, Yûsuf Has Hâcib (1017? - 1077?) tarafından kaleme alınan, 6645 beyitlik yâni 13. 290 mısrâlık, "kutluluk bilgisi veyâ saâdet bilgisi" mânâsına gelen Kutadgu -  Bilig'dir.  İşte O'ndan bir hârika misâl:
          "Könül kimni sevse körür közde ol
           Közin kança baksa uçar yüzde ol
           Könülde negü erse arzu tilek
           Ağız açsa barça tilin sözde ol"
          (Gönül kimi severse gözünün önünde (hep) onu görür. Göz nereye baksa orada o (nun) hayâli uçar.
          Gönülde arzû, dilek ne ise, (insan) ağız açınca hep ondan söz açar." (34)
     (Devamı yarın)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.