CUMHURBAŞKANIMIZIN ARKASINDA DURMAK

Sami Kesmen

Ülkemizi yaklaşık yirmi yıldan beri Adalet ve Kalkınma Partisi yönetmektedir. 3 Kasım 2002 seçimleriyle iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi, bir çok zorlukları aşarak günümüze kadar iktidarını sürdürmüştür. 

Ortak akıl sloganıyla yürüyüşüne başlayan, bugüne gelindiğinde ortak akıl dengelerinin bir çoğunun yollarını ayırdığı Adalet ve Kalkınma Partisinin omurgasını; partinin genel başkanı sayın Cumhurbaşkanımız oluşturmakta ve temsil etmektedir. 

Sayın Cumhurbaşkanımız, partisinin temsilcisi olmasının ötesinde, toplumun teveccühünü kazınmış, muarızlarının bile ilkeli duruşunu alkışladığı bir genel başkandır. Aslında sayın Cumhurbaşkanımız parti başkanı değil, toplum lideridir. Girdiği tüm seçimlerde tartışmasız başarılı çıkan sayın Cumhurbaşkanımız, siyasi partiler açısından da örnek alınacak bir süreç oluşturmuştur. 

Ülkemizde konforlu oy almayı tarihe yazdıran sayın Cumhurbaşkanının oy kaybettiğini söyleyenler bile, karşısında olanların toplam oylarının üzerinde bir oy oranı ifade etmektedirler. Değer yargıları bakımından bir değerlendirme yapacak olursak, Sayın Cumhurbaşkanımız; Türkiye ortalamasında milletimizin üçte ikisinin, dünya Müslüman nüfus üzerinde de yüzesi çok yüksek bir oranın karşılığıdır. 

Dünya Müslümanları abi olarak milletimizi görürken, bunun temsilcisi olarak da sayın Cumhurbaşkanımızı kabullenmişlerdir. Bu şartlarda ve bulunduğumuz konjoktürde, bugün itibariyle, Sayın Cumhurbaşkanımız idari bir görevde olmasa, siyasi açıdan da her hangi bir sorumluluk sahibi bulunmasa dahi, oturduğu yerden ülkemizde milletimizin büyük bir bölümünü, dünyada da Müslümanların çok büyük bir kitlesini etkileyecek karizma, söylem, etki ve yönlendirme gücüne sahiptir. 

Bu değerlendirmeleri siyasi bir mülahaza ile yapmıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ı da klasik bir siyasetçi olarak görmüyorum. Milletimiz; sayın Cumhurbaşkanımızın, Büyük Şehir Belediye Başkanlığı döneminden beri millet ve devlet idaresini, bu sorumluluklarından önceki dönemlerde de siyasi çalışmalarını yakından takip etmiştir. Siyasi duruşunu, üslubunu, tepkilerini, çalışmalarını ve kavgalarını bilmektedir. 

Gerek ülkemiz, gerekse dünya Müslümanları için sayın Cumhurbaşkanımızın gayretlerini muarızları bile takdir etmekte, bir kısmı da, taklit ederek tebrik etmektedirler. Gücünü; inanç, millet, ümmet ve duruşundan alan sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ın bu hali; milletimiz ve dünya Müslümanları için “Garantör”dür.
Millet olarak; tüm siyasi mülahaza ve kavgaları bir tarafa bırakarak, sayın Cumhurbaşkanımızın arkasında durulması gerekir. Gündemde bulunan ve dünya derin güçlerinin de takip edip, kendi ülke menfaatleri için taraf ve tavır içinde bulunduğu; Suriye, Libya, Kudüs, Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar gibi tarihimize not düşen ve milletimizin imzasını attığı coğrafyalarda; sayın Cumhurbaşkanımızın elini güçlendirmek için arkasında durulması dini ve milli bir sorumluluktur. 

Ayasofya konusunda sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayip ERDOAN’ı yalnız bırakmamak bunun ilk örneğidir. Ayasofya; ne tahrik, ne de istismar edilmeden desteklenmesi gereken bir konudur. İlk inşası ibadet için yapılan Ayasofya’nın, maksadına uygun hale döndürülmesinden, her inanç gurubu ve her dinin müntesibi memnun olmalıdır. 
Ayasofya başta olmak üzere, millet ve ümmeti ilgilendiren konularda sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın arkasında durmak bir sorumluluktur. Gücünü; milletinden alan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ın yapacağı daha çok işi vardır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.