Çok yazık sektör ne hale gelmiş

Adnan Bahadır

Çok yazık sektör ne hale gelmiş, getirenlere yazıklar olsun

Cumartesi akşamı kanal S televizyonu"nun benimle yapmış olduğu programda; emeği geçen televizyon çalışanlarına, haber müdürü Mahmut Erdoğan Bey"e ve Kanal S genel yayın yönetmeni Ali Yılmaz Bey"e teşekkür ederek bugünkü yazıma başlamak istiyorum. Program hayli izlenmiş, çok sayıda eş, dost, arkadaş arayarak tebriklerini bildirdi; anlatılanları içten ve samimi buldu. İki saatlik bir programdı ancak bir o kadar daha zamanımız olsa idi konuşacak konumuz vardı. Sanırım Ali Bey bizi tekrar konuk eder, bizler de kalan mevzuları tamamlarız.
Her zaman söylediğim ve söylemeye devam edeceğim konuların başında gerek ticarette, gerek siyasette, gerekse ahlakta ilkeli duruş sergilemek gerektiği; bu konuda Osmanlı döneminde "Ahilik Teşkilatı"nın işlevini üstlenen meslek odaları, dernekleri veya ihtisaslaşmış kuruluşların önemi bir o kadar daha artmaktadır, ancak bu oda, dernek veya meslek kuruluşlarının başında bulunanlar o müesseseleri şahsi işlerini yürütmede veya siyasette aracı olarak kullanmaya kalkmaları halinde ise maalesef tüm işlevlerini yitiriyorlar.
 İçerisinde bulunduğumuz meslek erbabı da birkaç dernek kurarak örgütlenmeye çalışmış, ancak yürütemeyince üyelerin çoğunluğu şimdiki cemiyet adı verilen meyhanede toplanmışlar; ne mesleğe adam yetiştirme,ne mesleği ilkeli hale getirmek, nede meslekteki saygınlığı artırma adına en ufak bir çalışma yapılmamış. Başındaki zat-ı muhterem kendi gazetesinin reklamında ve protokollerde yerini almanın dışında hiçbir iş yapmamış, birkaç akşamcı ile bol, bol kafayı çekip, dedi kodu yapmanın ötesine gidememiştir.
Bir yıldan bu yana bu mesleğin içerisindeyim. İşin başında bazı müşterilerin söylediklerine inanmayıp, bizzat konularla kendim ilgilenmeye başladım. Örneğin reklam verecek bir işletmeye gittiğinizde; adam diyor ki "falanca gazete şu kadar gün işletmemizin haberlerini reklam şeklinde girdi, ondan sonra reklam verdik" yani sizin anlayacağınız müşteriye ilk önce rüşvet olarak adamın reklamını haber gibi gireceksiniz. Zat-ı şahaneleri beğenirse reklam verecek, ne kadar güzel değil mi, adam hiç reklam vermese sanki haberi yapılmayacak da, reklam verince haberi yapılacak. Hiç böyle saçmalık gördünüz mü, benim karakterim şu ki; insanlar bana hiçbir şey vermeden onlara iyilik yapmaktan onur duyarım, ancak insanlar bir hediye verip, herhangi bir talepte bulunmaları halinde asla yapmam. İnsanlığın da, ticaretin de, islamın da gereği budur.
Bundan birkaç ay evvel Atakent"de çiçekçilik işiyle uğraşan bir vatandaş gazeteyi arayıp, bir haber yaptırmak istediğini söylemiş, gazete personeli kurallarımızı bildiklerinden "olur" demişler. Gidip, haberini yapmışlar, aradan birkaç gün geçince tekrar arayıp, "bu olmadı, şurasını beğenmedim" deyince, arkadaşlarımız tekrar gidip, istediği gibi haber yapmışlar. Ardından arayıp, benimle görüşmek istediğini söylemiş, "bugün gelirse görüşelim, yarın doluyum" dedim, gelmedi, görüşemedik, aradan birkaç hafta geçince arayıp, bir ilan vermiş, arkadaşlarımız ilanda bir harfi yanlış girmişler, adam arayıp, feryadü figan edince, arkadaşlar bizzat yanına gidip, konuşmuşlar. Bunun önemli bir ayrıntı olmadığını, gerekirse tekrar yayınlayabileceğimizi, söylemelerine rağmen adam her türlü hakareti yapıp, ödemesini yapmadan, personeli göndermiş. Meğer adamın işi gücü bu tür ayak oyunları ile hiçbir işe para ödememek imiş, benim derdim adamdan para almak falan değil, ancak inat ettim, bu üç kağıtçıdan parayı alacaksınız dedim. Personel gidince kaçmış, yerinde yokmuş, "arasın beni ondan sonra gelirsiniz" dedim. Dükkandan kaçmış ama sürekli telefonla dükkanı arayıp, olan, biteni soruyor; bu tür ödemelerde sürekli kaytarıyormuş. Nihayet telefonda beni arayınca; bunu iyi bir benzettim, parayı da tüm yasal faizleri ile alacağım. Benim için o paranın en ufak bir kıymeti yok ancak o üç kağıtçıyı bu topluma tanıtacağım. Gazetecilik mesleğinin onurunu bu tip yerden bitmelerin çiğnemesine asla izin vermeyeceğim. Ticaret neymiş, ahlaklı olmak nasılmış, insanlarla dalga geçmek neymiş, görecekler. Millete hava atarken "yüzde bin kazanıyoruz" diyen bu üç kağıtçıların ne vergi verdiklerini de araştırıp, bulacağımdan kimsenin şüphesi olmasın.
Aslında bu işler bizim meyhanecibaşı cemiyet başkanının yapması gereken işler... meslek onurunu, saygınlığını korumakla görevli bu zatı muhteremin işi gücü, öteden beri mesleği ayaklar altına alacak işlerle uğraşmak olunca bize de düşen bu yazıları yazıp, siz değerli okuyucularımızı aydınlatmaktır. Hoşçakalın.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.