ÇOK GÜLDÜM

Adnan Bahadır

Doğru sözü kim söylerse söylesin takdir etmek zorundayız, yanlış sözü de kim söylerse söylesin yanlış olduğunu söyleriz. Geçtiğimiz günlerde Eğitim Sen İki No’lu Şube Başkanı Tevfik Yılmaz Demir Hoca’nın, Kültür ve Turizm Bakanlığının tertiplediği Kültür Yolu Festivali ile ilgili, ‘Mahalle yanarken o…..pu başını tararmış.’ ifadesini görünce çok güldüm. Tevfik Hoca çok güzel bir ironi yapmış, ülkedeki ekonomik sıkıntılar ortadayken Kültür Bakanlığının festival yapması, sanatçılara yüksek miktarlarda para ödemesi ne kadar doğru bir politika ciddi anlamda tartışılması gereken bir konu. Hükümetin sıkı para politikasından hepimiz etkilenmiş olsak da bana göre çok doğru bir politika. Enflasyonun düşmesi için başka çarenin olmadığı da ortada. Gazetecilik geçim kaynağımız olmadığından iş hayatında farklı işler de yapmaktayız. Bunlardan birisi de inşaat sektöründeki faaliyetimizdir. İş hayatında kredi kullanmasak da kredi kartı kullanmak zorundayız, elimizdeki yüksek meblağlı kredi kartının yüzde ellisini kullanmıştım. Ayakkabıcıdan geçerken indirimli ayakkabılar içerisinde hoşuma giden bir ayakkabıyı almak istedim, kredi kartını verdiğimde ağabey limit yok deyince şok oldum. Tekrar dene, bunda bir milyon liradan fazla limit olmalı dedim. Tekrar denedi yine yok, bu kez şahsi kredi kartımla ödemeyi yaptım. Yapmasına yaptım da o limite göre ödemelerim vardı. Anında bankayı arayıp müşteri temsilcime durum nedir diye sordum. Önce o da afalladı, baktı ve bir yanlışlık olmalı dedi. Genel merkezi arayıp nedir ne değildir diye sorayım dedi. On dakika sonra döndü ve hükümet enflasyonla mücadele kapsamında tüm ticari kredileri yüzde elli oranında düşürdü dedi.

Bana hiç bilgi vermeden yapılan bu uygulama şahsen beni mağdur etse de hükümetin uyguladığı sıkı para politikasını destekliyorum. Ancak bana böyle bir uygulamayı reva görürken öte yanda festivale milyonlarca liralık harcama yapmak asla kabul edilebilir bir durum değildir. Neticede ben çok tedbirli ticaret yapan bir insan olduğumdan olayı çözdüm, daha sonra banka da gereğini yaptı ama bir yandan sıkı para politikaları uygularken diğer yandan bu tür festivallere para harcamak doğru bir davranış biçimi olmasa gerek. Bu eleştiriyi yaparken dönüp kendimize baktığımızda bu ülkede yaşayan insanlar olarak geldiğimiz nokta hiç de hoş değil. Toplum olarak gezip tozmayı temel ihtiyaçlarımızın ilk sırasına aldık desem abartmış olmam. İnsanların büyük bir kısmına aç kalmayı mı tercih edersin yoksa gezmeyi mi diye sorsak çoğunun ölmeyecek kadar yemek yer gezmeyi tercih ederim diyeceğinden en ufak bir şüphem yok. Turizmin ülkelerin ekonomilerine ciddi anlamda destek olan bir sektör olduğu muhakkak ancak ülkenin ekonomik bakımdan sıkıntılı olduğu dönemlerde her şeyden tasarruf etmek zorundayız. Temel ihtiyaçlarımız arasında gezip tozmak olmamalı. Gezmek insanın psikolojisine ciddi anlamda rahatlama getirir, Avrupalı bir yıl çalışır ve biriktirdiği ile gezer bunu da biliyoruz ama Avrupalının kazancıyla bizim kazancımızı kıyasladığımızda onunkisi normal bizimkisi ise lükstür.

Turizm çok güzel bir şey buna itirazım yok ama ekonomik yararlarının yanında manevi bakımdan kültürümüze verdiği zararları da konuşmak zorundayız. Bundan çok değil otuz kırk yıl önce bir sokağa baktığınızda Türkiye’de misiniz Avrupa’da mısınız belli olurdu, şimdiyse bizdeki çıplaklık Avrupa’da yok. Sokağa baktığımızda Türkiye’de miyiz yoksa Avrupa’da mıyız belli olmuyor. YKS sınavına küpesi nedeniyle giremeyen bir genç kızı görünce çok üzüldüm, bu ülke bu noktaya nasıl geldi oturup tartışmamız lazım. Kültürel bakımdan ciddi bir erozyona uğradığımızı unutmayalım. Bunun nedeni de Avrupa’ya özenmemiz ve özümüzden kültürümüzden uzaklaşmamızdır. Geçenlerde bir dostumla sohbet ederken çok enteresan bir şey söyledi. 1980 ihtilalinden önceki dönemde imam hatiplere olan talep oranıyla günümüzü kıyasladığımızda bunca yatırıma rağmen bugün çok gerideyiz demesi beni ciddi anlamda düşünmeye sevk etti. Özünden uzaklaşan toplumların ayakta kalmaları imkânsızdır. Manevi iklimden mahrum toplumlarda yaşamak çiledir, eziyettir. Çanakkale’de, Sarıkamış’ta Kurtuluş Savaşı’nda şehadet şerbetini içerek bu ülkeyi bizlere emanet eden ecdadımızın kemiklerinin sızlamaması ve istikbalimizin garanti altına alınmasının temel dayanağı maneviyatı ve milliyetçiliği üst düzeyde olan insanlar yetiştirmekle olur. Bunu yapacak olan nesilleri yetiştirmek de bizim görevimizdir. Bunu açılıp saçılmayla veya maneviyattan uzak kalarak yapamayacağımızı hatırlatarak sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.