"ÇIKAR VE MENFAAT" ÜZERİNDEN İMTİHAN....

Sami Kesmen

İnsanlar kulluk etmek amacıyla yaratılmıştır. Allah, kitabında "İnsanları ve cinleri kulluk etsinler diye yarattım" buyurmuştur. Kulluğun testi ilahi imtihanla belirlenir. Bu da Allah'ın hükmüdür. İnsanlık, Peygamberler ve İslâm tarihi bunun pratik örnekleriyle doludur. 

İlahi kitaplar hükümleri bildirir, Peygamberler yaşamının kodlarını ortaya koyar. Ümmet için bu ölçü Kur'an ve Hz. Muhammed tarafından insanlığa va'z edilmiştir. İlk insandan son insana kadar İlahi yasa aynıdır. Usül ve yöntemlerinde zamana göre farklılıklar olsa da esas hep aynı olmuştur. Bu nedenle, Kur'an geçmiş ümmet, millet ve Peygamberlerin kıssalarını son Peygambere ve ümmete sunmuştur. 

Kulluğun en bariz yansıması ahlaktır. Yüce Peygamber "Ben güzel ahlaki tamamlamak için gönderildim" buyurmuştur.  Peygamberimizin, temel ve klişe duaları arasında, "Yarabbi yaratılışımı güzel eylediğin gibi ahlakımı da güzel eyle" niyazı yer almaktadır. Yüce Allah Peygamberimiz olan kendi elçisi Hz. Muhammed s.a.v. bize tanıtırken, "Onda sizin için güzel örnekler vardır" buyurmak suretiyle, insanlara sunduğu yaşam modelini bildirmiştir. 

Ahlakın zıttı, ahlaksızlıktır. Ahlaksızlık; edepsizlik, hayasızlık, haksızlık, adaletsizlik, merhametsizliktir. Kulluk,  ahlaklı olmak demektir. İnsan kulluğu üzerinden sorulan ilahi sorularla imtihan edilmektedir. İbadet, kulluğun belirleyeni değildir. Namaz, oruç, zekât, hac temel ibadetlerdir ama bu ibadetlerin hikmeti sahibini güzel ahlaklı yapmaktır. Ahlaki güzel olmayan birinin bu ibadetleri ya kusurludur, ya esas ve usülü açısından bir şekilde hükümsüzdür. Allah Resülü, kişinin namazına değil ahlakına bakarak, o kişi hakkında değerlerdirimme yapılmasını tavsiye etmiştir. 

İnsanlık tarihi boyunca insanlar çıkarları ve manfaatleri üzerinden imtihan edilmiş, insan da Müslümanlığını veya kulluğunu ibadeti üzerinden sunmuştur. Çarpık bu anlayış nedeniyle ortaya, çıkarını ve menfaatini ön plana alan, namazlı/ibadetli bir müslüman modeli çıkmıştır. Böyle olunca da, neredeyse tüm müslümanlar İslâm alemindeki olumsuzlukları diğer müslümanın sorumsuzluğuna fatura ederek izah etmeye çalışmıştır. Hâlbuki sorun her Müslümanın kendi sorumluluğunu sahiplenmemesindendir.

Zira, bu durumda çıkar ve menfaatler zedelenecek ve eksilecektir. Külfette kendini, nimette değerinin ön plana çıktığı ve çıkarıldığı bir müsmüman toplumda şikâyet edilicek bir durum olmayacaktır. 

Kıyamete kadar "Saadet Asrı" diye örnek gösterilecek olan, "Ashab"ın yaşamı da, anlayışı da diğerinin menfaatini ön plana alma pratiği üzerine kurulmuştur. Bunun için, huzur ve mutluluk bireysel ve toplumsal yaşamın güzelliği hâline gelmiştir. Kulluğun, pratik ibadetlerin yerine getirilmesi tarifi üzerinden kabulü, insanların da, müslümanların da hayatını zindana dönüştürmüştür. Namazı kıldığı camiden çıkınca iftira atılmış, orucunu tutarken yalan söylemiş, zekât verirken çürüğüne başvurmuş, hac yaparken işlediği günahlardan kurtulma sevinci yaşamıştır. Bunların sürecinde diğer insanların çıkarları hiç gündem olmamıştır. 

İlk insan Hz. Adem, cennette çıkar üzerinde imtihan edilmiş, imtihanı kaybederek cennetten kovulmuştur. Hz. Adem'in ilk oğlu Kabil, menfaati üzerinden imtihan edilmiş, kardeşi Habil'i öldürerek imtihanı kaybetmiştir. İnsanlığın ilk aktörlerinin menfaat ve çıkar üzerinden imtihanları çok dikkat çekicidir. Söz konusu imtihanları kaybetmelerinin, insanlığa bildirilmesi de çok manidardır. Bütün ümmetler ve milletler menfaatlerinin sonucu helak olmuştur. Diğer insarları dikkate almadan yaşayan ve hayatını çıkar üzerine oluşturan her kişi, toplum ve yapı çökmeye mahkumdur. 

Bireysel iflaslar, toplumsal göz yaşları, siyasi savrulmalar, idari çöküşler, aile tramvalarının temelinde menfaat ve çıkarların ön plana çıkması ve çarpışması vardır. İnsanlık ve insanlar, özelde Müminler ve Müslümanlar çıkar ve manfaatleri üzerinden imtihan olmaktadır. Diğerinin tercih edilmediği hiç bir süreç kişinin imtihanı başarmasını sağlayamaz. Bunun için, başta müslümanlar olmak üzere insanların kendini aşmaları, hasetlik ve fenalıkları bırakmaları esastır. Fesatlık, Allah'ın taksimatına muhalefettir. Çıkar ve manfaatin gıdası, hasetliktir. İnsanlığın  dünya ve ahiret huzuru,  başkasının çıkar ve menfaatinin tercih edilmesiyle sağlanır ancak. Kişisel çıkarlarla sınanan insanlar, imtihanda başarılı olamamıştır. Başkasını düşünmek kaybetmek değil, dünya ve ahireti kazanmaktır.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.