Buzdağının öteki yüzü

Samsun"da Seçimler bitti ama,depresyondan halen kurtulamayanlar var.Hepside siyaset profesörü olmuşlar.Herkes Samsun sevdalısı,aman da aman.

*****

Son yıllarda bizim toplumumuza bir haller oldu. Sürekli bir felaket senaryosu beynimizin içini kemirip duruyor. Pek çoğumuz şahit oluyoruz bu konuşmalara. Bazen bir kahve köşesinde, bazen bir ev toplantısında, bazen işyerinde ve bazen de okulda. Konuşan insanlara baktığımızda sanki hepsi bir noktaya şartlandırılmışlar ve konularına hakim birileri olarak ortaya çıkıveriyorlar.

Buz dağının görünün yüzü üzerinde hemen başlıyor değerlendirmeler.

*******

Bir bakıyorsunuz ekonomi profesörü, bir bakıyoruz iktisatçı ve bazen de politikacı oluveriyorlar bir anda. Ancak nedense tartışmalar hep bir kısır döngü içerisinde sürüp gidiyor. Konuşmaların sonunda birkaç cümle ile özetlenebilecek bir taslak ortaya çıkıyor ortaya sadece. Sanıyorum bu konuşmaların sonucunu da dataya inememek oluşturuyor. Her ne konuda olursa olsun ciddi bir birikime sahip olmak, değerlendirme kabiliyetine sahip olmak ve iyi araştırma yapmak, geçmişi ve geleceği birlikte algılamak yetisine sahip olmak bu tartışmaların bir noktaya ulaşmasının ana teması olması gerekirken, hep birilerini suçlayarak bir noktaya varmak yada bu zaten şöyleydi, öteki böyleydi demek gibi basit bir usulü seçmek nedense insanların kolayca sığınabildikleri bir liman oldu son zamanlarda.

İşte bu kolaycılıkla insanlar bir konu üzerinde yeterince araştırma yapmadan derinlemesine incelemeden fikir yürütür oldular. İşte bunun birileri tarafından keşfedilmiş olması gerekiyor ki; ne zaman ortaya gerçek bir gündem çıksa hemen ortalığa atılan bir sis bombası ortalığı bulandırır ve gündemi o tarafa kaydırır oldu.

*****

 Türkiye Cumhuriyeti"nin tarihine baktığımızda bu tip olaylara sık sık rastlamak mümkün. Özellikle yakın tarihimizde bunu daha iyi hissetmek mümkün olacaktır.

Ortadoğu kan gölüne dönmüş, küresel ekonomi son yılların en büyük dalgalanmasını yaşıyor, TSK Kuzey Irak"a geniş kapsamlı ve başarılı bir harekat düzenlemiş, Çevremizde olup bitenler kapımıza kadar dayanmış, kültür ve tarih değerlerimizle oynanmış ve oynanmaya devam ederken, biz başlıyoruz tepinmeye vay efendim komşunun kedisi mahallede rahatsızlık yaratıyormuş, efendim çok yağmur yağınca yollar çamur olmuş araba pisleniyormuş, deniz çekilmiş kral yolu görünmüş deprem mi olacakmış, milletvekilinin oğlu kaza yapmışta polis ceza kesmemiş, kuşum aydın hastalanmış, Tuba Özay hapse girmiş vesaire vesaire.

**********

Bunların hepsine kabul. Tabii ki bunlarda toplumsal olaylar, bunlara tepkisiz kalmayacağız, peki ya her geçen gün çığ gibi büyüyen dış ticaret açığı, peki Ortadoğu da oynanan oyunlar, AB"ye alacağız yalanına sığınarak önlerine konan her türlü yasayı çıkartan ve hatta Mustafa Kemal Atatürk"ün kaldırttığı Vakıflar yasasını bile yeniden çıkartanlar, 1923 yılından bu yana sorun olmayan Anadolu da yaşayan milyonlarca kadınımızın başını örten baş örtüsünü türban gibi simgesel bir olaya dönüştürerek toplumu kamplara bölenler, Özelleştirmeler ve işinden olan milyonlarca insan, evine ekmek götüremeyen analar, babalar, maaşları sürekli tırpanlanan emekliler.

*******

 Bu konular bu toplumun sorunu değil mi arkadaşlar. Sorunu. Hem de en önemli sorunları bunlar. Oysa biz buz dağının üstündeki kısmıyla uğraşmaktan buz dağının altındakileri görememeyi yıllarca alışkanlık haline getirmişiz. Suni gündemler oluşturmak ülkemizde neredeyse bir alışkanlık haline gelmiş durumda.

 ********

Ne mi kaybederiz?

Tek bir kelimeyle anlatırsak “Geleceğimizi”

 

Ne demiş Mustafa kemal ATATÜRK;

Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan,

Rahat yaşamanın yollarını aramayı

Alışkanlık haline getirmiş milletler

Evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini

Ve daha sonra da istikballerini

Kaybetmeye mahkumdurlar!